Kimsin Sen?... (BÖLÜM 2)

207K 8.1K 348
                                    

Gözlerini camdan vuran ışıkla kırpıştırıp açmaya çalıştı. Kahretsin yine geç kalmıştı. Esneyerek hızlıca yataktan kalktı. Lavaboya gidip avucuna doldurduğu suyu yüzüne çarptı.  Başını kaldırıp aynanın karşısındaki aksine baktığında karman çorman saçlarını, uykudan şişmiş gözlerini gördü. 

"Tanrım berbat görünüyorum" diye mırıldandı.

Keşke dün gece üşenmeyip saçlarımı yıkasaydım diye düşünüp yüzünü ekşitti.

Gardırobuna yönelip eline ilk geçen elbiseyi üzerine geçirdi. Saçlarını elinden geldiğince topuz şeklinde ensesinde toplamaya başardı. Hafif bir rimel allık ve parlatıcıyla daha canlı bir şekilde gülümsediğinde neyse ki halinden biraz daha hoşnuttu. İnci küpeleri ve inci yüzüğünü de taktığında güne hazırım diye düşündü. Kahvaltı işini ise iş yerinde hallederim diye düşünüp çantasına arabasının anahtarı telefonunu sokuşturup aceleyle evden çıktı. 

Neyse ki uzun bir aradan sonra dün arabasına kavuşabilmişti. 2008 model beyaz Honda Jazz'ı arıza çıkarmadığı zamanlar aslında uslu ve uyumlu bir kızdı. Ancak yılların yorgunluğu ve İstanbul trafiğine ayak uydurmak için ne kadar uğraştığı düşünülürse ara sıra isyan etmesi onunda hakkıydı. Elif'in İstanbul şartlarında ki yaşamı göz önüne alındığında daha uzun yıllar bu kızla vakit geçireceği kesindi.

Ofise girmek üzereyken çalan cep telefonuna bakınca Tuğçe ismini görüp meşgule attı. Yerine geçmeden Tuğçe'nin masasına yöneldi.

"Selam "diye gülümsedi Elif.

"Selam nerede kaldın? Seni merak ettim. Yine araban sorun çıkardı sandım" dedi Tuğçe.

"Hayır şekerim yine uyuya kaldım" diye gözlerini devirdi.

"Kahvaltıda yapamadım yiyecek bir şeyler var mı?" diye sordu ardından.

"Ben bir şeyler atıştırdım, buda kalanlar. Sana yeter" diye sabah ki kahvaltı poşetini Elif'e uzattı Tuğçe gülümseyerek.

Öğlene kadar yoğun bir şekilde çalışarak cumadan kalan işlerini toparladı. Vaktin nasıl geçtiğini anlamamıştı. Saat 12:00'ye gelmişti bile.

"Senin gibi bir tane daha elemanımız olsa bu şirketin sırtı yere gelmez. Hadi ben kurt gibi açım bugün nerede yiyoruz?" diye gülümseyen Tuğçe'nin sesiyle gömüldüğü evraklardan başını kaldırıp saatin farkına varabildi Elif.

"Al benden de o kadar. Bende çok açım" dedi gülümseyerek çantasını alıp ayağa kalkarken.

Tam bu sırada 

"Elif Yazgan" diyen bir kurye elinde küçük bir kutu ile karşısında belirdi. 

Elif bu beklenmedik duruma karşı şaşkınlıkla gözlerini önce adama daha sonra elindeki kutuya çevirdi.

Adam bu kez elindeki kutuyu Elife doğru uzatarak 

"Teslim için imzalamanız lazım efendim" diyerek tebessüm etti.

"Bana mı?" diye sordu Elif kaşlarını havaya doğru kaldırıp.

"Elif Yazgan sizsiniz değil mi ?" diye sordu bu kez kurye.

"Evet" diye cevap verdi Elif de.

"O zaman size efendim" dedi adam.

Elif şaşkın bakışlarını kurye ve kutu üzerinden Tuğçe'ye çevirdi bu kez. Tuğçe omuzunu silkip masanın üzerinden bir kalem alıp Elif'e doğru uzattı.

"Bir kargo bekliyor muydun?" diye sordu.

"Hayır" dedi Elif de kalemi alıp kağıtları imzalarken.

BUZ KRALWhere stories live. Discover now