pipi dönmesi mi

42 5 25
                                    

Chan'ı gidip uygun bir tarafa yatırdık. Hemşire teşekkür etti, çıktık. Geri dönerken de gülmekten sıçmaya başlayacaktık az kalsın. Ulan Seungmin, Chan'ın pipi sorunları oluşursa sorumlusu sensin.

Spor salonuna geri girdiğimiz gibi "İntikam!" diye bağırarak elime gelen ilk topu alıp Seungmin'in kafasına attım. En azından voleybol topuydu.

Seungmin de eliyle topu savurarak "Neyin intikamı lan, alt tarafı pipisi gitti!" dedi. "Pipisinin gitmesi bile savaş nedeni zaten!" diye konuştum. Haklıyım.

Haklı değilsem hemen şuraya Johnny Sins gelip işini halletsin. Cidden karşı çıkmam ancak bunların hiçbiri asla yaşanmayacak. Çünkü haklıyım. Haklı olmasaydım gerçekleşme ihtimali vardı.

Ben zaman öldürmek için diğerlerine sataşıyordum, kavga çıkarmaktan nasıl kurtulduğumu ben de bilmiyorum.

Jeongin'in ensesine vurarak "N'aber?" dedim, Jeongin ise beni dövmeye hazır bir şekilde arkasını döndü. Vuran kişinin ben olduğumu görünce yüzü yumuşadı. Ah yüzünde açan güller... Solmasın hiç.

Cemre de bir zamanlar soldu. Artık solmaz. Acı çekmeden acı çekmemeyi öğrenemezsin evlat. Nasıl bir söz lan bu?

Bana dik dik bakarak "İyi, senden n'aber?" diye sordu. Ben de kafa salladım. Oradan iyi olduğumu anlar herhalde. Sonra da Felix bizim biraz uzağımızdan "Hey, Hyunjin!" diye bağırdı, elindeki topu son sürat kafama fırlatarak.

Top bana çarpmadan kendimi yere attığım, kısaca kendimi kurtardığım için "Ah ya!" diye surat astı. Tam o sırada düşen topu yerden alarak ben kafasına fırlattım. Vurdum.

Top hafifti, o yüzden çok acıttığını düşünmüyorum ama çıkan sesi tüm dünyanın duyması gerek, yok böyle ses! Çok rahatlatıcıydı.

Kafasından seken top da Changbin'in önüne düştü. Changbin'e ne kadar bağırsak da, Changbin'in topu havaya bir dikişi var, gören sövmeden yerinde duramaz. Deli.

Topu havaya diken bir Changbin'den sonra Jeongin yanımdan koşarak öğretmenin önünde Changbin'e dayadı. Bu hoca kör mü, yoksa bunları destekliyor mu? Açıklama bekliyoruz hocam, teşekkür ederiz.

Jeonginle Changbin'i görmezden gelerek Felix'in yanına gittim. "Nasılsın, sevgili arkadaşım?" dedim. Genelde Felix'e bir şey aldıracağım zaman ona böyle yapıyorum ve Felix de buna alışmış olmalı ki, "Ne aldıracaksın yine? Don alamıyorum." deyip güldü. "Bir şey aldırmayacaktım ki." diyerek ben de gülümsedim.

Bir anda aklıma gelen bir şey ile birlikte "Ya Felix, sen neden benim telefonumu çalıyorsun?" diye sordum. "Kimlerle konuştuğuna bakıyorum, ben de senin kadar yalnızım!" demesiyle üzüldüm biraz. Yazık lan.

Yapmam gereken en iyi şeyi yaparak tanıdığım tüm kızların sosyal medyadaki hesaplarını verdim. Tabii ki özel hayatlarını gizlide tutanları değil, profilleri açık olanları. O kadar karı avcısı değiliz.

Dersin geri kalanı pipisine top çarpan bir gazimiz olduğu için pek zevkli geçmedi. Depresyondayız, Chan'ımız yok. Chan'ımız sıkıldı, sıkılıyor. Zaman çok zor geçiyor.

Espri yaptım, gülsenize!

Teneffüs zili çaldığında apar topar Chan'ın yanına aynı bilmem kaç yıl sonra sahibini görmüş bir köpek gibi koşup nasıl olduğunu sormaya gittik.

Hemen odaya karınca sürüsü gibi yerleştik. Tam o sıra, orada mal gibi otururken bir anda "Pipim kısalmış lan!" diye bağırdı Chan. Derin bir nefes aldı, "Seungmin, şimdi yaktım seni amına koyayım, pipimi ne cüretle kısaltıyorsun!" diyerek ekledi. Surat ifadesini görseydiniz, kesinlikle ciddi kalamazdınız.

"Sakinleş aslan, o iş bende." deyip sırıtmaya başladı Changbin. Yeter ulan yeter! Bir gün de savaşmayın ya. Ama intikam içindi, değil mi? Tamam o zaman, savaşabilirsiniz ama Seungmin'e her şey yasak.

Tarafsızım.

Dakikalar sonra Chan ile vedalaşarak sınıfa çıktık. Changbin ve Seungmin birbirini öldürebilirmiş gibi bakıyordu, biri durdursun şunları. Lütfen. Son çare benim için dövüşmeyin diye araya girip tokat yiyeceğim.

