76. Bölüm / Soğuk Savaş

433 74 63
                                    

Bazen hayat insana en acı yüzünü göstererek gelir. İnsanın kendi acısıyla baş etmesi mi daha zordur yoksa başkasının acısını çaresizce izlemesi mi?

Leo hangisinin daha çok içini yaktığını bilmiyordu. Olivia ve Peter gözlerinin önünde belki de bu hayattaki en zor günlerini geçirirken Leo hiç bir işe yaramadığı için değersiz hissediyordu.

Olivia'nın acı dolu çığlığı hala kulaklarında çınlıyorken kafayı yemek üzereydi Leo... Elinden hiç bir şey gelmediği için kendinden nefret ediyordu.

Ve Peter... Çapulcuların en sessiz üyesi... Sessizliğinin altında biriktirdiği kırgınlıklar ve kıskançlıklar onu bir haine dönüştürmesin diye çok uğraşmıştı Leo. Başarılı da olmuştu. O sessiz çocuğun yerini daha neşeli ve özgüvenli bir Peter alırken Leo gururla izlemişti. Şimdi ise bu kayıpların onu nasıl etkileyeceğini hiç bilmiyordu.

Leo hala bir şeyleri tam olarak anlamlandırmayı başaramamıştı ancak tüm bu yaşananların Voldemort'un onlardan aldığı bir intikam olduğu çok açıktı. Bunu anlamak için Luciana kadar zeki olmaya gerek yoktu.

Bir tarafta aşık olduğu kız diğer tarafta çok sevdiği arkadaşı... İkisi de bu hayatta yapayalnız kalmışlardı ve her şey onları kurtarmaya geldikleri içindi.

Tüm bu yaşananlarda aslında hiç bir suçu olmamasına rağmen kendini suçlu hissetmekten alıkoyamıyordu. Tıpkı diğer üç arkadaşı gibi kendilerini suçlamaktan bir an bile vazgeçmeyecekti.

Olivia Hemsley ve Peter Pettigrew acı haberi aldıktan kısa bir süre sonra okul müdürünün refakatinde götürülmüşlerdi. Artık gidebilecekleri bir evleri olmadığı için nereye gittikleri muamma olsa da ikisinin gidişinin ardından Hogwarts'a derin bir sessizlik çökmüştü.

Çapulcular ve Luciana arkadaşlarını yalnız bırakmak istemedikleri için Profesör McGonagall ile kavga etmiş onlarla beraber gitmek istemişlerdi.

Ancak güvenlik adı altında pek çok zırvalığı dinleyerek elleri boş bir şekilde geri dönmek zorunda kalmışlardı.

Sirius Black diğer çapulcular ile birlikte McGonagall'ın odasından 3. kez kovulmalarının ardından çaresizce arkasını döndüğü anda Seherbaz Alestor Moody'i karşısında görünce şaşkınlıkla kala kalmıştı.

"Ben de seni arıyordum Black" dedi Moody huzursuz bir ses tonuyla. Kötü haber vermeyi hiçbir zaman sevmemişti ancak mevcut durumda başka çaresi de yoktu.

Alestor Moody'nin yüzündeki ifade karşısındaki gençlerin endişeyle kasılmalarına sebep olmuştu. Bir kötü haberi daha kaldırabileceklerini düşünmüyorlardı. Ancak genellikle felaketler geldiği zaman üst üste gelirdi.

"Bir sorun mu var?" diye sordu Luciana tereddütle.

Moody karşısındaki genç cadıyı hızlıca süzdükten sonra bıkkın bir nefes verdi.

"Senin hastane kanadında olman gerekmiyor muydu?" dedi kızgın bir ses tonuyla.

Luciana itiraz edecekken sağ elini kaldırıp susturdu onu.

"Tamam tamam, itiraz etme hemen. Neyse ki Ricardo iksirlerini alman gereken saatleri çoktan ezberlemişti. Birazdan burda olur" dedikten sonra Leo ve Luciana'ya garip bir bakış attı.

"Sizinle daha sonra konuşacağım gençler. Sakın bir yere kaybolmayın. Şimdi halletmem gereken bir mesele var" dediğinde sihirli gözü ile birlikte normal gözü de tekrar Sirius'a kenetlenmişti. Ancak o esnada arka taraftan gelen ses hepsinin dikkatini dağıtmıştı.

"Beni arıyormuşsunuz Seherbaz Moody!"

Sirius bu sesi tanıyordu... Birkaç haftadır küs olduğu kardeşi Regulus'u tam da bu konuşmanın üzerine görmek istediğinden pek emin değildi. Çünkü ikisini de ilgilendiren bir konuşma yapılacaksa bunun pek de iç açıcı olmayacağı kesindi.

Kayıt Dışı / ÇapulcularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin