9,

389 69 46
                                    

mini fic tarzında olduğu için, her günü ve her anı yazmıyorum. çok kısa sürede bu kadar yoğun duyguları nasıl besledi diye düşünmenizi istemem çünkü bölümler arasında günler, haftalar olabiliyor. zaten bu yüzden mini fic dedim. umarım bu sizin aklınızı karıştımıyordur.

keyifli okumalar!

🐚

"seungmin, burada kalmak ister misin? benim yatağımda uyuyalım mı?"

başımı ağır ağır iki yana salladım. istemiyordum, eve gitmek istiyordum sadece. eve gitmek, yine eve gelmeyeceğini adım gibi bildiğim felix'i gün ağarana kadar beklemeliydim.

"istemiyorum hyunjin."

"seungminim," dedi yumuşak bir sesle. kayarak daha çok yaklaştı bana. başımı göğsüne yaslamamı sağladı. "nasıl böyle sevdin onu?"

bilmiyordum. onun aklıma düştüğü ilk günü dün gibi hatırlıyordum ama zihnimde nasıl bu kadar büyüdüğünü kestiremiyordum.

"felix'in nasıl bir şerefsiz olduğunu biliyordun." dedi hemen karşı koltukta oturan jeongin.

başım ağrıyordu. normalde tükettiğimden fazla alkolle buluşan bedenim, beni bu aralar sevmiyordu.

"şerefsiz değil, sadece beni sevmiyor." diye itiraf ettim. böyleydi çünkü. arkadaşlarım felix ile bir yatak arkadaşlığımız olduğunu bilmiyordu. sadece ona karşı karşılıksız bir sevgi beslediğimi biliyorlardı. beni sevmemesine rağmen, altına yatmış olmamı bilmiyorlardı. bilmedikleri için de tüm suç felix'e kalıyordu ve açıkçası bu da benim kolayıma geliyordu. içimde ona karşı büyüyen nefreti arkadaşlarıma kusabiliyordum.

çünkü onun gözlerine baktığımda içimde sevgiden başka hiçbir şey kalmıyordu.

ağlamaya başladığımı fark ettiğimde daha çok sığındım hyunjin'in omzuna. bir süre sessizce ağladım halime. kendimi kütüphanelere hapsetmek, türlü türlü şeylerle oyalanmak onu unutmama yetmiyordu.

"neden böyle yapıyor, onu anlamıyorum. bir gün çok iyi diğer gün sanki hiç," sessiz kaldım, devamını getiremedim. akan burnumu çektim. "aptal felix."

"seni sevmiyorsa zaten aptaldır minnie."

"siktir et felix'i!"

iki arkadaşım da farklı şekillerde aynı tepkiyi verdiklerinde daha çok ağlamaya başladım. başımı kaldırım hyunjin'in omzunda.

"okulda her gün bir kızı motoruna alıp gidiyor, nereye gidiyor bilmiyorum bile!" elimdeki şişenin son yudumlarını içmeye devam ettim. "neden başkalarını bindiriyor ki motoruna?"

iç çektim. "acaba kız olsam, o zaman beni sever miydi?"

jeongin yanıma geldiğinde elimdeki şişeyi aldı ve sehpaya koydu. "içiyordum ya!" diye kızdım ona. bileklerimden tutup kaldırdı beni. "hadi uyu sen artık."

"hayır! eve gideceğim ben, bırak beni." ondan kurtulmaya çalışsam da buna izin vermedi. "bu halde eve gidemezsin seungmin." dedi.

"giderim, gitmek istiyorum."

"jeongin onu jisung'un arabası ile sen bırak, sen içmedin. eve gitmezse kapının önünde ağlayabilir."

hyunjin'e katıldığımdan salladım başımı. "evet, kapıda yatarım."

jeongin bıkkın bir nefes verdi. bileğimden tutup peşinden gitmemi sağlarken chan'ın odasına doğru ilerledi. kapıyı sertçe çaldığında yüksek çıkan ses ile çatıldı kaşlarım. başım çatlıyordu! başımı kapının pervazına yasladım. kapı bir dakika sonra jisung tarafından açıldı. "ne oldu?" dedi. nefes nefeseydi, üstü dağılmıştı. kaşlarım çatıldı.

lifeless star, seunglixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin