Fotoğraf... (BÖLÜM 3)

156K 7.7K 240
                                    

Saatine baktı 9:30 gösteriyordu. Tam vaktiydi. Ne bekletmekten, ne de bekletilmeden hoşlanırdı. Toplantı odasına girdiğinde herkesi masanın etrafına toplanmış onu beklerken buldu. Salona girişiyle ayağa kalkanları hafif bir tebessüm ve baş hareketiyle selamlayıp, eliyle koltuklarına oturmaları için yerlerini işaret etti. Ve hızlı adımlarla masasının başına geçip deri koltuğuna oturdu.

Arkasında elinde dosyalar ile dikilen jülide'ye dönüp,

"Başlayabiliriz" dedi.

Odanın ışıkları kararınca herkes slayt ekranına bakmaya başladı. 

Şirket olarak yabancı yatırımcılarla oluşturulan bu projeye üç yıldır hazırlanıyorlardı. Ciddi bir bütçe ve zaman harcamışlardı. Bittiğinde Avrupa'nın en büyük yatırım ortaklarıyla hazırlanmış gözde şehirlerde kurulacak AVM zincirine İstanbul da yapılacak bu devasa bina ile başlanacaktı. 20 milyar dolara yakın yatırım maliyetiyle yükselen dev proje bir çok farklı seçeneği bir araya getirecekti. İş merkezleri, otel, eğlence merkezleri ile mobilyadan dekorasyona, modadan yeme içmeye, spordan eğlenceye kadar ziyaretçilerine sıra dışı bir alışveriş deneyimi sunacaktı. Türkiye ve Avrupa'da yaşayan 100 milyon kişinin yaşamında fark yaratacak AVM'nin tanıtımı da  bugün yapılıyordu.

Dağhan gözünü kısmış slayt ekranında akan resimleri, konuşmacının anlatımı eşliğinde diğer ortaklar kadar hem merak hem de gururla izliyordu. Kendinin emeği, fikri ve çalışması çoktu bu projede. Finansman ve yatırım açısından bu projede büyük patron olarak yer alıyordu. Övünçlüydü. Yaptığı işten mutluydu. Onun için her şey mükemmel ve eksiksiz olmalıydı. Hem özel hayatında hem de iş yaşamında. Ve bu çalışmada tam istediği, planladığı gibi gitmişti. Şu an ortaya çıkan bu tablodan da fazlasıyla memnundu. Avrupa'dan ve Türkiye'den tüm ortakların katıldığı bu toplantıya şirket olarak ev sahipliği etmenin gururu içerisindeydi.

Ekrandaki slayt dönüp tüm salon sessizlik içinde ekrana dönmüş projeyi dikkatle izlerken beş on saniyelik garip bir fotoğraf yansıdı perdeye.

Ayla Algan ve yanında duran şu ısrarcı sarışın kız.
Yan yana durmuş ekrana gülümseyerek poz vermişlerdi. 

Bu fotoğrafın burada ne işi vardı peki?

Salonda bulunan kişiler arasında bir uğultu yükseldi. Ne olduğunu anlamak ister gibi birbirleri ile bakıştılar. Herkes bakışlarını Dağhan'a çevirdiğinden ise o gayet tepkisiz bir şekilde gözlerini bile kırpmadan ekrana bakıyordu. Fotoğrafın ekrandan kaybolup slaytın proje resimlerine geçmesiyle her şey normale dönmüş bir şekilde devam etti.

Toplantı bitip ışıklar açılınca tüm ortaklar hallerinden ve projeden son derece memnundu. Gururla ve gülümseyerek birbirlerini tebrik etmeye başladılar. 

Dağhan oturduğu masanın başında tuşuna bastığı mikrafona doğru eğilip

"Ayla Algan'ın bu proje ile yakından uzaktan bir ilgisi bulunmamaktadır. Ancak kendisine şirket olarak yine de kazara bu projede yer alan fotoğraflarda ki emeği için teşekkürü etmek isterim" diyerek gülümsedi.

