xx çocuklarının işgali altındayım

54 13 48
                                    

Changbin'i aradıktan bir on beş dakika sonra kapım çaldı. Tam açmaya gidecektim ki, kelimenin tam anlamıyla çıplak olduğumu hatırladım. Aklınıza hemen kötü kötü şeyler gelmesin, banyoya girmiştim.

Üstüme de bir şeyler giymeye üşendiğim için, çavuş ile dolanıyordum evde. En azından bir iki nefes alıyor, hayatı gözlemliyor, hayatı tanıyor. Canım oğlum.

Bir dakika, ne diyorum ben ya?

Evet, tamam biraz saçma konuşmuş olabilirim. Ay, geldik be adam, sakin ol!

Altıma boxer bile giymeden kapının önüne çıktığım dandik şortu giydim ve kapıyı açtım. Karşımdaki Changbin'in yüz ifadesi, squat yapmayı biraz abartmışım da yanımdaki Changbin yani abaza dayı bana dik dik bakıyormuş gibiydi.

"Kanka, bu sesleri açıklar mısın?" dedi ve güldü Changbin. Ah açıklamanın yolunu bir bulabilsem, üçlü yapmanız için seni de göndereceğim.

Ya, aklıma gelmişken, tüm gün seks yaparak mı geçiriyorsunuz oğlum siz gününüzü? Dün yarıda kestim, bugün devam falan mı ediyorsunuz?

"Yan daireden." dememle bana klavye kullanmayı bilmeyen bazı doksan yaşlarında adamlar olur ya, aynen onlar gibi bakıyordu.

"Yapma oğlum şöyle, sapığa benziyorsun." diyerek Changbin'i içeriye aldım. Daha doğrusu, içeri almazsam pipime kalp şeklini vereceğini söyledi. Ben de çavuşumun başına bir şey gelmesini istemediğim için, mecbur içeri aldım. Yoksa o bakışlarla sürgün bile ederdim.

Bu arada, çavuşuma isim bile verdim: MKD, yani Meme Koruma Derneği. Evet, bu bir pipi ismi.

"Ee, ne diye çağırdın beni? Evin önünden buraya kadar koşarak geldim amına koyayım, pitbulldan kaçmak için çırpınıyordum bildiğin." diye yakınırken salona geçtik, oturduk.

Söylemeyi unuttum, Changbin her zamankinden biraz daha değişikti bugün. Normalde bizi hayatta tutan kaynak olan Changbin'in enerjisi, bugün daha azdı. Neden olduğunu bilmiyorum, sormaya da üşeniyorum.

"Felix dedi, ben bir şey bilmiyorum." dediğimde göz devirdi ve ayağa kalktı. Bu hareketler ne Changbin ya, karını kumarda mı kaybettin?

Koltukla beni arasına aldı, "Felix'in anasının amı alev alev." diye fısıldadı.

Doğru mu duydum? Yok, yanlış duymuşumdur ya. Ne dedi o?

"Ne?"

"Yok bir şey" diyerek güldü, yerine geri oturdu. Changbin, senin yüzünden tüm gün ne dediğini düşüneceğim şimdi.

"Ee, sen neden gelmedin bugün?" diye sordu.

"Uyuyamadım, sesler açıklıyor sanırım." dediğimde it gibi gülmeye başladı. Ne gülüyorsun, aynısını sana yaşatayım mı?

Oturmuş mal gibi okulda ne olduğunu vesaire konuşuyorduk. Sınıfta kavga falan çıkmış, hep de ben gelmeyince olay oluyor amına koyayım ya. Yok işte sevgili dedikoduları, kız kavgası, eşcinseller ve daha sayamayacağım birçok şey. Hepsi ben gelmediğimde oluyor, bu cidden sinir bozucu.

Changbin geleli on dakika olmadı, biz tabii ki lafa tutulduk. Tam o sıra, kapı çaldı. Changbin de o sıra bana kaş göz hareketleri yapmakla meşguldü. "Felix." dediğimde kafa salladı.

Gidip kapıyı açtım, karşımda sanki ergen bir velet değil de, profesör duruyordu. Bu hâl ne oğlum, hepinizde bir değişiklik var bugün.

"Hoş geldin paşam." dedim, karşılık olarak gülümsedi ve içeriye geçti. Muhtemelen sesleri duymuştu, evden çok duyulmuyor ancak kapıya çıkınca çok değişik şeyleri tecrübe ediyorsunuz.

Yarak-ı Sevkiye, HyunhoOù les histoires vivent. Découvrez maintenant