Bir iki saniye gözümü ayırdım, geri baktığımda ikisi güreşmeye başlamıştı bile. Minho da göz devirerek muhtemelen uçan bir Seungmin veya Changbin'in kafama gelmemesi için kolumdan tutup kendine çekti. İşkillendim, aşık kesin.

Kendine doğru çektiğinde ani bir hareket olduğu için ben de ani bir panikle arkama yani ona dönmüştüm, Minho'nun göğsüne çarptım. Hay böyle şansın ben. Çok utanç verici bir andı, bilen bilir. Bilmeyenler de... Yaşayabilir.

Hızla geri çekildiğimde, "Pardon," dedi. Güldüm. O da güldü. Gülüşmüş olduk. Hep gülün. Gülmek güzeldir, ömür uzatır.

En sonunda Changbin bir çığlık atarak Seungmin'i yeni doğmuş bir bebek gibi kolaylıkla kaldırdı. Kendisi bile nasıl kaldırdığını anlayamadığı için birkaç saniye öyle kaldı. Seungmin de bunu fırsat bilip Changbin'e bir tane çaktı. Changbin yediği yumruğun etkisiyle tam ani denge kaybıyla düşecekti ki, düşmek üzereyken iki tane hayrete düşülebilecek şey oldu.

Birincisi: Changbin bacağını kanca gibi savurarak Seungmin'i de yere düşürdü. İkincisi ise Felix, Changbin düşmeden kollarını onun kollarının altından geçirerek sımsıkı tuttu. Yani Changbin düşmedi. Bu arada, Jisung, Seungmin'i arkadan minik bir şekilde bile olsa ittirdi. Vay şerefsiz, arkasında oturduğun adamı satıyorsun ha?

Yaşananları gören Minho da, ben de hayretler içerisinde bir birbirimize, bir de onlara bakıyorduk. Vay anasını satayım.

Jeongin Felix'in arkasından olanları izlerken, Jisung da Seungmin'in arkasında benimle kaş göz hareketleriyle anlaşmaya çalışıyordu. Hiçbir hareketini anlamıyorum ama, bence de ondan. Canım benim.

Minho bir süre sonra sıkılmış olmalı ki, hoca görse disiplinlik olacağımız kavgayı izlemeyi bırakarak sınıftan çıktı. Ben de arkasından koşturdum, neden olmasın?

Minho'ya yetişerek ''Nereye?'' dedim, ''Chan'ın yanına gideceğim,'' diye yanıtladı beni, sıfatına sıçtığım. Şaka yapıyorum. Eşek gözlüm.

Beraber Chan'ın yanına gittik, Chan da sanki bizim gelmemizi bekliyormuş gibi oturmuş kapıya bakıyordu. İçeriye girdiğimizde daha tek bir kelime edemeden ''Pipim dönmüş!'' diye bağırdı. ''Kıl dönmesi gibi mi?'' diye sordu Minho, ilk ben de öyle düşündüm doğrusu.

''Hayır, salak. Pipim içine kaçmıştı, geri gelmiş." demesiyle ikimizi de aydınlattı, sağol. Canım, aşkım benim.

Minho ile birlikte diğerleri de birazdan gelir düşüncesiyle oturduk bir tarafa, Chan ile sohbet ediyorduk. Konumuz Seungmin idi ve tabii ki de Chan'ın iki kelimesinden biri Seungmin'e olan yaratıcı küfürlerinden oluşuyordu. Biz alışığız ancak hemşire ablamız böyle küfürlere hiç alışık olmadığından kim bilir neler düşünüyordu hakkımızda.

Tahmin ettiğimiz gibi, çok geçmeden ilk önce Felix ile Jeongin, hemen arkasından Jisung, Changbin ve Seungmin geldi. İlk iki kişi gayet normal bir şekilde geldi ancak diğer üçü, birbirinin sırtında bodoslama daldılar içeri. Götünüz dursa eliniz rahat durmaz, eliniz dursa kolunuz, kolunuz dursa bacağınız, bacağınız dursa götünüz durmaz.

Seungmin, Chan'a yönelerek "Hey, selam çüksüz, n'aber?" dedi. Chan da göz devirdi, "Seungmin, bu sefer çükünü ben bir tarafına sokmadan kaç." diyerek Seungmin'i yanıtladı. Çok seviyorlar birbirlerini, görmüyor musunuz? Kaderleri birbirlerine bağlı.

Üzülme Changbin, Felix'i sana verebiliriz. Jeongin de Jisung ile olur diyeceğim de... Olmaz ki. O zaman şöyle, Changbin, Felix, Jeongin ve Jisung grup yapsın. Dört kişi yesinler birbirlerini. Bence harika oldu. Kim üstte kim altta tartışılır.

Bir dakika, ben kime gidiyorum bu durumda? Jisung galiba. Değil mi? Muhtemelen Jisung. Aşık falan değilim, en yakın olduğum kişi Jisung...

Ben neden bunları düşünüyorum lan?

Yarak-ı Sevkiye, HyunhoOù les histoires vivent. Découvrez maintenant