Salondan gelen gülüşmeler ve hafif kahkahalar eşliğinde kişiler gelip Dağhan'ı da tebrik ederek salondan dağılmaya başladılar.

Dağhan gülümsemesini kesip Jülide ile göz göze geldiğinde, Jülide irkilip acele ile koşarak yanına geldi.

 Kulağına doğru eğilip

"Dağhan bey bana ne resim verdiyseniz onu ilettim. Özür dilerim efendim" dedi kısık bir ses ile.

Dağhan hiç bir şey demeden koltuğundan kalkarak hızlı adımlarla odasına doğru yürümeye başladı.

O kadar titizlenip hazırlandığı bir işte aksiliklere ve tersliklere hiç ama hiç tahammülü yoktu.

Bu resim slaytın içine girmeyi nasıl başarmıştı?

Sıktığı dişleri ile çenesi kasıldı.
Arkasından telaşlı adımlarla gelen Jülide'ye

"Yerine...!" diye emir verdi öfkeli ses tonu ile.


*****


Telefonunu çıkarıp galerisindeki  iş klasörüne  girdiğinde hızlı hızlı fotoğraflarına bakmaya başladı.

Arkasına yaslandığı koltuğunda kaşları çatılmış, çenesi kasılmış bir şekilde küfür etti.

"Siktiğimin telefonu"

Kaydırdığı fotoğraflar arasından hızla geçerken aradığı fotoğrafı buldu.  İşte buradaydı. Ayla Algan ve o kız. Ne ara bu fotoğraf bu klasörün içine girmişti? Bilmiyordu.
Slaytı hazırlamaları için Jülide'ye telefonundaki bu klasörü kendisi vermişti. Jülide'nin de bir hatası yoktu ama Dağhan hayatı boyunca hiç kimseden özür dilemediği için tabi ki Jülide'ye de bu girişimde bulunmayacaktı.

O gece geldi gözlerinin önüne bir anda. Aniden önüne çıkan kız, yalvaran gözleri, yana düşen başı, ışık saçan parlak mavi gözleri...

Aslında bunların Dağhan için hiç bir önemi yada etkisi olamazdı. Böyle insani duygular ona çok ama çok yabancıydı. Buna rağmen o gece bu kıza nasıl yenilip fotoğraf çekmeyi kabul ettiğine hala inanamıyordu. Aptal kız. Üstüne üstük üç yıldır hazırladığı projenin de içine etmişti.
Birde o gece kalkıp fotoğrafı kendisine yollamasını istemişti.

Kafasının içinde o geceden kalma anılar belirirken 

"Elif Yazgan. Artcan Holding" diye mırıldandı dudaklarının arasından.

Başını sinirle sallayıp, buz gibi gülümsedi. Daha sonra çatılmış kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı. Gözleri tek bir noktaya takılıp kaldı. Bu basit kızın adını ve çalıştığı yeri nasıl hatırlayabilmişti ki?

Hayatı boyunca kendisini ilgilendirmeyen, kendisine faydası olmayan, hiç kimse ile ilgili hiçbir şeyi önemsemezdi. Dağhan'la ilgisi olmayan şeyler hiçbir zaman umurunda olmamıştı ve olmayacaktı da.

Sinirle sandalyesini ittirip yerinden kalktı. Sert adımlarla kapıya yönelip hızlıca açtı.

Yerinden sıçrayıp kalkan Jülide irkilerek

"Buyurun Dağhan bey" dedi.

" Elif Yazgan. Artcan Holding. Slayt da ki fotoğrafın gitmesini istediğim adres burası. Ve bir de not yazmanı istiyorum" dedi.

Jülide masasından telaşla bir kalem ve kağıt aldı.

"Sadece... Rica Ederim" deyip çatılmış kaşlarıyla Julide'nin yüzüne bile bakmadan kapıyı sertçe çarptı Dağhan. 

Bunu neden yaptığını bilmiyordu. Ancak böyle garip bir şekilde zihninde yer eden bu aptal kız eğer istiyorsa bu fotoğrafları alacaktı. Kim bilir belki de daha fazlasına bile razı olmak zorunda kalacaktı...

BUZ KRALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin