mallık konusunda guinnesse girer

49 12 49
                                    

bölümleri daha kısa tutacağım, böyle kalabilirdi aslında ancak zamanım yok ve düzenli bölüm atmam gerek gibi bir sorumluluk hissettim üzerimde. o yüzden kelime sayısını 1000'e cekiorum, biraz kısa kalıyor evet. IDARE EDIN!!!

hem belki bolumler de uzar, yazacak daha fazla sey olur😎😎

Felix sözünü bitirdiğinde söylediği şeye inanmak istemedim. Yanlış mı duydum yoksa? Ne demek dövülmüş?

Changbin benden hızlı çıktı, hemen "Neredeymiş? Neden dövülmüş, neresine ne gelmiş?" diye Felix'i sorulara boğmaya başladı.

"Bilmiyorum oğlum, bilsem söylerdim."

"Ne demek bilmiyorum ulan amın oğlu?"

"Lan, bilmiyorum işte. Sormaya vaktim olmadı."

"Kalbim duracak amına koyayım." dedi, hemen sonra da sıraya kafa attı aptal. Sıradan ses çıktı, o nasıl bir kafadır hayvan oğlu hayvan?

Seungmin de bir şey demeden öyle donuk bir şekilde Felix'e bakakaldı. Sanıyorum ki biraz şaşırdı, Minho'nun hiç dayak yediğini görmemiş ve duymamıştı büyük ihtimalle. Ben de görmedim veya duymadım ancak daha az şaşırmış olabilirim.

Jisung ise yalnızca bakıyordu, tepki vesaire vermeden durdu öyle. Üzülmüştür o da, normalde de böyle olaylara tepki vermiyor.

Lafı daha fazla uzatmadan Felix bizi peşinden sürükleyerek hemşireye kadar götürdü. Seungmin kendine gelip beş on kez teşekkür ederek içeriye girdi, eminim ki Felix de Seungmin'i getirdiğine pişman oldu. Neyse. Sonra ben, Changbin, Jisung hep birlikte daldık içeri. En arkadan da Felix girdi.

İçeride Chan ile Jeongin oturuyordu, Chan her zamankinden daha sinirli gözüküyordu ve oturduğu yere bildiğiniz yayılmıştı. Jeongin ise onun aksine küçücük bir şey kalmıştı Chan'a kıyasla. Yüzünde de anlaşılmaz bir ifade vardı. Oğlum, he dövülmüş, he sikilmiş. Niye böyle gerginler bunlar?

Son olarak da Minho'yu görmüştüm. Sanırım bilinci yerinde değildi, ya da yalnızca gözlerini kapatmak istedi, bilmiyorum. Yatıyordu ama kâbus görüyormuş gibiydi, bedeni hiç rahat değildi sanki.

Her ne kadar uzakta olsam da vücudunun çoğu yerinde bandaj sarılıydı, görebileceğim şişlikler ve kırmızı yerler vardı, korkmalı mıyım?

Daha fazla uzatmadan "Ne olmuş?" diye sordum. "Dövmüşler," diye cevap verdi Chan. "Şu sınıfın kapısında gördüğümüz var ya, onun işiymiş." diyerek de sözünü bitirdi. Sinirden patlayacak gibi durması bir yana, yüzünde bir endişe vardı. Ben de korktum ama, bu kadar değil.

"Kimdi ki o?" deyiverdi Seungmin, hepimizden önce. Diyorum ben, Seungmin herkese aşık. Hiçbirimizi umursamıyor gibi geliyor başta, ancak başınıza bir şey gelince herkesten önce soruyor sizi. Düşününce fazla tatlı bir davranış.

Hiç yakıştıramadım Seungmin, hemen zebani ol.

"Bilmiyorum, Minho anlatır belki." diyerek ofladı ve şakaklarını ovuşturdu Chan. Stres yapmış, yazık sana.

Biz de boş bir yere oturduk, Minho'nun uyanmasını beklemeye başladık. Chan hemşire ablamız ile konuşmuş, durumu gayet iyiymiş. Pek bir şey olmamış yani, sadece dövmüşler biraz.

Böyle konuştuğuma bakmayın, çok gerginim.

"Okul kapanana kadar uyanmazsa?" dedi Changbin. En kötü sırtında taşırsın Changbin, o da bir şey mi yani?

Chan şakasına da olsa heybetli bir bakış atarak konuştu:

"Ya hastaneye, ya da birinin evine gider. Taşıyabilirseniz buyurun," derken ayağa kalktı. "Ben bir işemeye gidiyorum, haber edersiniz." diye fısıldayarak sözünü bitirdi. Mal amına koyayım. Fısıldamasının sebebi hemşire ablamız duymasın diyedir belki, inanın bilmiyorum. Ne olur sanki kadının önünde işemekten bahsetsen? Cidden mal.

Yarak-ı Sevkiye, HyunhoWhere stories live. Discover now