6.Bölüm:Mektup

37 10 25
                                    

Hyunsuk şok içinde kalmış, gözlerine kadar inen ve onu rahatsız eden kahküllerini bile şok yüzünden gözlerinden çekememişti.

"Nasıl fark etmedim?" Diye sordu kendi kendine. Garipsemişti, şu an bunun bir rastlantı mı yoksa bilerek yapılmış bir şey mi olduğunu kafasında tartıyordu. Gerçi, tartmaya çalışıyordu diyebiliriz.

Herkes şaşkınlıkla fotoğrafa bakıyordu. Jihoon bunu bozmak isteyip Haruto'ya döndü. Bu fotoğrafın daha büyüğüne ihtiyaçları olduğunu düşündü.

"Haruto, bu fotoğrafı bilgisayara aktarıp çıkartabilir misin? Kağıt hali çok lazım şu an, bence." Dedi düşünceli bir şekilde. Dediği gibi de Haruto hemen ayağa kalktı ve yüzü neredeyse bembeyaz olan Mashiho'ya hafifçe vurdu.

"Yardım eder misin hyung?"

Haruto vurduğu gibi resmen yerinden fırlayan Mashiho, iyi olmadığını kimse anlamasın diye "Dalmışım." dedi gülerek. Masanın etrafındaki grup -özellikle Yedam- buna inanmasa da Haruto'ya gelmesi için işaret yapıp gitti, Haruto peşinden koştu. Onlar gittiği gibi de konuşmalar -daha doğrusu dedikodular- başladı.

"Mashiho'da bir sorun mu var?" Diye sordu Jaehyuk şüpheyle. Bu grubu yeni tanımaya başlıyordu, böyle sorular sorması onun ve diğerleri için gayet normaldi.

"Bilmiyorum, yüzü bembeyaz ve solgundu, sanki cesedi tanıyormuş gibi, bir garipti. Ona sorsak yüksek ihtimalle gergin bir biçimde reddedecek ve ısrar etmemiz halinde de bağırıp çağıracak; kekeleyerek konuşacak, 'Bana güvenmiyorsanız neden buradayım?' acındırması ile tüm konuşmayı bitirip odasına geçecektir." Dedi Yedam.

Yedam konuşmasını bitirdiğinde Junkyu hayranlıkla güldü. Mashiho'nun genelini herkes bilirdi ama Yedam özellikle beden diline hakimdi. Ayrıca Mashiho'yu çocukluktan beri tanıması bu konuşmayı yapmasını sağlıyordu.

"Yüzde yüz doğru söylüyor, ya onu güçlü biri sıkıştırır, ya da ağzından kaçırır. Mashiho dikkatsizdir, ayrıca Yoshi'yi hatırlamış olabilir, üstüne gitmek saçma. Zaten bir şey varsa dikkatsizlik ve unutkanlığından kaynaklı bunu ağzından kaçıracak," Dedi Jihoon, sonra da devam etti.

"işimize dönelim, hatta bodrumda çalışabiliriz. Daha rahat olur."

Jihoon'un sözleri üzerine Hyunsuk yanına Jeongwoo ve Jaehyuk'u yanına alıp bodruma indi.

Tozlu olan bodrumu bir güzel silip süpürdüler ve çalışma masası koydular. Tepede neredeyse çürümüş olan ampulü de değiştirdiler. Duvarları da biraz sildikten sonra on kişiyi de oraya çağırdı. Yedam hayranlıkla konuştu.

"Wow... Gerçekten biz yukarıda teori üretirken siz burayı eski haline göre cennete çevirmişsiniz." Dedi. Mashiho ardından gülerek,

"Burada pek cennetlik şeyler konuşmayacağımız kesin Yedamie." deyince Yedam ters ters ona baktı. Sonra da ikisinin arasındaki şaka bitiverdi.

Ardından Haruto girdi içeri.
"Ben geldim," Dedikten sonra şaşkınlıkla bodrumun haline baktı.

"oha buraya ne olmuş böyle?"
Jihoon güldü.

