27. Milat

8.7K 573 315
                                    

Zalım - Ceylan Ertem

Dursun Zaman - Manga

🍷

27. Milat

Bir piyano tuşlarına basan parmaklar, ince seslerin üzerinde sakince gezinmeye başladı.

Çalan kişi, zihninde dönen oyunları zanaatine alet etmek istemiyordu fakat bünyesinde sakinliğini koruyamayacak cinsten deli duygular barındırıyordu. Parmakları, kalın notaların üzerine kayıyor gibi oluyor, adeta zihnindeki kaba haykırışları bu şekilde belli etmek istiyordu.

Sağ ve sol tarafta mekik dokuyan parmaklarının gelgitleri piyanonun bile kafasını karıştırmaya yetmişti.

Sakinliğini bozan parmakların sahibi bunu belli etmek ister gibi hareketlerini hızlandırdı. Oturduğu yerde kayarak sanatını kalın bir haykırışla dile getirmek istedi. Çaldığı melodiye ayak uydurmaya çalışan kalbi ritimlerini hızlandırırken aldığı sık nefesler de bunlara eşlik ediyordu.

Bir süre sonra ruhundaki kasırgayı dizginleyen kişi, bunu önce parmaklarına ardından da notalara yansıtarak müziğini yavaş yavaş bitirmeye başladı.

Sonunda biten kendisi olmuştu.

Zihnime düşen görüntüyle kalbime saatlerdir yaşadığım kasılmanın girmesi bir oldu.

Kalbim acıyordu.

Kalbim fiziksel anlamda ciddi bir şekilde acıyordu. Ruhum sanki bedenimi çoktan terk etmişti fakat her bir zerremde acıyı hissetmeye devam ediyordum. Hem de öylesine hissediyordum ki, her bir noktama uyuşturucu iğnesi vuruluyordu adeta.

O uyuşturucunun verdiği anlık rahatlamayı hissetmek yerine ömrümün sonuna kadar çekeceğim acıyı hissediyordum. Acı ve muhtaçlık. Acı ve açlık. Acı ve pişmanlık.

Muhtaçtım; birkaç saniye daha şansım olmasına muhtaçtım.

Açtım; bir yaşam hakkı dilenecek kadar açtım.

Pişmandım; elimden hiçbir şey gelmediği için pişmandım.

Bakışlarımı sorgu masasının zemininde korkuyla gezdirirken sanki göz bebeklerimin titrediğini dışarıdan göremesem bile görmüştüm. Sol elimin tırnaklarını kurumuş fakat yapış yapış olan avcumun içine bilmem kaçıncı kez bastırdığımda, tırnaklarım açmış olduğum oyuğun içine girdiler. Bu canımı acıtmadı, aksine bağışıklık kazanmışım gibi hiçbir şey hissetmememe neden oldu.

Bacaklarım tüm dermanım çekilmiş gibi sandalyede dururken sanki ayağa kalktığım anda yere yapışacak kadar güçsüz ve bitkin hissediyordum. Ağlamaktan müthiş derecede şiddetli bir şekilde çektiğim baş ağrısı, sanki birazdan beynimi tam ortadan patlatacak kadar kudretliydi.

Gözlerimin içi yanarken artık yaş akıtmaktan bıktığım raddeye gelmiştim. Derin bir nefes aldığımda, aldığım nefes göğüs kafesime batarak canımı acıttı ve sırtımı kamburlaştırmama neden oldu.

Bir el masaya tokat gibi sertçe vurduğunda yerimde sıçradım ve bakışlarımı korkarak polis memuruna çevirdim. "Konuş artık! Avukat Ziynet Sözer'i neden öldürdün!"

Çenem titreyerek ona bakarken yalnızca "Ben öldürmedim," diye fısıldadım.

"Kızım, dalga mı geçiyorsun bizimle? Olay mahallinde senden başka hiç kimse yoktu, cinayet silahını da bulamadık. Söyle onu nereye sakladın!"

SİYAH KEFENLERTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon