HER ŞEY YENİ BAŞLIYOR ADEL

64 52 1
                                    

Aramızda 2 adım mesafe vardı o önde ben arkadaydım.  Elimi sıkıca tuttu ve arkasını dönüp yürümeye başladı.  Tavan kenarlarında dekoratif ışıklar olmasa zifiri karanlık olacak bir odadaydık.  Birazdaha yürüyünce karşımızda ayni atmosferde bir koridor çıktı.  Damlayan su sesi ve dışarıdan gelen rüzgar sesi tüm odayı kaplamıştı.

Birazdaha yürüdüğümüde karşımıza asansör çıktı . Mahur asansör düğmesine bastığında;

- Ne , yukarıya mı çıkacağız? Dedim.

- Hayır bu bildiğin asansörlerden değil yani yukarı çıkmıyor.  Yürüyerek gidersek 1 saatte gideceğimiz yolu 10 dakikaya indiriyor . Hızlı tren gibi düşün.

Mahur bana bunları anlatırken asansöre binmiştik .

Düz gittiği için sendelemese de  hızlı gittiği için hafifte olsa sarsıntı hissediyorduk .
Yer altına böyle bir geçit yaptıklarına inanamıyordum  , tüm bunlar ne içindi neyi kamufle ediyorlardı ?

Asansör giderken aklımdaki soruyu sormadan edemedim

- Güvenlik yüzümüzü görmese bile geçite girdiğimizi gördü.  Asel hanıma söylememesi için bir sebep yok . Bizden önce oraya giderde ya yakalanırsak

- Adel bak senin kadar bende korkuyorum bu mesele benim meselem değil buna rağmen hayatımı mesleğimi yakıp seninle geliyorum o yüzden lütfen bukadar korkak davranmayı bırak ! bu senin son şansın eline bir koz geçicek ve sen istesen de istemesen de seninleyim . Bulaştım bir kere öyle değil mi ?  Ve soruna gelicek olursak bilmiyorum başımıza ne gelicek bilmiyorum belki gittiğimizde asel hanım orda olacak hiçbir fikrim yok lütfen cesareti topla artık.

- Tamam tamam haklısın sadece gerginim . Ve korkum kendim için  değil Mahur , senin için.

Bu konuşmayı yaparken süremiz dolmuştu ve asansör durdu .

- Geldik . Dedi Mahur.

Asansör kapısı açıldığında kalbim heyecandan yerinden çıkacak gibiydi.

Kapı açıldığında tekrar yer altı gibi bir yere açıldı karanlık ve bolca rutubet kokuyordu . Burda bir insan en fazla 30 dk durabilirdi tabi burnu tıkalıysa.

Boylu boyunca karanlık her yeri duvarla kaplı yere geldiğimizde dışarıya çıkmamız pek uzun sürmedi.  Tavan kısmında yer alan kare şeklinde bir kapı vardı.  Kapıyı açtığında ilk mahur çıktı. 
Yukarıdan bana elini uzattı 

- dikkat et

- Tamam tamam. Dedim , onun gözetiminde ki çocuk gibiydim yada annesi tarafından komşuya emanet edilen misafir çocuğu gibi desek daha doğru olur .

Elimden tutup yukarıya beni çektiğinde  dışarıyı dikkatlice süzdüm.  Çıktığımız yer bir kanalizasyondu . En azından öyle görünüyordu. 

- Ne şimdi bu , gizli geçit diye beni anaokuluna mı getirdin . Napıcaz çocukluk anılarını mı anlatacaksın bana

- Bu işten sıyrılalım sana askerlik anılarımı bile anlatırım.  Hadi gir içeri

- Ne ciddi misin sen gerçekten buraya mı gireceğiz

- Adel burası sadece dışarıdan anaokulu içerisi bir laboratuvar .  Hadi gel zamanımız yok .

Terkedilmiş bir mahallede terkedilmiş köhne bir anaokuluydu . Çevresinde yıkık dökük müstakil evler . Bahçelerinde ki bitkiler bakımsızlıktan sararmış ve kurumuş ve tam karşısında ise camları kırık içi toz ve taş dolu eski bir yufkacı vardı. Nedendir bilmem ama terkedilmiş yerlere baktığımda orda eskiden yaşayan insanları görüyor onların sesini duyuyorum bu tarifi çok zor bir kırgınlığa sebep oluyordu .

Anaokulunun giriş kapısı siyah demir bir kapıydı.  Pastan rengi zor zor görünen kapıyı açtığımızda korku filmlerini aratmayacak o tüyler ürpertici gıcırtı sesini duymamak imkansızdı.  Havanın karanlık olmasınında büyük bir etkisi oluyordu tabi .

