8,

421 62 14
                                    



keyifli okumalar!

🐚

"seungmin!"

irkilerek başımı kaldırdım ve kulaklıklarımdan birini çıkardım. bana seslenen jeongin'i gördüğümde "efendim?" diye sordum.

etrafa kısa bir göz attığında bende onunla birlikte baktım. kütüphanedeki birkaç kişinin rahatsız bakışlarının üstümüzde olduğunu fark ettim. "sana sesleniyorum iki dakikadır kafan nerede oğlum senin?" dedi kısık sesle.

dudaklarımı dişledim. "özür dilerim, dalmışım ders çalışırken. bir şey mi oldu?"

"çıkalım artık sıkıldım, beş saattir buradayız."

haklı olduğunu fark edip başımı salladım ve dağılmış eşyalarımı topladım. çantamı toparladığımda ayaklandım ve onu takip ettim. kütüphaneden çıktığımızda kolunu omzuma attı ve eliyle yanağımdan bir makas aldı. "başlamış yine başarı takıntıların, hayırdır?"

güldüm sadece. kafamdaki sesleri susturmak, duygularımı görmezden gelmek için olduğunu söylemek istemedim. bunu duysalardı önce anlatmadığım için bana, sonra suç felix'de sanıp ona  kızarlardı.

"bizimkiler her zamanki pizzacıdalar, uyar mı bize?"

omuz silktim. "uysun mu? canın pizza yemek istiyor mu?"

"midemde her zaman pizzaya yer var."

dediği ile gülümsedim ve "o zaman gidelim." dedim.

okuldan çıkmak için attığımız adımlar karşıdan geleni görmemle yavaşladı istemeden. direkt göz göze geldiğimizden ikimiz de duraksadık. ilk gözlerini kaçıran ben olduğumda başımı yere eğdim.

görmek istediğimden emin değildim. hala içimde büyük bir tutku aynı zamanda da kin vardı.

"hey, nereye bakalım lee felix."

jeongin'in seslenişi ile tekrar kaldırdım başımı.

"naber jeongin."  diye sahte bir gülümsemeyle selam verdi. "iyi, seungmin ile yemek yemeye gidiyorduk gelsene." dediğinde jeongin, kafamı çevirerek göz devirdim. ondan kaçamıyordum resmen. 

"dersim vardı ama,"

"ne dersi?" diyerek güldü jeongin. "aynı dersleri alıyoruz seninle." boştaki elini felix'in omzuna attı ve yürümesi için ittirdi. "bahane de bulamıyorsun artık."

bunun garipsenmemesi işime gelirken rahatladım ve hiç konuşmadan okuldan çıktık. jeongin'in arada attığı kaçamak bakışları fark etsem de dikkate almamış başka yöne çevirmiştim hep başımı.jeongin sayesinde aramızda bir muhabbet dönse de ikimiz de oldukça sessizdik. evde bile karşı karşıya gelmeyen iki insanın dışarıda sohbet etmesi garip olurdu zaten.

diğer çocukların da olduğu restorana geldiğimizde önden ben girdim. her zaman oturduğumuz büyük masadaki arkadaşlarıma doğru ilerledim. yanı boş olan chan'ın yanına oturduğumda dikkati bana çevrildi.

"hızlı geldiniz." dedi şaşkınca. başımı sallamakla yetindim söylediğine ve sırtımı arkaya yaslayarak yerime sindim. felix aramızda sıkça görünen bir yüz olmadığında tek tek selamlaşıp onunla sohbet etmeye başladıklarında ben sadece gözlemledim. yüzündeki o umursamaz ifadeyi, arada kıvrılan dudağını ve güldüğünde sadece teki kısılan gözlerini kaçamak bakışlarla izlesem de onun gözleri bana değmiyordu.

"sipariş verin siz de, aç değil misiniz?"

"ben pek değilim." diyerek omuz silktim.

"ne demek değilsin?" dedi kaşları çatılı jeongin. başımı iki yana sallayıp mideme girecek herhangi bir şeyi reddetsem de arkadaşım beni umursamadan sonradan gelen bize üç pizza söylemişti.

lifeless star, seunglixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin