13,

328 50 17
                                    


her güne bir bölüm dedikten sonra kendime nazarım değdi herhalde özür

keyifli okumalarrr!

🐚

"gerçekten seungmin'den korkmuştum o gün!"

hyunjin'in abartılı tepkileri hepimizi güldürürken göz devirdim. üniversiteye yeni başlamış bir çocuktum ve duvarlarım vardı haliyle. "jisung ile uğraşmak yeterince zordu, üstüne hyunjin hiç çekilmiyordu." diye açıkladım kendimi hemen yanımda oturan sevgilime.

"tabii, yoksa sevgilin dünya tatlısı bir adamdır." dedi jisung kinaye ile. "dünyanın en tatlı adamı gibi görünüyor dışarıdan bakınca ama yeni tanıştığı insanlara karşı çok sert. o gün kafedeki tüm masalar dolu olmasaydı ve hyunjin ile ben hiçbir şeyi düşünmeyen iki aptal olarak onun masasına oturmasaydık muhtemelen yanına hiç yaklaşamazdık." arkasına yaslandı ve felix'e çevirdi bakışlarını. "şanslısın, sevdiği insanlar için tüm sevgisini feda edecek birine sahipsin."

konuşulan eski konular ve felix'e beni anlatmaları hem hoş hem de utandırıcıydı. beni hiç tanımadığından yakınan sevgilimi beni tanıyan tek insanların yanında getirmem belki de verdiğim en doğru karardı. geldiğimizden beri bakışları üstümdeydi ve yüzünde tatlı bir tebessüm vardı.

diğerleri yeni bir konu başlattıklarında gözleri üstümde olan felix'e döndüm. tebessümü geniş bir gülümseye dönüştü. elini belime atıp bedenimi yaklaştırdı kendisine. başıma bir öpücük kondurdu.

"oysa beni ilk gördüğün gün yüzünde tatlı bir kızarma bile vardı."

tebessüm ettim. elimi yanağına atıp parmaklarımı çillerle kutsanmış güzel yüzünde gezdirdim.

"sanırım baştan belliydi konu sen olunca bambaşka biri olduğum."

eliyle bedenimi okşarken uzanıp yanağıma minik bir buse kondurdu. "gidelim mi artık?" dedi. başımı sallayarak onayladım onu. yaslandığım yerden doğruldum ve oturduğum sandalyeden kalktım.

"biz kalkıyoruz." dedim. hiçbiri bizi umursamadığında göz devirip felix'e döndüm. gülüp elimi tuttu ve sandalyeye astığım ceketimi uzattı.

dikkatlerini çekebildiğimizde kısaca vedalaşıp kafeden çıktık. yağmurun yağdığını yeni fark ediyordum.

"sana motorla gelelim demiştim."

"iyi ki motorla gelmedik, kaza yapabilirdik."

"ıslanacağız." dedi huysuzca.

gülümseyip omuz silktim. elinden çekiştirerek yağmur damlalarının bedenimizle buluşmasına sebep oldum. "ıslanmaktan bu kadar korkma." dedim. "hadi koşalım madem."

başını iki yana sallasa da güldü ve bana ayak uydurdu. benimle birlikte eve doğru giden yolda, yağmurun altında ıslanarak koşmaya başladı.

"delisin sen, nasıl keyif aldığına da bak."

keyif aldığım doğruydu fakat keyif almamın sebebi yağmur değildi.

arkadaşlarımla eğlendiğim bir anda, yanımda oturuyordu gün boyu. hemen yanımda, ellerimden tutuyordu. iltifatlar ediyor, öyle güzel bakıyordu ki kalbim hızlanıyordu. şimdi ise benimle yağmurun altında gülüşüyordu.

yağmur dalmaları yüzünden ve ıslanmış saçlarından akıyordu. ayaklarım durduğunda o da benimle birlikte durdu. sokak lambasının sarı loş ışığı, buğday tenini aydınlatıyordu.

lifeless star, seunglixWhere stories live. Discover now