8.Bölüm: Şüphe ve Gizem

22 5 6
                                    

Bazıları için yorucu bir geceden sonra sabah doğan güneşle hava aydınlandı ve Empire of Yowymark kasabasında gün başladı. Bu evdeki on kişide her şeyden habersiz neşeyle kalkıp kahvaltı hazırlığına giriştiler.
Sonuçta tüm gece onları izleyen kırmızı gözleri bilmiyorlardı.
Hyunsuk kalktığında mutfaktan gelen seslere güldü. Bu çocuklar hep böyleydi.

"Ya bırak, ben masayı hazırlayacağım!"

"Amma inat ettin ha, al ne yaparsan yap!"

"Ya Junkyu tamam sakin ol salona geç sen Hwan sende madem istedin hazırla masayı!" Diye çığlık atan Mashiho'dan sonra Hyunsuk kalkıp yüzünü yıkadı ve aşağı indi.

"Günaydın çocuklarımm." Dedi neşeyle. Demesiyle Jaehyuk, Mashiho ve Jihoon dışında herkesin ona koşup sarılması bir oldu. Hyunsuk gülerek hepsine sarıldığında kendini soyutlamıs gibi görünen Jaehyuk'a gidip sarıldı. Jaehyuk'ta ona sarıldı tabii.

"Günaydın Hyung." Dedi Jaehyuk.

"Günaydın bebeğim." Diye cevap verdi Hyunsuk. Ardından tam Jihoon'un oturduğu koltuğa döndüğünde orada olmadığını fark etti.

O sırada belinden karnına gelip onu saran bir sıcaklık hissetti. Bu, ona arkadan sarılan Jihoon idi.

"Benim meleğim uyanmış." Deyip onu yanağından öptü. "İyi ki de uyanmış."
Hyunsuk Jihoon'a sarılmadan, -bunu çocukların önünde yapmasının hoş olmadığını anlatmak için- sesini yükselterek "Sana da günaydın Jihoon." dedi. Jihoon'da ona omuz silkip dudaklarını büktü ve yanından uzaklaştı.

Normal bir kahvaltı yaptıktan sonra ev halkı, ciddi bir şekilde bodrum katında buluştu. Biraz çalışmadan sonra ellerinde hiçbir şey olmadığı için Junghwan söylendi.

"Ya neden bir türlü mektubun geldiği yeri bulamadık?"

"Nereden geldiği yazmalıydı." Dedi Hyunsuk ise. Birkaç dakikalık sessizlik sonrasında Jihoon derin bir nefes alarak kalktı.

"Artık fikrimi mantıklı buluyor olmalısınız."

"Ne yani, gerçekten onun evine mi gideceğiz?" Diye sordu Junkyu.

"Gideceğiz." Junghwan hızla ayağı kalktı.

"Hiçbir yere gitmiyorsunuz! Ölmenizi istemiyorum, bir abimi daha kaybetmek istemiyorum ama siz beni umursamıyorsunuz!" Diye bağırdı. Jihoon göz devirdi. Mashiho kavga çıkmasın diye oturduğu yerde kardeşinin kolunu tutup hafifçe çekti. Bu oturması için bir uyarıydı.

"Öldüğünü nereden biliyorsun Junghwan?"

"Ölmediyse bana bir kanıt göster! Yıllardır yaşadığı için mi gelmiyor yanımıza?"

"Junghwan içeride olanları bilmeden hiç birimiz konuşmayız ama Yoshi öldüyse biri onun cesedini bilmem kaç yıldır saklıyor mu? Mezarı nerede Yoshi'nin? Göstersene!"

"İnsan öldürdüğü kişiyi sadece bıçaklayarak mı öldürür?"

"Yakma gibi bir durum olsaydı evi tahta, kendi evini de yakardı."

"On sekiz yaşında o." Diye bir ses geldi bir anda. 

"Yoshi kaç yıl önce kayboldu?" Diye de devam etti sonrasında. Bu sesin sahibi Doyoung'du.

Jihoon sakinleşmek için Hwan'a sert bir şekilde bakarak derin bir nefes aldı. Sonra sordu, "On sekiz yaşında olduğunu nereden biliyorsun?"

"Evler çok ses geçiriyor biliyorsunuz. Evin yanından geçiyordum. Ama çok yakınından... Amacım bu evde birileri yaşıyor mu diye bakmaktı. İçeriden 'On sekiz yıl ben yaşacağıma ölen kardeşim yaşasaydı daha hayırlıydı.' diye bir ses geldi. Ses Asahi'nin sesiydi."

Ormanın Ardındaki Siyah Ev SerisiWhere stories live. Discover now