Hırs... (BÖLÜM 11)

149K 6.6K 404
                                    

Şu lanet Konser Dağhan'ı germeye ve yormaya yetmişti. Hiçbir zaman kalabalık ortamlardan hoşlanmazdı. Etraftaki sesler, içli dışlı insanlar, hareket, yüksek sesli müzik ve tüm gece yanında ki kadın... Bunlar onun tarzından çok uzaktı.

Müzik dinlemeyi tabi seviyordu ama klasik müzik, kalabalık onun için iş toplantıları ya da davetlerden öteye gitmemişti, kadınlar ise her akşam hayatındaydı ama sadece ve sadece sex için. Birkaç saat tatmine ulaştıktan sonra yüzlerini bile görmek istememişti.

Hiçbir zaman sosyalleşememişti. İnsanlar ile iletişimi para ve iş olmaktan öteye gitmemişti. Yaşadığı çocukluk, ergenlik, gençlik hep böyle olmuştu. Ailesi tarafından sevilmeyen, hiçbir zaman istenmeyen, sadece yabancı insanların ve bakıcıların gözetiminde büyümesi kuşkusuz bu hale gelmesine sebep olmuştu. 

Kendine kalın ve ulaşılmaz bir kabuk örmüştü. Her şeye kapatmıştı dünyasını. Kendinden ve paradan başka hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını biliyordu. Böyle yaşamayı seviyordu. Güç, iktidar, hırs hayatının başlıca unsurlarıydı. Yaşadığı hayat istediği hayattı. Kendi geleceğini kendisi kurmuştu. Tıpkı istediği gibi. Hiçbir sürprize yer vermemişti. İsteği dışında hiçbir şey müdahele edememişti hayatına. Hayattan istediği tatminlere arzuladığı an ulaşabiliyordu artık. Kontrol edebiliyordu her şeyi. Ta ki şu kız ortaya çıkana kadar.

Elif...

Aniden kontrolsüzce gelivermesi ilginç kılmıştı belki de onu.
Onu istiyor muydu? Evet. Cinsel olarak evet. Her kadını istiyordu. Ama Elif de bundan çok farklı bir duygu vardı. Mesela ilk günlerde kızın attığı her maili, okumak için kalbinin teklemesi ona bir oyunun başlangıcı gibi heyecan veriyordu. Ayla Algan ismini her duyuşunda aklında birden bire bu kız beliriyor ve tüm gün boyunca da onu zihninden çıkarmakta zorlanıyordu.
Ve sonra dün gece gittikleri konser, kızın alev alev yanan yanakları, gözlerinin içindeki ışık bunları görmek kaslarında bir kasılmaya neden oluyordu. Bu kasıklarındaki arzudan çok içindeki heyecanla ilgiliydi.

İşte bu da Dağhan için yeni bir şeydi. Farklı bir şey, hükmedemediği bir şey. Bu duyguya yabancılaşmıştı. Hatırlamıyordu bile. İlk gençlik yıllarında ya da şirketini kurduğu yıllarda, kadınları, bedenlerini tanıdığı yıllarda olan her şey keşfettiği her nokta heyecanlandırıyordu onu. Ama hakimiyeti eline geçirdikçe, kontrolü kazandıkça üstünlükle kasılıyor ve hükmetmenin zaferi altında bu heyecan duygusu kayıp gidiyordu. 

Artık bu duygu artık yok olup gitmişti. Her şey kontrollüydü ve istediği gibiydi. Bu hakimiyet hissi vardı sadece hayatında. Başka hiçbir şeye yer yoktu.

Kendini dün gece ilk kez bir kadını incelerken bulduğunda ağzına ekşi bir tat gelip oturmuştu. Rahatsızca yüzünü buruşturmuştu. Bu garipti. O böyle yapmazdı. Hiçbir zaman bir kadına bakmazdı. Sevişirken bile. Kızın yanaklarındaki kanı fark ettiğinde , dudaklarındaki kıvrılmayla gülümsediğinde, gözleri ışıldadığında yada sesi titrediğinde Dağhan içinde tarif edilemez bir duygu hissetmişti. Bakışlarını kaçırmak isterken daha da gözleri mühürlenmiş gibi bakıyordu kıza. Yumruklarını sıktığını çok sonradan fark etti. Çenesi kasıldı. Gerildi. Bu olamazdı. Böyle bir şey Dağhan için mümkün değildi. Şu kızın tüm hayatı boyunca yattığı kadınlardan hiçbir farkı yoktu. Peki neden bu duyguları hissediyordu?

Sinirlendi. Neden buraya gelmişti ki? Bu kızın yanında neden olmak istemişti? O hayatı boyunca bir konsere gitmemişti. Üstelik bir kadınla asla. Kıza tekrar dönüp baktığında sahneyi izlerken mutluluğu elle tutulur gibiydi. Arkasına yaslanıp kız için zevk veren şu işkencenin bitmesini bekledi. Hiçbir şey düşünmemek hissetmemek için kendini zorladı. Neyse ki konser bittiğinde derin bir nefes bırakıp salona arkasını dönüp uzaklaşmaya başladı. Kız. o da arkasından geliyordu. Emindi buna. Ama arkasına dönüp ona bakmak istemiyordu. Salondan çıktıklarında ikisi de yan yana sessizce ilerlemeye başladı. Bahçede olmalarına, denizin kokusu burnuna gelmesine rağmen kendini kapana kısılmış, soğuk, havasız, rutubetli, karanlık bir yerde gibi hissetti. Bir an önce gitmeliydi buradan bu bahçeden, bu kızın yanından uzaklaşmalıydı.

BUZ KRALWhere stories live. Discover now