6.

6 4 0
                                    

İstek mi? Neydi benden istediği? Her şeyi elde edebilen bir adamın benden istediği ne olabilirdi ki?

"Yapamayacağım bir şey istersen?"

"Bilemeyiz. Zamanı gelince öğrenirsin." Sözleri sinirlerimi germeye yetmişti. Bu bildiğin kumar oynamak gibi bir şey! Ve ben kendimi ateşe atmayacağım!

"Berbat bir teklif! Elbette ki kabul etmiyorum." Korel bunu beklemiyor olacak ki yüzünde şaşırmış bir ifade vardı.

Ama ardından yüz ifadesini toparlayıp hınzır bir gülüş yerleştirdi dudaklarına.

"Peki seni cehenneme atan ailen-"

"Bir kelime bile etme! Sakın!" Duyduğum an direk bağırmıştım. Bunu nereden öğrenmişti? Neden araştırmıştı? Kalbime giren ağrı bedenimde dalga dalga yayılmış gibi canım acımıştı. Gözlerim buğulandığında hızla arkamı döndüm.

Kimsenin bilmediği acımı bir yabancının bilip bu kadar kolay dillendirmesi geçmeyen yaralarıma tuz basmıştı. Gözlerimin önüne gelen görüntü nefesimi kesti. Kulaklarım o günü hatırlamanın ağrısıyla çınladı.

'Lütfen anne bırakma beni! Baba yalvarırım bırakma beni! Verme bu kötü adamlara!' Annemin ve babamın gözlerinde ki boşlukla gözlerimden yaşlar hızla aktığında o an anladığım bir şey vardı ki; ailemin beni tek kalemde silmesiydi, ailemin beni küçük oğlu için ateşe atmasıydı. Onlar oğulları yaşasın diye benden vazgeçtiler. Oysa ki 7 yaşında bir çocuktum. Beni çocuk ticareti yapan adamlara hiç düşünmeden satmışlardı,  para karşılığı! Oğullarını tedavi ettirmek için!

Gözlerimi sımsıkı kapatıp hatırlamamaya çalıştım.

"Onları tanıyorum." Korel'in söyledikleri ile tekrar ona döndüm.

"Neden? Neden hayatımı araştırdın? Sana ne bunlardan!" Omzuna dikkat etmeden doğruldu. Yüzünü buruşturduğun da canını yaktığını anladım.

"Sırlarla dolusun ve bu benim ilgimi çekiyor."

"Sen iğrenç bir insansın!"
"Onlar benim düşmanım! Ve sanırım sende düşmanımın kızısın!?" Bu cümle dudaklarından nefretle çıkmıştı. İliklerime kadar nefretini hissetmiştim. Ama fark edemediği bir şey vardı!

"Ben kimsenin kızı değilim! Elimden gelse kanımı bile değiştiririm ama tıpta mümkün değil!" Hayatımı mahveden ailem! İşte onlara hiç kimseye beslemediğim kadar kin ve öfke besledim. Nefretimi söylemiyorum bile. Ben bir böceğe bile değer veririm ama onlara asla!

"Aslında sana teklifim benimle-" sözlerini bölen silah sesi ile hızla yataktan çıktı. Kolumdan tutup yatağın yanına yatırdı ve üstüme siper oldu. Hızlı hareketleri ile sadece ona ayak uydurmuştum. Neler oluyordu?

Allah'ım bir günüm de sorunsuz geçmez mi? Ha??!

Burnumun dibinde ki Korel'e ters ters bakıp aramıza ellerimi koyup onu göğsünden ittirdim. Milim kımıldamadı taş adam!

"Çekil üstümden!" Korel ise hayret eder gibi başını iki yana sallayıp ağırlığını üstümden aldı. Ama benim kastettiğim bu değildi.

"Kalk üstümden diyorum!"

"Rahat dur! Ölmek mi istiyorsun?" Sert sesine aldırış etmedim tabiki de!

"Ölmeyeceğime garanti veririm! Çünkü ateş eden her kimse amacı avluya girmeye çalışmak için korumalarını korkutmaya çalışıyor olmalı. Baksana kimse evi ateşlemiyor camlar hala yerinde bu bir! İkincisi ben alışkınım inan bana bundan daha beter şeyler yaşadım. Şimdi izin verirsen neler olduğuna bakacağım." Haklı olduğuma karar vermiş gibi üzerimden kalktı. Beni hafife alıyor aklınca taş adam!

Bu arada bedeni gerçekten taş gibi sert! O yüzden taş adam diyorum. Yanlış anlaşılmasın da!

Konu da zaten buydu değil mi?

