1| ''You will pay the price of playing with me.''

3.4K 242 125
                                    




1| "You will pay the price of playing with me."


Sarhoşluğun verdiği etkiyle arabadan zar zor inebildiğimde, gözlerim gökyüzüne doğru çıkıp, önümdeki yüksek katlı binayı bulmuştu. Saatlerdir telefonunu açmamasına karşın, biliyorum ki bu evdeydi.

Ama bilmediğim bir şey vardı elbette, neden telefonlarımı açmıyordu?

Belki bir başkasıylaydı, belki de beni artık görmek istemiyordu...

Ona güvenemiyordum, davranışları hiçbir zaman net değildi. Belki, şimdi kör kütük sarhoşum diye beni eve almayacak fakat yarın sabah beni özlediğini söyleyerek şirketime gelecek, benimle sevişecekti.

Bunu hep yapardı, beni yalnızca arzuladığı zaman arıyor; yalnızca zevklerine hitap ediyordum. Kalbine değil.

Yine de pek umurumda değildi, bu sebepten yalpalana yalpalana rezidanstan içeri girmiştim. Güvenlik artık beni tanıyordu ve eminim ki, hiç kimseye olmadığı kadar acıyordu bana.

Herkesin hayranı olduğu Kim Taehyung, aslında bir zavallıydı.

Bunu o da biliyordu, bu yüzden ilk günlerde olduğu gibi beğeniyle bakmıyordu bana, daha çok acıyor gibiydi; bu durumda olmama üzülüyordu.

Asansöre yöneldiğimde, gözlerim aynadan kendimi bulmuştu. Bugün bana gelecek diye yaptığım makyajım, birkaç saat önce ağladığım için akmıştı. Onun için çektiğim pembe eyeliner, şimdi iğrenç gözüküyordu. Dudaklarımdaki nemlendirici taşmış, göz altlarım simsiyah olmuştu. Berbat bir haldeydim, o an sadece kendimi düşündüm.

Kim Taehyung, bu kadar acınası biri miydi?

Asansör durduğunda, yirminci kata geldiğimizi anlamış ve dairesine ilerlemeye başlamıştım. İçeriden sesler geldiğini duyduğumda ise kıkırdayarak sert sert kapıya vurdum.

Belki üyelerle birlikte eğleniyor diye düşündüğümden, içimde hiç olmadığı kadar bir öfke beslemiştim ona karşı. Benim dışımda herkesle gülüyor, eğleniyordu fakat bana karşı bir bariyer dizmişti önüne.

Beni sevdiğini asla dile getirmezdi; eğer ona neden benimle birlikte olduğunu sorarsam, benim onu mecbur ettiğimi söylerdi. Benim bir tehdit olduğumu, onun tüm hayatını tehdit ettiğimi... iddia ederdi.

Zehirli bir sarmaşık gibi hayatına dolandığımı, ne onun ne de benim birbirimizi söküp atamayacağımızı düşünüyordu.

Benden nefret ediyor; bana bağımlı olduğunu kabul ediyordu.

Kapıyı açtığında gözleri beni buldu ve şaşkınlıkla irileşti. "Ne işin var senin burada?" dediğinde, kıkır kıkır gülerek kollarımı boynuna dolamaya çalıştım. Geri çekilip beni ittiğinde buna hiç şaşırmadım ve bir kez daha ona doğru birkaç adım atarak sırnaşmaya denedim.

"Sana geldim, Jungkook."

Bir şey gizlediğini belli edercesine, sesimi bastırmak adına avucunu dudaklarımın üstüne bastırdı ve "Sana mesaj attım, beni bu gece rahatsız etme dedim. Neden telefonlarına bakmıyorsun!" diyerek azarladı beni. Başımı iki yana sallayarak avuçlarımı boynum hizasında iki yana açtım şaşkın şaşkın.

Telefonumun nerede olduğunu bile bilmiyordum. O da bunu tahmin etmiş olacak ki, "Telefonunu mu kaybettin? Lanet olsun, Taehyung. Sorumsuzun tekisin!" dedi. Oldukça sinirliydi fakat sesi bir şekilde alçak çıkıyordu. İçeride biri olduğundan sesini bastırmaya çalıştığını anlayabiliyordum.

Ellerimi bileklerine sarıp dudaklarıma yaslanan avucunu ittirdiğimde, "Kim var içeride? Beni aldatıyor musun yoksa?" dedim ve öfkeyle, derin derin soluklanmaya başladım.

Love Me Harder | TaekookTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang