30

1.1K 91 31
                                    

  Korkaklık. Yapamayacağımız şeyleri yapabilirmiş gibi davranmak, öyle anlatmak korkaklıktı bana göre. Adil'de korkaktı... Arkasına aldığı birkaç adamına güveniyordu sadece. Evet belki adamlarından biri bana veya Berke'ye o kurşunu sıkabilirdi ve bunun sorumlusu Adil olmazdı ama Adil'in kendi elleriyle Çınar'ın canını yakmak istediğini de anlamak zor değildi. Bugün ne bana ne de Berke'ye zarar gelecekti çünkü silahı bize doğrultan Adil değildi.

  Ne konuştuklarını duyamasamda Çınar'ın gerilen omuzları ve Adil'in gülen yüzü istemsizce sinirimi bozmuştu. Çınar zeki biri olsa da bazen gerçekten aptallaşıyordu. Berke ise onlardan bağımsızlaşmış etrafa bakınıyordu. Berke'nin ne düşündüğünü anlamakta bazı zamanlarda gerçekten zorlanıyordum.

  Benim açımdan sessizlik sürüp giderken Adil'in seslice gülmeye başlamasıyla aynı anda duyulan silah sesi benimde gülümsememi sağlamıştı. Fazla çocukça... Korumalardan biri Berke'nin arkasında kalan bir ağacı hedef almıştı ve sözde tehdit ediyordu? Çınar ise oyunlarına geliyordu...

  Çınar, Adil'in yakalarından tutup onu sinirle geriye doğru savurmuştu ama Adil'in buna râmen hâla alayla gülümsediği tavrını sürdürmesi, Çınar'ı daha da sinirlendirmek için olduğu da açıktı.

  Berke ise Adil'i umursamadan Çınar'ın bir kolundan tutmuş kulağına bir şeyler söylemeye başlamıştı ama Çınar'ın pekte hoşuna gidecek şeyler değildi sanırım... Çünkü önce olduğum arabaya bakışlarını çevirmiş daha sonrada telsizine bir şeyler söyleyip sinirle Adil'in üzerine tekrar yürümeye başlamıştı. Onu tekrar durdurmaya çalışan ise Berke olmuştu...

  Berke'nin Adil'e olan korumacı tutumuna daha çok sinir olan Çınar, önündeki taşa tekme savurup olduğum arabaya doğru koşar adımlarla yaklaşmaya başladığında, Berke ve yanlarındaki diğer poliste peşinden yavaşça takip etmeye başlamışlardı. Çınar sürücü koltuğuna binip kafasını direksiyona yaslamış nefeslendiği sırada da Berke ve diğer poliste arka koltuğa binmişlerdi. Adil'i neden serbest bıraktıklarını anlayamamış olsam da sonra öğreneceğimi bildiğimden şimdilik boşvermiştim.

  "Koray karakola mı?" Çınar onlarda bindikten bir iki saniye daha nefeslendikten sonra önce benim elimi serbest bırakmış daha sonra da sorusunu sormuştu. Gerçekten uyuşmuştu kolum...

  "Evet komiserim" hâla boynundaki ipin izi geçmemişti...

...

  Karakola gittiğimiz ve Koray indikten sonrada Çınar'ın evine gittiğimiz yol boyunca araba içinde asla bitmeyen gerginlik havası, ölüm sessizliği yaratmışken tek yaptığım bazen Çınar'ı incelemek bazen de iç dikiz aynasından Berke'yi incelemek olmuştu. İkisinde de tek bir duygu hakimdi; sinir.

  Eve geldiğimizde de durum değişmemişti. Berke koltukta oturmuş boş televizyona bakarken Çınar belirlediği sınırlı alan içinde bir sağa bir sola yürüyüp duruyordu. Bende yere oturmuş halının yünleriyle oynuyordum.

  "Neden beklemedin beni?" Saatleri bulan sessizliğin ardından ilk konuşan Çınar olmuştu.

  "Asıl önemli olan konu bu mu sence şuan?"

  "Sana zarar verebilirdi. Daha ötesi yok!"

  "Gelmeseydin de zarar görmezdim" galiba biraz daha sessizliğimi korumalıyım...

  "O kurşun ağaca değilde sana isa-"

  "Önemli olan bu değil Çınar. Ne kadar düşüncesiz olduğunun farkında mısın?" Çınar'ın ses volümü artarken Berke ona nazaran fazla sakin konuşuyordu.

  "Düşüncesiz?" Çınar Berke'ye bir adım daha yaklaşıp sinir ve merak harmanlaşmasıyla sormuştu.

  "Konu Adil ve Katilin çizgisi olduğunda tavırlarını tanıyamıyorum. Önceliğimiz Bora'yı korumak dedik ve sen Adil'in bölgesine savunmasızca onu da getiriyorsun"

Katilin Çizgisi | bxbxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin