BUZ KRAL 2 - Kafes 4. Bölüm

1.3K 89 24
                                    

Aptallığının kurbanı olduğunu apaçık ortadaydı. İçindeki saflığı ortaya çıkarmaktan ise ömür boyu hiç gocunmamıştı. Böyle kolayca teslim olmak, kapılıp gitmek onun zaafı gibiydi. Hele ki kalbi yavru bir kuşun kanat çırpışı gibi onu nefessiz bırakıp çırpınmaya devam ediyorken.

Dağhan, adı gibi heybetli bu adam onu soluksuz, dilsiz, tutarsız, ne yapacağını bilemez bir divane haline dönüştürmüştü. Ve Elif tüm bunları bile isteye ona kapılıp sürüklenmeye devam eder olmuştu. Dün gece sokağın ortasında kurumuş dudakları deliler gibi çarpan kalbi ve titreyen dizleri ile onu öylece bırakmış çekip gitmişti. Neyi ne için yaptığı belli olmayana deli bir fırtına gibiydi. Koyu bir girdap. Yıldızsız, karanlık bir gece.

Sokağın ortasında öylece bir müddet dikildikten sonra çaresizce eve çıkmıştı. Ve günlerdir yapmak için beklediği şeyi tüm cesaretini toplayıp yapmış nihayet Esra'yı arayabilmişti. Kendine bile sık sık itiraf etmek zorunda kaldığı hala inanamadığı gerçeği ona açıklamıştı.

Esra her zaman ki gibi, yaptığı her yanlışta ya da her tutarsızlığında olduğu gibi önce sinirlenmiş bitip tükenmek bilmez yakarışları, öfkeli, kızgın halleri ve bunu takip eden dinginliğini yinelemişti. Ancak onu destekleyerek yanında olduğunu söylemiş fakat hala bir şeyler için endişe duyarak telefonu kapatmıştı. Biliyordu Esra için bu konuşma yeterli değildi. En kısa sürede bir mantar gibi başında bitecek, Dağhan'ı karşısına alacak Elif'e gerdiği kol kanat ile önce kıskanç bir abla edası ile ona gözdağı verecek sonra onu bir kaç kritik soru ile tartacaktı. Ancak Elif'in gerçekten Dağhan'a sımsıcak bakan gözlerine şahit olabilirse yumuşayabilecekti. Elif arkadaşını çok iyi tanıyordu. Elif'i güvene almadan bir şeylere emin olmadan asla pes etmeyecekti.

İş yeri bugün fazlasıyla sakindi. Belki de cuma olması nedeni ile haftanın gerginliği yitip gitmişti. Ama Elif'in aklını bir türlü toparlayamaması, kendini sık sık Dağhan'ı son günlerde bu yaşadığı yenilikleri düşünmesi, uzun süredir unuttuğu kalp sesini yeniden işitmesi işte tüm bunlar iş ortamına uyum sağlamasını güçleştiriyordu.

Bu sakin gününün aksine Tuğçe oldukça yoğundu. Elif'in yanına gelip dün neler olduğunu sormaya sadece bir kaç dakikalık fırsat bulabilmişti. Neyse ki bu Elif'in işine yaramıştı. Dalgın ve karmaşık düşünceleri arasında bir de Tuğçe ile uğraşmak zorunda kalmamıştı. Nihayet bu sıkıcı ve durgun günün bitiminde saatin mesai bitişini göstermesi ile iş yerinden çıkıp arabasına bindi. Yoğun trafik sebebiyle eve epeyce bir sürede varabildi.

Sokağına girer girmez dikkatini kapısının önündeki siyah karavan çekti. Oldukça pahalı ve lükstü. Tam apartman girişine park edilmişti. Koyu filmli camları sebebiyle garip ve şüphe uyandırıcı duruyordu, içerisini ise göremiyordu. Şüphe ile karavana dönüp bir kaç kez daha baktıktan sonra apartmana girdi. Asansörden inip kendi daire kapısına geldiğinde duraksadı. Kapısının önünde daha önce hiç görmediği takım elbiseli iki adam dikilmekteydi, elleri kolları torba ve kutular ile doluydu. Önlerinde demir bir askılık uzanmaktaydı, üzerinde ise etiketleri üzerinde belki de onlarca kıyafet torbaların içerisinde asılıydı.

Elif gördüklerinin şoku ile bir kaç adım daha atıp adamların yanına yaklaştı.

"Pardon siz kim siziniz acaba? Evimin önünde ne işiniz var?" diye sordu.

"Elif hanım bizi Dağhan bey gönderdi" dedi takımlı adamlardan biri.

Duydukları ile gözlerini kırpıştırdı ve elbiselerin üzerine çevirdi bir kez daha. Giysi torbalarında etiketleri üzerinde onlarca elbise vardı. Renk renk ve her dokuda kumaşta. Pahalı olduklarını anlamak için markalarına bakmaya gerek bile yoktu. Elif için alışıla gelmedik ve hatta birazda tedirgin edici bir durumdu. Tıpkı ardında ki isim gibi...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 29 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BUZ KRALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin