14. Bölüm:Tanışma

22 6 4
                                    

Stresli Yoshi ile birlikte eve gittiler. Jihoon ilk durumu açıklamak için onları arka bahçede bırakıp eve girdi.

"Jihoon Hyung Allah razı olsun ama cılkımız çıktı valla." Dedi Junkyu gülerek. Aynı anda Jaehyuk'ta gülüyordu. Jihoon birkaç saniyeleğine zoraki bir şekilde gülümsedi ve salona geçtiler.

"Bir şey açıklayacağım toplanın!" Diye bağırdı Jihoon hafifçe. Herkesin dikkati Jihoon'a yöneldi.

"Hyunsuk Hyung nerede Jihoon Hyung?" Diye sordu Junghwan. Haruto'da aynı soruyu sormak istemişti, başını sallayıp Junghwan'a destek verdi.

"Hastanede. Başına bir şey geldi. Şimdi çok sorgulamayın. Araştırmada ileri gittim ve Asahi'ye gittim."

"Hyunsuk Hyung'dan ve bizden gizli bir şekilde bir kara büyücünün evine gitmek? Onu sorguya çekmek? Hyung sen delirmiş olmalısın." Dedi Doyoung korkuyla. Jihoon kabul ederek gözlerini yavaşça kapatıp açtı.

"Kara büyücü değil, sadece birkaç kez büyü yapmış. O da iyi niyetle."

"Pek inanmıyorum ama..."

Doyoung'un bu sözüne karşı Junkyu susması için ona ters ters baktığında sustu. Mashiho'da olası bir kavga için Doyoung'a hafifçe vurdu.
"Neyse." Dedi Doyoung ise.

"Onları aramıza davet ettim ama kabul etmediler. Fakat biri çok istedi. Biraz da ben zorladım, aramıza katıldılar. Bize yardım edecekler ve arkadaş olacağız. Tamam mı?" Dediğinde salonda bir sessizlik baş gösterdi. Herkes kararsızdı ama Jihoon her şeyi bildiğinden onun için bu çok güzel bir fikirdi.

"Onlar derken?" Diye sordu ve sessizliği bozdu Junghwan. Jihoon derin bir nefes aldı.

"Asahi, kız kardeşi ve Yoshi."
Bunları söylediğinde şu içen Junghwan öksürmeye başladı. Jeongwoo sırtına "Helal, helal." diyerek vurdu ve sonra durumun farkına varıp "YOSHİ Mİ?" diye bağırıverdi.

"Ne bağırıyorsun be?" Dedi Junkyu'da ama çoktan gözleri dolmuştu. Jaehyuk ona sarıldı destek vermek istediği için.

"Ağlamayın." Dedi Jihoon ama çok geçti çünkü Junghwan Doyoung'un omzunda ağlıyordu.

"Kendi isteğiyle gitmemiş. Okul ile ilgili. Okulun karanlık bir kısmı var, Yoshi kurban gitmesin diye onu yanlarına almışlar." Dediğinde Hwan bir anda gülümsedi. Burnunu çekip gözyaşlarını sildikten sonra derin bir nefes aldı ve konuştu.

"Ciddi misin?"

"Evet, hatta Asahi ile bekliyorlar. Onları biraz beklettim ama ikisi de çok iyi. Yoshi'nin saçları hâlâ bebekliğindeki gibi sarı sarı."

Junghwan gülümseyerek arkasını dönüp giden Hyung'una seslendi.

"Çabuk ol!!"

Jihoon hiç geri dönmeden güldü ve yoluna devam etti.

"Hadi. Sizi bekliyorlar. İyi karşılayacaklar sizi, mutlular." Dedi Jihoon gülerek.

İkisinin de çekindiği ve korktuğu belliydi ama Jihoon gülümseyerek onları içeri girmesi için zorladı.

İçeri girdikleri anda Junghwan koşarak Yoshi'ye sarıldı. Hıçkırıklarını durduramıyordu küçük çocuk. Junkyu'da arkadan sarıldı. Gülüyordu, her zamanki gibi koskocaman bir gülümseme ile sarılıyordu ama gözleri doluydu. Gülümseyerek olsa bile dolu gözlerini saklayamamıştı.

Asahi ile de tanıştılar. Doyoung biraz soğuk davransa bile her şey yolunda gitti.

~~~~~~~~

O geceyi Hyunsuk olmadığı için sadece sohbet ederek geçirdiler. Ertesi gün hep birlikte kahvaltı bile yapmadan hastaneye gittiler. Jihoon her ne kadar istemese bile.

"Hep birlikte mi geldiniz?" Diye sordu uyanmış olan Hyunsuk. Jihoon burukça gülümsüyordu.

"Ne oldu sana Hyunsuk?" Diye sordu. Hyunsuk düşünmeye çalıştı ama aklına gelmedi. Jihoon'un kızmasından da korktuğu için sessiz kaldı. Jihoon diğerlerini odadan çıkararak Hyunsuk'un seviyesine indi. O yatakta olduğu için çöktü.

"Cevap verir misin bebeğim?"

"Hatırlamıyorum Jihoon..."

Jihoon sıkıntılı bir nefes verdi. Ne olduğunu çözemedikçe içten içe deliriyordu. O her zaman en iyisi olmuştu. Anne ve babası ona büyü yaparken bile mükemmel olmayı dayattmıştı ve Jihoon'da alışmıştı. Her şeyi ilk bilen, herkesten daha akıllı olan, her şeyi çabuk çabuk çözen biriydi her zaman. Görünüşü ve başarısı olsun, bir şey yapamadı mı delirirdi.

Bu işi çözemediği için de aynı öyleydi çünkü kafasını takmıştı ve bu ona göre çok korkunçtu. Korkunçtan ziyade kendini kötü hissettiriyordu, aşırı kötü.

"Gerçekten hiçbir şey hatırlamıyor musun?"

"Bir gram bir şey hatırlasaydım yalan söyler miydim Park?"

"Sevgilim, en son ne yaptığını hatırlıyor musun?"

Bu sorunun üzerine Hyunsuk biraz düşündü. Boş boş ve kaşları çatık bir şekilde birkaç dakika yere baktıktan sonra Jihoon'a döndü.

"Kulübeye bir şey aramak için gitmiştim..."

"Neyi aramak için gittin onu hatırlıyor musun?"

"Şey... Yarım yamalak aklımda gibi..." Diye biraz geveledikten sonra sonunda cevabı bulmuş olacak ki gözleri parıldadı. "Hah! Biz kulübede yedek temizlik bezi falan saklıyoruz ya, işte temizlik yapacaktım bezim kalmadı diye oraya gitmiştim!"

Jihoon yarım yamalak gülümsedi. Bu da bir şey sayılırdı.

"Peki sonra ne oldu?" Diye sordu. Amacı o anları hatırlamaya çalışırken diğer kısımları da hatırlamasıydı.

"Kapıyı açtım... Başımın ağırdığını hatırlıyorum... Kapının önünde simsiyah bir adam ve bir kız duruyordu. Kırmızı gözlü bir kız... Evet evet. Kapının önünde durdular ama hiçbir şey yapmadılar..."

Asahi'nin kardeşi mi?

Ne alaka?

Tanrım, neler oluyor?








Nasıldı?

Beğendiniz mi?

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum aşklarımmm♥️♥️♥️💎💎💎💎💎💎😍✍🏻✍🏻✍🏻✍🏻✍🏻

(731 kelime)

Ormanın Ardındaki Siyah Ev SerisiWhere stories live. Discover now