Otuz bir

3.6K 374 44
                                    

"Tamam, burada kalmak istemiyor olmanı belki anlayabilirim ama.. işin biter bitmez hemen gitmek istemen kırıcı biraz." Yatağında oturur pozisyona geçtikten sonra arkaya doğru kayarak sırtını yatak başlığına yaslamıştı. "O kadar mı kötüydü cidden?"

İstemsizce kıkırdayıp, elimde tuttuğum kazağı giymekten vazgeçerek yanına gittim ve dudaklarına doğru eğildim. Anında öne doğru atılarak dudaklarıyla karşılamıştı dudaklarımı.

Kısa olacağını düşünerek başlattığım öpücüğümü, çıplak belimden tutarak beni yatağa çektiğinde derinleştirmek istediğini anlamıştım. Saniyeler içinde altında bulmuştum kendimi, daha az önce giydiğim iç çamaşırımı çıkarmaya niyetlenmişti.

Dudaklarımızı zar zor ayırdım. "Gitmem lazım," dedim ağlamaklı bir ses tonuyla. Bu ortamı bırakıp gitmek zorunda olmak benim de çok canımı sıkıyordu.

"Niye?" diye sorsa bile, sorusunun cevabını merak etmiyordu muhtemelen çünkü konuşmama izin vermeden tekrar öpmüştü beni.

Sıcak göğsüne iki avucumu da yaslayıp nazikçe ittim çekilsin diye. İkiletmemişti beni sağ olsun ama tek kaşı havada bir açıklama bekliyordu.

"Eve dönmem gerek, biraz daha benden haber alamazlarsa merak etmeye başlarlar."

"Arkadaşında kaldığını söyle." Şimdi de boynuma gömmüştü yüzünü. Minik minik öpücükler konduruyor, ara sıra da dilini hissediyordum sanki.

İstemsizce kafamı geriye doğru kaldırdım ona izin vermek için. "Kimsenin evinde rahat edemem ben. Sevmiyorum öyle şeyleri. Mecbur kalmadığım sürece kimsede kalmam."

Arkadaşımda kaldığımı söylesem annem hayatta inanmazdı ki bana. Biliyordu ne kadar takıntılı bir herif olduğumu.

Söylediklerimden sonra duraksadığını hissettim ama kısa sürmüştü. "Hiç mi arkadaşlarında sabaha kadar takılmadın Güven, ne biçim ergensin sen?"

Etkilenmemek için büyük çabalar sarfederken başka şeyler düşünmek için zorluyordum kendimi. "Bir-iki kez yapmışızdır belki ama abimle ablamın yüzünden bizimkiler biraz paranoyaklaştı. Fotoğraf falan isterler şimdi, boşu boşuna yalan söylemeyeyim."

Küçükken akşamları dışarda olmama izin vermezlerdi hiç, başıma bir şey geleceğinden korktukları için. Şimdi büyümüştüm ama yine de kaybetmemiştim geç saat olunca eve dönme alışkanlığımı.

Eve dönmezsem kimse beni arayıp 'eve gel' demezdi tabi, ama hiç yapmadığım bir şey olduğu için nerede olduğumu merak ederlerdi elbet.

Buraya gelirken bir kez yalan söylemiştim zaten, ararlarsa bir yalan daha söylemek istemiyordum. Bu yüzden eve dönmem en iyisiydi bence.

Kafasını kaldırıp gözlerimin içine baktı oflayarak. "Madem bu kadar iyi bir çocuktun, neden sürekli şımarıkça davranıyorsun okulda? İşimden soğuttun beni ya, kaç kere düşündüm öğretmenliği bırakmayı."

"Sen ben olmasam da düşünüyordun zaten öğretmenliği bırakmayı. Beni bahane etme şimdi," dedim gülerek. Kendisi itiraf etmişti zaten öğretmenliği sevmediğini. Beni onaylar gibi kafa sallayınca, "Niye öğretmenlik yapıyorsun ki zaten? Bar işletmeyi seviyorsun, ordan gelen para yetiyordur sana," diye sordum merakla.

"Mesele para değil ki." Sanki çok büyük derdi varmış gibi sıkıntıyla oflarken, tüm ağırlığını vererek üzerime uzandı. Anlık nefesim kesilse de dayanılmayacak gibi değildi. "Normal bir zamanda konuşalım bence bu konuları, senin de bana neden apar topar İstanbul'a gittiğini anlatabileceğin bir zamanda mesela."

FRUITZ -BXBWhere stories live. Discover now