"Hyunsuk, Jaehyuk ve Jeongwoo yaptı. İşin içinde temizlik hastası Hyunsuk varsa zaten olay bitmiştir." Dedi ve herkesin yüzünde bir gülümseme oluştu ama sıkıntıyı hatırlayıp ciddiyete geri döndüler. Hyunsuk merakla Haruto'ya baktı.

"Çıkardın mı fotoğrafı?"

"Evet çıkardım, hatta makineyi de şu an Junkyu hyung getiriyor.

"Junkyu burada değil miydi?" Diye sordu bir anda Jaehyuk. Bunun üzerine herkes güldü.

Jeongwoo ise Jaehyuk'u teselli etmek ister gibi sırtını sıvazladığında Junkyu bodruma girdi.

"Mübarek ne güzel olmuş burası."

"Senin gibi hyung."

Junkyu, ne kadar komik, nazik, şakacı ve sakin biri gibi gibi gözükse ve hatta öyle olsa bile Haruto'ya bu yersiz lafı yüzünden kötü bir bakış attı.

Haruto'ya bunun uyarı olduğunu anlayacak kadar akıllıydı, gülmeyi kesti ve ağzını kapattı.

"Hadi şimdi başlayalım." Dedi Jihoon ve oturdu. Fakat Jaehyuk ve diğerlerinin aklı karışmıştı.

"Neyden başlayacağız?" Diye sordu Jaehyuk. "Elimizde sadece bir fotoğraf var. Bir şeyler anlayabilmek zor."
Jihoon güldü.

"Okulun eski kayıtlarını ve yoklamalarını dahi gizlice aldım. Bir fotoğraf ile bin şey bulamam, sihirli ya da dahi bir insan değilim."

"Ama büyücüsün." Deyince hepsi güldü. Jihoon ise sadece gülerek göz devirdi.

Onlar düşünüp teoriler üretir, bir şeyleri okurken üst kattan ses geldi.

Bir zil sesi.

"Kim gelmiş olabilir ki?" Dedi Junkyu, sonuçta onları merak edecek veya arayıp soracak kimseleri yoktu. Daha sonra telefonundan saate baktı ve şaşkınlıkla söylendi. "Saat gece on iki!"

Mashiho yorgunlukla ayağa kalkarak, "Yarın devam edelim bence." Dedi ve derin bir nefes aldı. "Kapıyı ben açarım."

Herkes Bodrum'da çalıştıkları alanı topladıktan sonra yukarı çıkarken Mashiho elinde bir şeyle geri geldi.

"Kim gelmiş?" Diye sordu Jihoon. Mashiho ise kaşlarını çatıp elinde ki kâğıda bakarak kafası karışık Jihoon'a cevap verdi.

"Birisi yoktu. İsimsiz birinden mektup gelmiş. Açmadım." Dedi ve mektubu

Jihoon'a uzattı.

Jihoon, herkesi yanına topladı ve mektubu açtı. İçinde şunlar yazıyordu;

"Lütfen yapmayın.
Beni tanıyorsunuz.
Bizi tanıyorsunuz."

"Kim bu?" Deyiverdi sinir ve şaşkınlık karışımıyla Junghwan. Jeongwoo da,

"Bizim hepimizin tanıdığı bir iki kişi dahi yok."

"Var." Dedi Jihoon bir anda. Herkes gerginlikle Jihoon'a baktı. Şu an herkes ona odaklanmıştı, ağzından çıkacak bir cümle ile herkes şok olabilir, sinirleri zıplayabilir, kahkaha atabilir veya hıçkıra hıçkıra ağlayabilirdi. Bu tip gergin alanların sonucu böyle olurdu genelde.

"Asahi ve Yoshi."














Nasıldı? Beğendiniz mi?

Sizce bundan sonra ne olacak?

Sizce Mashiho o kızı tanıyor olabilir miydi?

Mektubu gönderen kimler olabilir?



Ormanın Ardındaki Siyah Ev SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin