78. Bölüm / Büyük Hamle

467 70 95
                                    

Çapulcuların en kara gününün üzerinden tam bir hafta geçmişti. Ölüm gibi geçen bir hafta...

Bu bir haftalık süreçte Peter ve Olivia'nın aileleri için cenaze törenleri düzenlenmişti. Elbette okul yönetimi hiç bir öğrencinin törenlere katılmasına izin vermemişti. Çünkü olası bir saldırıda kimsenin hayatını riske atmak istemiyorlardı.

Tabi ki bu durum çapulcular için bir engel değildi. Gizlice Hogwarts'tan kaçıp Peter'ın yanına gelmişler hatta bu yüzden ceza bile almışlardı. Ancak aldıkları cezanın sadece iki gece kupa parlatmak olduğuna bakılırsa Dumbledore'un onlara ceza vermek konusunda pek istekli olmadığı anlaşılırdı.

Sirius bile bir kaç saatliğine St. Mungo's'tan kaçıp gelmiş, törenden sonra geri dönmüştü. Regulus'u yalnız bırakmamak için bir kaç gün daha annesinin sinir krizlerine tahammül etmesi gerekecekti.

Ancak Olivia cephesinde işler pek de iç açıcı sayılmazdı. Genç cadı ailesi için düzenlenen cenaze törenine katılmamıştı. Çünkü boş mezarlara yapılan töreni izleyebilecek bir ruh halinde olduğu söylenemezdi.

Luciana defalarca mektup yazmıştı arkadaşına ancak anlaşılan Olivia onunla da görüşmek istemiyordu. Herkesi dışlayıp kendini yalnızlığa mahkum ederek aslında kendini cezalandırıyor gibiydi.

Her insanın acıyla baş etme yöntemleri birbirinden farklı olurdu. Peter bu süreçte dostlarına daha çok sarılarak baş etmeye çalışırken Olivia kendini cezalandırmayı seçmişti. Sanki yeterince acı çekerse hissettiği suçluluk hissi biraz da olsa azalırmış gibi düşünüyordu.

Bir haftanın sonunda Peter büyükannesiyle yalnız kalmanın psikolojisine hiç yardımcı olmadığını fark edince yaşlı kadını ev cininin ellerine bırakıp kendisi Hogwarts'a dönmeye karar vermişti. Ailesinin ölümünün şokunu hala atlatamamış olsa da zihnini başka şeylerle meşgul etmesi lazımdı. Çünkü yalnız kaldığı zamanlarda delirecek gibi hissediyordu.

Ayrıca en kısa zamanda Direniş Ordusunun faaliyetleri ile meşgul olup Voldemort'u bitirmek için elinden geleni yapmak istiyordu. Bu sayede yeniden ayağa kalkacak gücü bulmuş ve Hogwarts'a geri dönmüştü.

Gryffindor binası günün son dersinden çıkıp gruplar halinde Ortak Salonlarına gelirken şöminenin başında dalgın bir şekilde alevleri izleyen Peter'ı gören herkes fısıltılarla onu işaret edip sessizleşiyordu.

Ölümün sessizliği tüm ortak salonda hissedilmeye başlamışken James, Leo ve Remus portreden içeri girip Peter'ı görünce hemen yanına koşmuşlardı.

"Gelmişsin!" dedi James sesine yansıyan neşeye engel olamayarak. Çünkü Peter'ın bu süreçte onlardan uzak olması daha endişe vericiydi ona göre.

Onun sesiyle Peter transtan çıkmış gibi daldığı alevlerden gözlerini çekip etrafında toplanan kalabalığı fark etti. Kendisine acı ve üzüntü dolu gözlerle bakan Gryffindor öğrencilerini görmek biraz rahatsız hissettirmişti. Kimsenin ona acımasını istemiyordu. Belki de Hogwarts'a dönmek iyi bir karar değildi.

"Evine hoşgeldin Pete!" dedi Remus bir anda arkadaşına sarılırken. James ve Leo da katılınca dörtlü grup sarılması yaşamışlardı.

Bir anda bütün huzursuzluğu uçup gitmişti Peter'ın. Arkadaşları yanındayken etrafındaki acıyan bakışları görmezden gelmek kolaydı.

Bir kaç saniye boyunca süren sarılma sonunda nihayet ayrıldıklarında Peter yine sessizliğini koruyordu. Arkadaşları hariç kimseyle gözgöze gelmek istemiyordu. Çünkü kimsenin sesine de acıyan bakışlarına da tahammülü yoktu.

Ancak o kalabalığın içinde biri vardı ki her şekilde Peter'ın ilgisini çekmeyi başarırdı. İçten içe ve gizlice sevdiği kızın ses tonuna kadar ezbere bilirdi. Bu yüzden aşık olduğu melodik sesi duyduğu anda bakışları hiç şaşmadan odağını bulmuştu.

Kayıt Dışı / ÇapulcularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin