10.BÖLÜM~FISILTI

107 51 7
                                    


Helloğğ

Nasılsınızzz

Yeni bölüm fırından yeni çıktı ksnsossnsoksjd

Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınnn

Bu bölümü şenlendirelimmm

Lafı çok uzatmıyorum

İyi okumalar ⭐

Dün seni sevdim,
Bugün de seviyorum,
Öbür gün borcum olsun.
Yaşarsam söz, yine seni seveceğim.

~Nazım Hikmet

..............................

Kimdi bu olayları ileten kişi?

Kafamda yine bir sürü delice sorular dönüp dolaşıyordu. Kimdi ki bu? Beni tanıyor muydu? Babama mesaj atıyorsa kesin tanıyordur.

Kimdi peki ya bu kim!?

"Ayça kızım sen dersi dinliyor musun?" Hocanın sorusuyla irkildim.
"Pardon, dalmışım hocam" dedim. Altuğ'un da bakışları anında bana dönmüştü. Sorgular gibi bakıyordu. 'sorun yok' dercesine gözlerimi kapatıp açtım. O da anlamış gibi önüne döndü.

💧

Okul bugün tamamen denetleme gibi geçmişti. Gördüğüm herkese bakıyordum neredeyse. Tabi böyle bir cevap bulamayacağımı bende biliyordum.

Allah'tan dersler bitmişti de kurtulabilmiştim. Yolda yürürken Altuğ arkamdan seslendi.
"Ayça, beklesene" durdum. Yanıma geldi.
"Bugün pek durgun duruyordun, ne oldu?"
"Hiç birşey olmadı. Sadece öyle dalmıştım işte." Diye geçiştirdim. Elini uzattı, tutmamı istiyordu. Düşünmedim ve etrafa göz atarak elini tuttum. Bileğinde hala benim siyah tokam duruyordu. Birlikte el ele yürüdük.

💧

Nil'in anlatımıyla

Bugün okula gitmemiştim. Kendimi biraz halsiz hissediyordum.

Kimi kandırıyorsun Nil! Hastasın işte, değil mi!?

Evimizin küçük balkonunda oturuyordum. Birden kapı zili çaldı. Neyse ki evde kimse yoktu. Babam ve annem kısa süreliğine bir memleket turu yapmaya, şehir dışına gitmişlerdi. Hasta halimle kapıyı ben açtım. Gelen hiç beklemediğim bir yüz Yiğitti.

"Yiğit?" Diye sorgularcasına ona bir bakış gönderdim. Burnum tam o an fazla kaşınmıştı. Hapşurdum.

"Erken geberme, geç geber" dedi.
"Anlayamadım" dedim.
"Ha şey, arkadaşlarla yaptığımız bir espri de alışmışım kusura bakma, çok yaşa"
"Sen de gör" dedim.
"Seninle göreyim, küçük kız"
Bir süre duraksadım.

"Neden geldin?"
"Çok hasta olmuşsun sanırım, öyle bir ziyare-" ne söylediğine o da şaşırıyor gibiydi. İdrak edemedi bir süre.
"Yiğit, gerçekten bun-" öksürük krizim tutmuştu. Sabah aileme hasta olduğumu söylememiştim. Söyleseydim, her saniye beni ararlardı ve telaşlanırlardı. Böyle olmasını istemiyordum.
"Sen iyi misin gerçekten? Kimse yok mu evde"
Vücudumu bir üşüme sarmıştı. Üzerimdeki kalın cekete daha sıkı sarıldım.
"Yoklar, ailem memlekete gitti yani şehir dış-" yine öksürük krizim tutmuştu.
"Hastaneye gittin mi peki?"
Hayır anlamında başımı salladım.
"Geçer ya" dedim. Cekete daha sıkı sarıldım. Birden elini uzattı ve alnıma koydu.
"Nil, ateşin var senin"
Bende elimi alnıma koydum ancak bir şey hissedemedim.
"Ben hissetmiyorum" dedim.
"Elin de sıcak çünkü aptal kız. Üstünü giy hemen hastaneye gidiyoruz"
"Sana gerek yok, ben kendim giderim"
"Nil, benden uzak durmanı sana sonra soracağım ama şuan sırası değil, çok ateşin var. Ayrıca şu ceketi de çıkar."
"Hayır çıkarırsam üşürüm"
"Çıkarmazsan havale geçireceksin ama. Nil hadi üstünü giy, bekliyorum"

Ağlayan ParkDonde viven las historias. Descúbrelo ahora