12,

369 60 36
                                    

her güne bir bölüm...
yapıyoruz bu işi 😌

keyifli okumalarr!

🐚

"dalga mı geçiyorsun, ne demek birlikteyiz sanırım."

chan'ın kızarak söylediği cümleyle hızla ona döndüm. "sessiz olsana."

"chan haklı ama minnie. sanırımı olmaz ki bunun." hyunjin'in söylediği ile dudak büzdüm. yeterince farkındaydım.

chan eliyle tezgahta oturan hyunjin'i gösterdi. "o bile biliyor."

"hey! dalga geçmesene."

"bilmiyorum chan," diyerek araya girdim. "siz gelmeden önce sevişiyorduk. nereden bilebilirim ki birlikte miyiz değil miyiz?"

chan abartıyla göz devirdi. "sen aptal mısın? bu iş böyle olmaz. soracaksın o da adam gibi cevap verecek."

"sen bana bu konuda laf edecek son insansın, bence sus."

"ben de zorba seungmin nereye kaçtı diyordum." dedi hyunjin gülerek. kısa sarı saçlarını karıştırdım. "seni asla zorbalamam bebeğim benim."

"chan, hyunjin."

üçümüz de jisung'a döndük. "hadi gidelim, uykum var."

en son sarhoşken ona patlamam aklıma geldiğinde hızlı adımlarla yanına ulaşıp kollarımı ona sardım. "lan ne oluyor bırak beni." dedi ellerimi itmeye çalışırken.

"olmaz, burada kal jisung."

"aman aman bu sefer döversin falan gece gece uğraşmayalım."

"jisung!" çatık kaşlarla ona baktım. "sarhoştuk herhalde ya."

diğerleri önden ilerlerken biz de kapıya doğru yürüyorduk birlikte.

"sarhoş ayık bilmem ben, olayları bilmene rağmen chan'ın yanında öyle söylemenin yanlış olduğunu biliyorsun."

chan konusunda dünyanın en sert adamı oluyordu. ona göre küçüklük aşkı dokunulmazdı ve araya ne ya da kim girerse girsin chan onun kırmızı çizgisi olmaya devam edecekti.

"söz veriyorum bir daha sarhoş olmayacağım o kadar. böylelikle öyle şeyler de söylemeyeceğim."

kapıya ulaştığımızda başımı elleri arasına alıp sert bir öpücük kondurdu başıma. "sen beni boş ver. önce kendini kurtar. bugün son şansın. ya senin olur ya da bir daha asla şansınız olmaz."

sanırım felix ona bir şeylerden bahsetmişti.

hızlıca salladım başımı. hepsine el sallayarak merdivenlerden inmelerini bekledim. hızlıca gittikleri için ne yapacağımı bilemeden kapıyı kapatıp ağır adımlarla hala içeride olan felix'in yanında gittim.

onu salonda bulamadığımda başımı odasına doğru çevirdim fakat ışığı kapalıydı. tekrar salona çevirdiğimde gözlerimi, salonun balkonunun kapısının açık olduğunu gördüm. sigara içiyor olmalıydı.

balkon kapısına yaslanırken süzdüm onu. "soğuk değil mi?" dedim.

gözleri bana çevrildiğinde önce süzdü beni. sonra "değil." dedi sakin bir ses ile. yanında doğru adımladım. bir elimi korkuluğa yaslarken uzandım ve dudakları arasındaki sigarayı aldım.

onun sayesinde içmeye başladığım sigaranın tadı ilk defa zehir gibi gelmiyordu. onun dudaklarına değmiş sigara sanki beni cennete götürüyordu.

"seungmin, sigara içmeyi bırakman gerekiyor." dedi.

omuz silktim dumanı yüzüne doğru üflerken. "gerekmiyor."

"gerekiyor. benim yüzümden oldu zaten, daha fazla devam et istemiyorum. bu sondu." dedi kesin bir dille.

garipti ve belki de sağlıklı değildi bilmiyorum ama söyledikleri hoşuma gitmişti. önceden dudaklarım arasına sigarayı yerleştiren oyken şimdi zarar verdiğini düşünüp yasaklıyordu.

"senin yüzünden olduğu doğru." dedim elimdeki sigaranın külünü aşağı doğrı savunurken. "hayatımı altüst ettin."

gözlerinde ilk defa hüznü gördüm. duygularının sahici olduğunu kestiremesem de pişman olduğunu anlayabiliyordum.

"ilk kez öptüğün gün gibi öpsene beni." dedi konudan bağımsız.

yine de söylediğini yaptım. sigaradan bir nefes çektim ve aralık dudaklarından dumanın içeri girmesini sağladım. içine çektiği dumandan hemen sonra ben uzaklaşamadan öptü beni. geri çekildiğimde parmaklarım arasındaki sigarayı alıp korkuluklara bastırıp söndürdü.

"bir daha içme." dedi.

"içirme o zaman sen de."

başını salladı. "içirmeyeceğim." kolları belime sarıldığında refleks gibi anında sardım ben de kollarımı boynuna.

"birlikteyiz sanırım mı?" dedi.

duymuştu işte. aptal chan yüzünden biliyordu.

omuz silkmekle yetindim. eğildi ve tişörtün açıkta bıraktığı omzumu öptü. "sanırımı yok bu işin." dedi hyunjin gibi.

"ne o zaman?" dedim.

"madem bir adı olmalı, olsun o zaman. sana aitim işte, senden başka şeyi bilmiyorum."

başını kaldırıp gözlerime baktı. kırpıştırdığı gözleri beni öldürmek istercesine güzeldi.

"sevgilim mi olacaksın?" diye sordum.

"sen ne olmamı istersen o olmaya hazırım." diye cevapladı.

"ya beni daha fazla kırarsan? çok hızlı gitmiyor muyuz?"

"biz buyuz ya zaten bebeğim."

doğruydu, bizim aramızdaki her şey hızlı gelişiyordu. sonunu düşünmeden hareket ediyorduk biz. yine öyle olsun istedim, düşünmeden hareket ettim.

"doğru, unutmuşum. biz buyuz sevgilim."

dudakları kıvrıldığında keyifle öptü dudaklarımdan. "öyle manyak ettin ki beni, senden başka her şeye kapalı algılarım."

ellerimle ensesindeki saçlarla oynadım. tebessüm ettim usulca. "aşk diyoruz biz buna felix, sanırım aşık oluyorsun."

"hayatımda göreceğim en güzel adama aşık oluyorum o zaman, çok şansılıyım."

güldüm ve "tamam yeter artık, senden bu kadar sevgi görmeye alışık değilim." dedim.

başta duraksadı. alındığı belli oluyordu. birkaç saniye öylece gözlerime baktı. "çok seveceğim seni, öyle seveceğim ki aklın duracak. herkes diyecek ki bir insan bir insanı nasıl böyle sever. ben bile kendime şaşıracağım. hepsini unutturacağım. seni üzdüğüm her anı sileceğim aklından. sadece seni sevdiğim kalacak aklında çünkü seni sevmekten başka bir şey bilmeyen bir adama dönüşeceğim."

"kendine sözlerin mi bunlar?"

başını iki yana salladı. "güven bana, hepsi olacak. şimdiden delirmeye başladı bu adam senin uğruna." yanağıma masum bir öpücük kondurdu ve kalbimi yerinden çıkaracak o cümleyi kurdu.

"seni seviyorum seungmin."

🐚

rahat bir nefes alma vakti

umarim sevmissinizdirrr

💟

lifeless star, seunglixWhere stories live. Discover now