19

512 63 81
                                    

Felix'in ağzından

"Hyunjin...?"

Önünde diz çökmüş, elinde kalpli baget pırlanta yüzük. Tam karşımda uzun kırmızı bir halı yanlarda aydınlatma amaçlı mumlar, kare etrafı tüllerle her bir kenarı ledlerle çevrilmiş, bir sürü kalpli balonlar, here with me çalan bir yerde gözümü açmayı beklemiyordum açıkçası.

"Sensiz geçirdiğim her bir yılı telafi etmek istiyorum, oğlumuz ile kurduğumuz küçük dünyamızda mutlu mesut yaşamaya, hayatımın tekrar gün ışığı olmaya var mısın Sunshine?"

Wow! Bu sefer gerçekten ne diyeceğimi bilmiyordum. Etrafıma baktığımda herkesin beklenti içinde olduğunu gördüm. Tekrar Hyunjin'e baktım bana karşı koyulamaz gülümsemesini sunuyordu.

I've got a smile on my face.
(Yüzümde bir gülümseme var.)

Benden önce davranan gözyaşlarım akmaya başlamıştı bile.

Save your tears, it'll be okay.
(Gözyaşlarını sakla, her şey yoluna girecek)

Bu sefer kalbim gerçekten göğüs kafesimi kırıp geçecekmiş gibi hissettim. Sonunda kendimde konuşma cesaretini bulup cevabımı verdim.

"Varım!" Hyunjin ayağa kalktıktan sonra yüzüğü parmağıma taktı. Ve sarıldık sanki günlerdir onun yüzünden ruhsuz gezmiyormuşum gibi. Ona sarıldığım gibi tüm dertlerim tüy kadar hafiflemiş hatta bazıları uçup gitmişti bile.

"Baba bende size katılabilir miyim?"

Birbirimizden ayrılınca Minjun koşarak Hyunjine sarıldı. Hyunjin Minjun'u kucağına alınca bana tekrar sarıldı. Aile işte şimdi gerçekten bir aile olmuştuk. Mutluyduk, huzurluyduk en önemlisi hep birlikteydik.

"Bak bir daha Lixie'mi üzersen bu sefer karşında biz olacağız ona göre ayağını denk al." lafa atladı keko Changbin hyung. -kekoluk kanında var-

"E o zaman bende bombayı patlatıyorum o zaman hazır mısınız?" hepimiz pür dikkat Seungmin'e bakıyorduk. Ne diyeceğini merak ediyordum açıkçası.

"Ben hamileyim!" dediğinde ne tepki vereceğimi bilemedim sadece herkes gibi ağzımdan "Ne?!" nidasi çıkmıştı.

Chan hyunga baktığımda onun da haberinin olmadığını anladım çünkü ne diyeceğini bilememesi gözlerinden okunuyordu.

"Changbin beni tut!" diyerek Changbin hyungun üstüne kendine bırakmıştı. Changbin hyung, Chan hyungu tutmayınca mumların üstüne düştü. Üstü alev almaya başladı.

"Ulan Chan! Yine yaktın geçtin ortalığı." Minho hyung işi dalgaya vuruyordu. Fakat durum ciddiydi. Chan hyungun gömleği alev almıştı.

Koşarak kendini denize atmıştı. Herkes gülme krizini girmişti. Changbin hyung kendini yere atmış gülüyordu. Seungmin endişeliydi. Chan hyungun vereceği tepkiden korkuyor gibiydi. Ayrıca onun adına da korkmuştu. Sonuçta kocası alev almıştı.

Chan hyung denizden çıktığında üstündekiler sırıl sıklam olmuştu. Direkt Seungmin'in yanına gitti.

"Ben, yani... Şimdi baba mı olacağım?"

Seungmin yüzüne en içten gülümsemesini takındı. "Evet aşkım baba oluyorsun."

Chan hyung üstünün ıslak olmasını unutarak Seungmin'e sarıldı. Gözyaşları o da benim gibi tutamadı. Ama merak etmeyin bunlar mutluluk gözyaşları. Uzunca sarılmalarının ardından ayrıldılar. Hyung elini Seung'un karnına koydu. Birbirlerine gülümsediler.

Gone/Hyunlix Where stories live. Discover now