7.

6 4 0
                                    

"Hayır Liya bir çözüm bulalım sonra dönersin." Eda beni ikna etmeye çalışıyordu. Çok işe yaradığı söylenemezdi ama olsun çabalıyordu  kız boşuna!

"Hayatımı kaçarak yaşamak istemiyorum." Gözlerini devirdi.

"Canım tatilde gibisin! Sen birde bu duruma kaçmak mı diyorsun? Vallahi çarpılırsın!" Gözlerini büyüterek konuşmasına kahkaha attım. Şebek şey!

"Hem o Levent ile görülecek bir hesabım var! Gerçekten zor duruyorum gidip onu pataklamamak  için!"

"Biliyorum önce senin başında ki beladan kurtulalım onun da sırası gelecek elbet!" Eda sabah gelmişti ve uzun aranın ardından güzel bir vakit geçirmiştik. Neler olduğunu, dedikoduları, çözüm yollarını falan anlatmıştı. Tabi ki elde var sıfır! Ve ben artık bu durumdan fazlasıyla sıkılmıştım. Aslında bu durumdan kurtulmak için yaptığım bir şey vardı da bakalım sonucunu bekliyorum. 

Elimde ki bardağı çevirip boş boş bardağın detaylarını inceliyordum. Oysa ki detayı yok!

Dışarıdan gelen sesle hızla yerimden kalktım. Eda endişe ile yüzüme baktığında işaret parmağımı dudağıma koyup sessiz olmasını belirttim.

Dış kapıya doğru ilerledim. Sakin durduğuma bakmayın kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu.

"LİYAA!" Çattık yaaa! Ne işi var bu adamın burada!

Sinirle kapıyı açıp bedenimi dışarı çıkardım. Karşımda hiç beklemediğim adam  Korel Çiroğlu duruyordu. Neden!? Niye!? Yine ne var!!!?

"Lan sen bunu nasıl becerdin!? Ha!? Söylesene? Dedeme ne söyledin lan ne!!!?" Korel'e hınzır bakışlarımı atarken bir yandan da dudaklarımı kemiriyordum. Eee bende boş duracak değildim değil mi? Pes ettim dediğime bakmayın.

ÜÇ GÜN ÖNCE....

"İşte bu şekilde. Suçsuzum ama sizin torununuz ketum herif buna çok inanmadı.." Karşımda ki yaşlı adam sinirden kaşlarını çatmış bastonunu aralıklarla yere vuruyordu.

"Halledeceğim bu konuyu." Tebessüm ettim ve ayağa kalktım.

"Sizin gibi bir insanın torunu nasıl böyle oldu anlayamıyorum. Sizi örnek almalıydı. Neyse müsaadenizle artık gideyim." Yaşlı adamın da kalkmasıyla dış kapıya doğru ilerledim ve dışarı çıktım.

Son çarem Korel'in dedesinden medet ummaktı ve umduğum gibi olmuştu. Çünkü karşımda eski savcı Fatih Çiroğlu duruyordu. Kendisi bu tür şeyleri gayet iyi bildiğini söyleyip bana hak vermişti eee bu durumda da torunu ayvayı yemiş bulunmakta! Gülümseyerek avludan da çıkıp tekrar motoruma atlayıp İstanbul yolunu tuttum. Evet dedesi İstanbul' da değil Bursa da memleketinde yaşıyormuş ve ben sırf bunun için buraya gelmiştim.

ŞİMDİ Kİ ZAMAN....

Şuan suç işlemiş annesinden azar işiten çocuklar gibi hissediyordum. Ve bu duruma gülmemek için dudaklarımı dişliyordum.

"Liya! Açıklama bekliyorum."

"Sen beni nasıl buldun?" Korel çıldırmış gibi başını sağa sola çevirip en son gökyüzüne bakıp sabır diledi.

"Şuan konumuz bu mu sence?" Bilmem der gibi omzumu kaldırıp indirdim.

"Ne halt ettiğinden haberin bile yok! Dedem beni tehdit etti." İşte budur! Gülmeye başladığımda sözlerinin devamıyla susmak zorunda kaldım.

RUH-U REVANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin