12| The resulting secrets.

1.1K 120 64
                                    



12| The resulting secrets.

Zihnimde yer edinen; uçsuz, bucaksız birtakım düşünceler yığını, bir yandan artık her şeyin sonuna geldiğim için mutlu olmamı söylerken, bir yandan da 'her şeyim'i kaybettiğim için, üzgün ve kırgın olmam gerektiğini bilen melankolik düşüncelerim vardı. Tüm bu düşünceler altında, yeni yıla girmemize yaklaşık iki saat varken, hiçbir şey yapmıyor; elimde bir kadeh şarapla, dondurucu soğuğu umursamadan yatak odamın balkonunda tek başıma oturuyordum.

Uyumak istemiş fakat kati suretle başarılı olamamıştım. Onunla aynı evi paylaşırken bu çok zordu. Benimle ortak hisleri paylaşıyor muydu, bana, benim ona olduğum kadar aşık mıydı bilmiyordum fakat aşkın bana yaptırmadığı şey, hissettirmediği tek bir his yoktu.

Şu an bile sanki kapımın arkasında olduğunu düşünüyor; benimle aynı, ortak hisler beslediğini fakat yanıma gelmekten çekindiği için öylece beklediğine inanıyordum. Bu his hiç geçmiyor ve bu nedenle, neredeyse dakika başı arkamı dönüyor; bakış açıma giren kapımı inceliyor ve eğer kapının arkasındaysa, nasıl bir tepki vereceğimi kestirmeye çalışıyordum.

Romantik aşk sahnesi çekmediğimizi ve Jungkook'un da bunu yapabilecek türden biri olmadığını düşündüğüm zaman, tüm duygularım uçup gitse bile, ben tam olarak filmlerdeki o romantik aşk sahnelerini seven adamdım. Bu sebepten, -sarhoşluğun verdiği etki de yadsınamazdı- eğer böyle bir şey yaparsa hoşuma bile gidebilirdi.

Bir süre daha sessizce, kadehteki tüm şarabı bitirene kadar balkonda oturmayı sürdürdüm. Alkol tüm bedenime dağılıyor, kanıma sinsice karışıyor ve soğuktan donacağımı düşünürken, alkol sayesinde tüm bedenimin cayır cayır yandığını hissediyordum. Bu his hoşuma gidiyordu. Alkol kullandığım zaman hiç yapmadığım şeyleri yapmak isteyecek kadar cesaretleniyor, çoğu zamanda kendimi rezil ediyor ve sabah kalktığımda, dün geceye dair hiçbir şey hatırlayamayacak kıvama geliyordum. Hiçbir şey hatırlamamak bana özgür hissettiriyordu. Böylelikle her istediğimi yüzsüz, umursamaz bir şekilde yapıyor ve sabahta aynı umarsızlığı sürdürerek kalkıyordum.

Tekrar aynı tavırları sergileyerek ayaklandığımda, bu defa özgürce bir şey yapmak istediğinden oldukça uzaktaydım. Hem bunun için isteğim yoktu hem de enerjim kalmamıştı. Artık kimseyle gerekmedikçe muhatap olmak istemiyordum. Hafif sarhoşluğumun etkisi sürerken bile, bu düşüncem zihnimdeki tek sabit şeydi belki de. Tek istediğim bomboş midemin alkolle dolu olmasından ötürü oluşan yoğun bulantı hissinden kurtulmaktı. Bu sebepten ayaklanmış; Jungkook'u göreceğim için hızla çarpamaya başlayan kalbimi es geçmeye çalışarak, kendi evimde, çekingen bir şekilde yatak odamın kapısını açmıştım. Bakışlarımı merdivene çevirip eğilerek aşağı doğru baktığımda, Jungkook'un salonda oturduğunu ve televizyon izlediğini anlamıştım.

Her türlü karşılaşacak ve konuşmak zorunda kalacaktık çünkü şu an bir nevi ev arkadaşı konumundaydık. İçimden kendime defalarca kez sakin olmamı ve gerekmedikçe ona bakmaman gerektiğini söylediğim vakit merdivenlerden inmeye başlamıştım. Pembe terliklerimin tahta zeminde çıkardığı ses, televizyon sesinden ötürü duyulmuyordu. Jungkook'un bu sebepten beni fark etmeyeceğini düşünmüş, seri bir şekilde kısaca ona bakıp mutfağa doğru adımladığım sırada ise, bu fikrimin yanlış olduğunu anlayacağım biçimde, onun kısık ve uykulu mırıltısını duymuştum:

"Taehyung?"

İstemeden de olsa bakışlarımı ona çevirdim. "Efendim, Jungkook?"

"Uyuyamamışsın."

"Evet." Dedim, üstümdeki toz pembe, neredeyse diz kapaklarıma kadar gelen kazağı avuçlarımın arasına alıp sıkarken. "Karnım acıktı."

Anladığını belirten mırıltılar çıkartıp, hala gözlerimin içine bakmayı sürdürdüğünde; bir şey söyleyeceğini fakat söyleyemediğini anlıyordum. Her zaman olduğunu gibi ona kıyamadım ve dudaklarımın arasından, "Aç mısın?" sorusunun dökülmesine izin verdim. "Eğer acıktıysan gelip benimle yiyebilirsin."

Love Me Harder | TaekookWhere stories live. Discover now