39. Perdenin Düşüşü

6.7K 571 689
                                    

39. Perdenin Düşüşü

Bakışlarım, Ankara il sınırlarına girdiğimizi belli eden tabelaya kaydığında sıkıntı dolu bir nefes alıp verdim.

Yaklaşık üç saattir bu arabada, Cevdet'in yanına götürülüyordum.

Benimle ne derdi vardı, benden ne isteyecekti ya da bana ne yapacaktı hiçbir fikrim yoktu. Ama son zamanlarda yaşananlara bakılacak olursa içim hiç rahat değildi çünkü bu adam gözünü kırpmadan beni de öldürebilirdi. Teğmen'i öldürmeye çalışmıştı, Süheyla'ya kumpas kurmuştu, Tatlı ve Ayla'ya da silahlı bir saldırı düzenlemişti. 

Amacı, bizi öldürmekti.

Araç artık şehirden oldukça uzak, Ankara'nın ücra yerine girdiğinde etrafta orman dışında bir şey yoktu. Ancak biraz ilerleyince beş yüz metre ötemizde tıpkı bir sarayı andıran, etrafında orman dışında hiçbir şey bulunmayan bir yer gördüm. Gözümü kısarak onu daha net görmeye çalışırken gittikçe ona yaklaşıyorduk. Etrafında, sur denilebilecek büyüklükte koruma duvarları vardı ve çevresinde de asker kulelerine benzeyen nöbet yerleri bulunuyordu.

Burası Cevdet'in kaldığı yer olmalıydı.

Oraya daha varmadan araba yavaşlarken neden bunu yaptığını anlamak istercesine etrafıma bakındım. Elinde uzun, kocaman bir silah olan, gece mavisi üniformalı, kalıplı bir vücuda sahip olan, Federasyon askeri olduğunu düşündüğüm adam tarafından durdurulmamızla şoför koltuğundaki adam kendi tarafındaki camı açarak ona yönelen askeri bekledi.

Asker kısaca içeriye baktıktan sonra "Aşağı inin, üzerleriniz aranacak." dedi.

"Zaten görevden geliyoruz," diye kaşlarını çatarak karşılık verdi.

"İn." diyerek doğruldu ve onun vereceği cevabı beklemedi.

Onlar arabadan inerken asker gelip arka kapıyı açtı ve "İn," diyerek gözlerimin içine baktı. Yüzünü kaplayan bere yüzünden sadece ela gözlerini görebiliyordum.

Ürkek bir şekilde ona bakarken yavaşça koltukta kayarak bacaklarımı dışarıya sarkıttım. Beni getiren kişileri başkaları ararken benim üzerimi de karşımdaki adam aramaya başladı. Koca eli, ilk önce sutyenimi elinin tersiyle beni rahatsız etmeyecek şekilde kontrol etti. Ardından dizlerini hafifçe kırarak taytımı, ayakkabının üzerinden ayak bileklerimi kontrol etti. Ardından doğrularak ela gözlerini gözlerime dikerken elini tokama atarak saçımı açtı ve koca elleriyle saçlarımın arasını kontrol etti.

Bu esnada adamla tekrar gözlerimiz birleşti. Bana karanlık gözlerle bakarken kimsenin duyamayacağı bir sesle "Korkma, sana zarar vermeyecekler." diye fısıldadı ve tokamı avcuma bıraktı.

Ardından arkasını dönerek ilkin durduğu yere gitti ve "Devam edin," diyerek sert bir sesle diğerlerine emir verdi.

Biz tekrar araca binip oradan uzaklaşmaya başlarken bakışlarımı camdan çıkarıp az önceki adama çevirdim. Kaşları çatık, sert bir ifadeyle öylece karşısını izlerken silahını her iki yanından kavrayarak asker duruşuna geçti.

Araç onlardan uzaklaşırken bakışları kısa bir an beni buldu ve ardından ondan uzaklaştık.

Sarayı andıracak kadar büyük olan malikanenin önüne geldiğimizde sur denebilecek kapılar iki yana açılırken araç, oradan içeri girdi ve akabinde motoru durdu.

Kadın beklemeden kendi kapısını açarak dışarı çıkarken hemen sonrasında benim tarafımı da açıp "İn," dedi.

Gergin bir şekilde araçtan inerken kadın koluma girerek beni yürütmeye başladı. Bakışlarım etrafı bulurken, çevrede bir sürü asker olduğunu gördüm. Giriş kapısına vardığımızda bir asker çelik kapıya vurdu.

SİYAH KEFENLERWhere stories live. Discover now