Her zamanki gibi doğruları söyleyen iç sesime hak vererek odadan çıktık. Korel önde ben arkasında aşağı indik. Korel gergin bedenini dış kapıdan çıkardığında beklemeden bende çıktım. Kapıyı her ihtimale karşı açık bırakıp başımı neler olduğuna çevirdiğimde gördüğüm kişi ile dondum.

Sancak Kandemir! Amcam olacak adamın oğlu! Beni cehenneme atan diğer bir kişi!

Korel Sancak'ı görür görmez başını hızla bana çevirdi. Nedense yüzünde eğlenen bir ifade vardı.

"Liya?!" Sancak'ın sesiyle tekrar bakışlarımı ona çevirdim.

"Bu adamın yanında ne işin var?!" Sesinde ki öfkede neyin nesi!?

Sinirden ellerimi yumruk yaptım.

"Bu seni ilgilendirmez!" Çatık kaşları daha fazla çatıldı.

"Sana söylemiştim Kandemir!" Sancak ateş saçan gözlerini Korel'e çevirdi. Ne söylemişti? Bir şeyler dönüyordu ama şahsen hiç ilgimi çekmiyordu!

"Gebertirim lan seni! Asla  izin vermem!" Sancak'ın sesi siyah gecede yankılandı. Ben ise hiçbir şey anlamayarak hızla Korel'e baktım.

Korel yanıma gelip belime yılan gibi dolandı. Ben şaşkınca yüzüne bakakaldım.

"İzin aldığımızı hatırlamıyorum." Korel Sancak'ı çıldırtıp bundan eğleniyor muydu? Hemde benim üzerimden? İyi ama Sancak neden buna sinirleniyor ki? Biz düşmanız. Ben onlara düşmanca büyüdüm. Asla bir aile olmadık olamayızda şimdi neden böyle davranıyor?

"Liya yapma! Gel yanıma güzelim. O bizim düşmanımız!"

"Öncelikle samimiyetin rahatsız ediyor. Bana güzelim deme! Biz derken neden bahsediyorsun? Anlayamadım, inan anlamak bile istemiyorum. O yüzden aranızda ki düşmanlık umrumda bile değil. Çünkü ben senin ve o ailenin hiçbir şeyi değilim." Konuşurken Korel'in kollarından çıktım. Ne yapıştı be!

Sancak bana bir adım yaklaştığında nefretle baktım.

"Biliyorum! Kahretsin ki biliyorum! Ama şans ver kendimi affettireyim!" Tiksintiyle onu baştan aşağı süzdüm.

"Platonik aşk hikayesi... Ne duygusal!" Korel'in sözleriyle hızla ona döndüm. Platonik aşk mı? Kim? Kime? Gözlerim kocaman olduğunda tekrar Sancak'a döndüm.

"Kes lan sesini? Onu sana yar etmem! Duydun mu?"

Sancak bana mı aşıkmış! Şaka mı bu? Bana yaptığı kötülükten sonra birde aşık mı olmuştu?

Şimdi anlıyorum Korel'in neden benim üzerimden bu adamı sinirlendirdiğini.  Sancak bana aşık olduğu için, onu kızdırmak için! İntikam için!

"Öyle mi? Biz de tam önemli bir iş üstündeydi.." Korel'in sözleriyle gözlerim kocaman oldu. Eee yuh ama! Az at bari!

Kolumda hissettiğim elle bakışlarımı Korel'den çektim. Kolumu tutan kişiye yani Sancak'a baktım. Beni peşinden sürüklüyordu. Kolumu çekmeye çalıştım ama nafile! Öyle sıkı tutuyordu ki...

"Bırak kolumu!" Bağırmamla aniden durdu. Durmasıyla ona çarptım. Hızla bana döndü ve dibime girdi.

"Çocuktum Liya! Aptal bir çocuktum! Korkak, savunmasızdım! Neden bunun için bana öfkelisin! Sevgimi göremeyecek kadar nefret dolusun!" Kolumu ellerinden kurtarıp bir adım daha yaklaştım. Kimsenin duymasını istemiyordum.

"Çünkü sayende canlı canlı yandım ben! Ben senden de küçüktüm ve o küçük bedenimle birçok acıya göğüs gerdim. Neden biliyor musun? Senin yüzünden!" Fısıltıdan farksızdı sesim. Sadece Sancak'ın duyması için kısık sesle konuşmuştum.

Geriye birkaç adım attım. Ne kanıt ne de üstüme atılan iftira artık umrumda değildi. Çıkış kapısına doğru adımladım. Dışarı çıktığımda motorumu bıraktığım ormana doğru ilerledim. Ruhum çok yorulmuştu! Gitmek her şeyden kaçmak istiyordum. Tırnaklarımla kazıya kazıya aldığım savcı kimliğimin yanması bile umrumda değildi artık. Sanırım pes etmek en doğrusudur.

RUH-U REVANWhere stories live. Discover now