Anaokulu sarı ve şeker pembesi tonlarındaydı , eskidiği için boyası kalkmış olan binanın hemen arkasında aşağıya doğru inen bir merdiven ve merdivenin sonunda da demir bir kapı vardı.  Burda ne yaşanmış bilinmez ama kapıya iyi davranılmadığı kesindi .

Binanın önünde sararmış çimenler  ve yabani ormanları aratmayacak cinsten büyük mantarlar vardı.  Anaokulunun arkasında ise  zinciri kopmuş salıncaklar ve kaydırağı kırılmış yetersiz  bir park vardi . Mahalle sakinleri terketmeden önce sanatını konuşturmuş ve sprey boya ile hem duvarlara hemde kaydıraklara anlamsız başka dilden yazılar yazmışlardı. 

- Adel , hadi etrafı süzmeyi bırak zamanımız yok .

- Sende bana emir vermeyi bırak,  tamam geliyorum.

Dedim . Mahur derin bir iç çekişten sonra iç kapıyı açtı.  Ve bizi yine bir duvar karşıladı.  Laboratuvarda ki ile aynı düzenek ve aynı şifreyi vardı.

- E.A-264 nedemek ?

- Emre Alkan , Asel hanımın babası .

- Evet internetten görmüştüm kendisi bir bilim adamıymış ama yaşı gereği mesleğine ara vermek zorunda kalmış  daha sonra ileri derece ilik kanseri sebebiyle ölmüş . Birçok kişinin minnettarlığıyla uğurlandıÖlene kadar çok acı çektiğini duymuştum.  Hakedilmeyen acı verici bir ölüm olmuş.  Terzi gerçekten de kendi söküğünü dikemiyor değil mi ?

- Aslında pek öyle değil. Şifre Emre Alkan 264 bu rakam Emre Alkanın öldürdüğü çocuk sayısı. 

Mahur bana bunları anlatırken bir yandan da içeri geziyorduk  .

- Emre Alkan ilik kanseriyle alakalı deneyler yapan başarılı bir bilim adamıydı.  Ta ki eşi trafik kazasında ölene kadar ondan sonrası için aynı adam hiç olmadı.  Herkes çalışmaya devam ettiğini sandı ama dünyaya son vermek isteyen sadece sen değildin adel ..
Ünlü bir hastanede ilik kanseri projesi adına yer aldı ve iyileşmek için gelen hastalarına özellikle de çocuklara kan ile homojenize olan bir zehir veriyordu . Morgdan ayarladıgı birkaç adam ise  bu cesetleri Emre alkanin ev deposuna gönderiyordu.

- Neler diyorsun sen ? Peki bu çocukların ailesi yok muydu evladının cesedini almak isteyen olmadı mı bu ne saçmalık?

- Emre bey zeki biriydi bunu da düşünmüştü , Çalıştığı proje yetimhanede yürütülüyordu.  Kimsesiz çocuklar gelip muayene oluyordu. Yetimhane cesedi istemesin diye de proje sözleşmesinde ölen bedenin bilme adanacağı maddesi konulmuş ve kabul edilmişti . Bu böyle böyle devam etti ta ki ömrü sona erene kadar.  Ancak başlattığı işi kızına miras bıraktı.  Asel hanım ise dikkat çekmemek ve yakalanmamak için bu yeri buldu terkedilmiş kimsenin uğramadığı bir yerde kimsede bu çalışmayı bulamazdı .

- Peki amaç neydi neden sadece çocuklar  ?

- Asel hanıma fikrini söylediğinde sana fazla tepki gösterdi ve kovdu öyle değil mi ?
Çünkü bu babasının fikriydi.  O da senin gibi adaletsizliğe karşı zaten bitmiş olan insanlığı yok etmek istemişti. Gen birleşimi ve aktarımı çocuklarda daha hizli ve aktif gerçeklesiyordu bu yüzden çocuklar üzerinden  yeni bir tür oluşturmak istiyordu . Bir çok denek ihtiyacı vardı onu da projeden edindigine göre önünde ölümden başka bir engel yoktu ...

- Emre bey bu mirası kızına bıraktı ama anlaşılan sen üstleniceksin adel . İşte aradığın şey o kapıda.  Tüm denekler !

Kalbim ağzımda atıyordu heyecan,  gerginlik , şaşkınlık bütün duyguları bir arada yaşıyordum.  Mahurun gösterdiği kapıya doğru yavaş adımlarla ilerledim . Kapının kolunu aşağı indirdim . Birkaç saniye sonra hayatım değişecekti . Ve sonunda korkuyla da olsa kapıyı açtım.

- Lanet olsun bu ne böyle !

-  Hey tamam tamam nefes al

Mahur gelip saçlarımı ensemde toplamıştı.  Gördüklerim karşısında kusmaktan başka bir şey yapamamıştım

- Bu ne böyle!

SON SAVAŞ +18 Donde viven las historias. Descúbrelo ahora