3,

440 68 26
                                    



slm ozlediniz mi beni.

🐚

gözlerimi evin içinde gezdiriyordum. biraz heyecanlı, biraz gergindim.

ilk defa henüz doğru dürüst tanımadığım biriyle aynı evi paylaşacaktım. düzenini bilmediğim, düzenimi bilmeyen biri.

kapı zili çaldığında hızla döndüm etrafımda. her şey tamam gibiydi. bir yabancıyı davet etmek için idealdi en azından. adımlarım ağır ağır kapıya ulaştığımda derin bir nefes aldım tekrar. kapıyı açtım ve onun geldiğinden emin olmak için başımı eğdim.

o gelmişti.

kapıyı tamamen açtım ve kenara çekildim. "hoş geldin, geçsene." dedim.

elindeki iki el valizi ile içeri girdi. ayakkabılarını çıkardı.

"ev çoğu zaman soğuk oluyor, şu an da öyle. terlik giy lütfen." dedim.

kısaca süzdü beni ve küçük bir baş hareketi ile kapıda duran terliklerden birini rastgele giydi. o içeri geçerken ben kapıyı kapattım ve onu takip ettim.

sessizce etrafına bakıyordu. birkaç dakikanın sonunda üstüme düşen görevi yapmak zorunda gibi hissederek sessizliği bozdum.

"burası salonumuz." dedim elimle bulunduğumuz yeri gösterirken. arkamızda kalan salonla birleşik mutfağı gösterdim. "orası da mutfak. buralar ortak kullanma alanlarımız."

"şuradaki holden girince de iki oda çıkacak karşına. ilk oda senin, arkadaki benim. istersen valizlerini oraya bırak."

"orası da ortak kullanma alanımız olmayacak mı?"

"hayır orası senin odan, tamamen sana ait." sonrasında düşen jeton ile göz devirdim ve gözlerimi ondan kaçırdım. "alay ediyorsun."

"şakalaşıyorum sadece." dedi gülerek. "alınma." dedi ve omzuyla omzuma vurdu. "banyo ortak mı?" diye sordu arkasını dönüp gösterdiğim hole yürürken. ben de arkasından yürüdüm istemsizce. "hayır odalarda ayrı banyolar var zaten, ortak bir tane de var ama orayı kullanmıyorum, sen istersen kullanırsın."

kapısı açık odasına girdi. "vay, beklediğimden iyi."

"heesung çoğu eşyasını aldı ama bazı eşyaları kaldı. işine yarayabilecek şeyler olabilir diye atmadım, sen istersen hepsini atarsın."

"kalsınlar," dedi umursamazca. elindeki valizleri yatağın üstüne attı. "ben bir duş alayım." dedi üstündeki deri ceketi çıkarırken.

"peki, ben salondayım bir şeye ihtiyacın olursa seslenebilirsin." dedim ve arkamı döndüm.

"hey, seungmin." diyerek seslendiği için geri döndüm. beklenti ile yüzünü baktım. "merak etme, sorumlu hissettirmeyeceğim seni. varlığımı bile hissetmeyeceksin zaten."

gülümsedim ve başımı iki yana salladım. "tersi olsaydı da bunu sorun etmezdim felix." dedim.

ve gerçekten de dediği gibi olmuştu. bir hafta, koca bir haftadır aynı evde kalıyorduk ama onu görmek neredeyse imkansızdı. gerçekten varlığını hissetmiyordum. eve çok geç geliyor, ben çıkarken uyuyordu. kahvaltı ve yemek az yiyor, günün çoğunu dışarıda geçiriyordu. ne yapıyordu bilmiyorum ama gerçekten yoktu sanki.

lifeless star, seunglixWhere stories live. Discover now