BUZ KRAL 2 - KAFES / 2. Bölüm

1.8K 99 8
                                    

Uyandığı cumartesi sabahında yüzünü okşayan güneş ışınları ile gözlerini kırpıştırdı. O kadar rahat o kadara huzur dolu bir uyku uyumuştu ki. Bunun enerjisiyle yatağında doğrulup kollarını iki yana doğru açıp keyifle gerindi.

Sarı saçları başının üzerinde bir kuş yuvası gibi kabarmış, gözleri şişmişti. Ancak buna rağmen yüzünde aptal bir gülümsemeyle uyanmak uzun bir süredir yaşamadığı bir şeydi.

Dağhan'ın teklifi üzerine kabul ettiği anlaşma garip bir şekilde hayata yeniden dönmüş gibi hissetmesine, mutluluk bulutlarının üzerinde süzülüyormuşçasına hafiflemesine neden olmuştu. Mutluydu, gerçekten mutluydu.

Dün restorandan çıktıktan sonra Dağhan onu evine kadar bırakmış ve yarın kahvaltı için kendisini gelip alacağını söylemişti. Bu anın heyecanı ile merdivenleri neredeyse üçer beşer adımlayarak çıkmıştı. Eve girer girmez yaptığı ilk şey ise Tuğçe'yi aramak olmuştu. Bu seferde boş vermişlik yaparsa mayanın gazabından kurtulmak hiç de kolay olmayacaktı.


Tuğçe telefonu ilk çalışında açmış tüm merakıyla,

"Evet seni dinliyorum hemen anlat" diyerek heyecanla haykırmıştı.

Dağhan'la dün şirketin otoparkında karşılaştıkları ilk andan Elif'i eve bırakmasına kadar geçen her şeyi soluksuzca anlatmıştı. Ancak tabi ki kimi kısımlara değinmemişti. Dağhan'ın Elif'e sunduğu anlaşmayı ve Elif'in bunu bile isteye kabul ettiği kısımdan Tuğçe'ye bahsetmemişti. Çünkü şu an bu kısmı kabullenebildiğini kendine bile itiraf etmekten kaçınıyordu. Sadece Dağhan Elif'le tekrar takılmak istediğini söylemiş ve Elif de bunu kabul etmişti. Şimdili sadece bunu bilmesi yeterliydi.

Tuğçe'nin çığlıkları telefonu doldururken Elif bu ses karşısında gülümseyerek telefonu kulağından uzaklaştırmak zorunda kalmıştı. Tuğçe'nin görüşelim ve bir şeyler içelim teklifine karşın ise bugün Dağhan'la kahvaltıya çıkacaklarını söylediğinde bitmek tükenmek bilmez tavsiye ve sorularından zorlukla kurtulup telefonu kapatabilmişti.

Evet bugün Dağhan'la birlikte kahvaltı yapacaklardı. Bugün onu görecekti. Yine onunla birlikte olabilecekti.

Yatağından zıplayarak doğruldu. Saat 8:30'a gelmek üzereydi. Eğer düşündüğü gibi Dağhan da kendisi gibi erken kalkmayı seviyorsa yarım saate burada olurdu.

Banyoya gidip yüzünü yıkadıktan sonra bu kabarmış saçlarına bir çözüm bulması gerektiğini düşündü. Bu aynadaki komik ve aptal görüntüsüne rağmen yüzündeki neşeli gülümsemesi hala kaybolmamıştı. Saçlarını sıkı sıkı tarayıp tepesinde atkuyruğu şeklinde toparladı. Gardırobun başına geçip düşünceli gözlerle giysilerini süzerken buz mavisi salaş ancak vücut hatlarına oturan kotu ve beyaz bedenini saran tişörtünü eline alıp üzerine geçirdi. Boynuna doladığı canlı renklerdeki fuları ile aynadaki görüntüsünden kendi de hoşnuttu. Yüzüne yaptığı hafif makyajı tamamlamıştı ki cep telefonunun çalma sesi duyuldu. Evin içinde koşar adımlarla telefonu bulup açtı.

"Hazır mısın? Seni kapının önünde bekliyorum" diyen Dağhan'ın erkeksi sesi ile bir kez daha heyecandan dizleri titredi.

"Geliyorum" diyerek telefonu kapatıp aceleyle cüzdanını, telefonunu çantasının içine tıkıştırıp koşar adım merdivenleri indi.

Kapısının önüne park etmiş siyah jipi görünce nefes alış verişi düzensizleşse de yüzündeki gülümsemeyle yolcu koltuğuna otururdu ve sesini canlı tutmaya çalıştı.

"Merhaba" dedi heyecan ile.

Dağhan üzerinde nadir giydiği koyu renk kotu ve vücuduna yapışan beyaz keten gömleği ve giydiği yine keten açık mavi ceketi ile oldukça yakışıklı gözüküyordu. Hafif dağılmış dalgalı saçları, çenesini saran kirli sakalı ise yine muhteşemdi.

BUZ KRALWhere stories live. Discover now