3

48 5 29
                                    

4 Eylül 1976

  Sirius ile eve mektup yazdığımızdan beri 2 gündür cevap gelmemişti. Sabah kahvaltısında bunu düşünürken Marlene sordu; "İyi misin Pole? Biraz durgunsun." "İyiyim, dalmışım." Sirius neden dalgın olduğumu anladı ve bana göz kırptı. O sırada profesör McGonagall Gryffindor masasına yaklaştı ve seslendi: "Polaris Black" "Efendim, profesör" "Benimle birkaç dakika ofisimde görüşür müsün? Şimdi" Yerimden kalktım ve McGonagall'ı takip etmeye başladım Sirius'un bana ne oluyor dermiş gibi baktığını gördüm ve bilmiyorum diye fısıldadım.

  McGonagall'ın ofisine geldiğimizde gözlerime inanamadım. Annem karşımda duruyordu. "Bayan Black seninle görüşmek için gelmiş Polaris" dedi.
Annem her zamanki soğuk tavrı ile McGonagall'ın gitmesini bekledi ve o gidince konuşmaya başladı:
"Hogwarts'a gelmeyeli epey uzun zaman olmuş, ben öğrenciyken biraz farklıydı tabi. Şimdi en ufak sihir belirtisi vereni okula kabul etmeye başladılar. Safkan sayısı gittikçe azalıyor, Dumbledore seçici davranmalı. Regulus'un söylediğine göre Slytherin'de de melezler ve bulanıklardan bolca varmış."

"Ah, evet. Safkanlar ile kendilerini eşit sanıyorlar. Sirius birden fazla bulanıktan aşk mektubu aldı, bir de karşılık bulacaklarını sanmışlardı zavallılar."

"Yazık canım. Eee, sen hiç alıyor musun bu mektuplardan." Bana göz kırptı "Eğer ilgilendiğin biri varsa ve tanıyorsak onaylayacağımızı biliyorsun."

"Evet ama bende yok anne, bu arada seni buraya hangi rüzgar attı? Mektubumuza cevap vermediniz. Önemli bir şey mi var?"

"Olabilir, biraz anne-kız zamanı ikimize de iyi gelir diye düşündüm. Burada anlatılacak şeyler olmasa da konuşmamız gerek." Her zamanki soğuk yüzünün üzerinde hafif bir gülümseme olsa bile konu ciddiye bağladığında Walburga Black'in dudakları düzleşiyor ve gözleri aynı soğukluğun getirdiği biraz şefkatle bakıyordu.

"Ayakta kaldın, otur bakalım." dedi ve bana bir sandalye çekti. "Baban ve ben son zamanlarda genç Tom Riddle ile görüştük. Karanlık sanatlara karşı ilgili ve Lord diye bahsettikleri kişi. Büyü konusunda oldukça yetenekli ve kendi yanına bir takım kişiler seçmeye çalışıyor. Eğer başarılı olursa bütün bu melezler ve bulanıklar bir daha bu okulda olamaz tatlım. Siz ise daha iyi bir ortamda eğitim görmüş olursunuz."

"Ama anne, bu bir savaşa yol açmaz mı? Bahsettiğin şey çok tehlikeli."

"Bu kanı bozuklar buradayken tehlikede olmadığımızı mı düşünüyorsun Polaris? Mugglelar aramıza karışmaya başladı, böyle devam ederse safkanların da sonu kuruyup gidecek, sizler son şanslarımızsınız. Sen iki kuzenini de örnek alabilirsin, Narcissa ile iyi anlaştığınızı biliyorum. Belki de Lucius Malfoy'un senin için genç bir akrabası vardır."

"Düşünürüm, fakat bence Lord ile görüşmeyin anne. O bir melez, gerçekten biz bir melez ile iş birliği mi yapacağız? Kanı bozukların ortadan kaldırılması gerektiğini düşünüyorsa önce kendisinden başlamalı."

"Gaunt soyundan geliyor, fakat dediğin doğru. Bir örgüt kurmuş kendilerine ölüm yiyenler diyorlar. Kuzenin Bellatrix bu konuda oldukça hevesliydi, o her zaman konu karanlık sanatlar olunca gözü bir şey görmeden kabul ediyor."

"Bir gün bu kara büyü yüzünden Azkaban'a düşmez umarım." dedim. Annem bana baktı ve yüzüne yine sinsi gülümsemesi yerleşti.

"Ben artık gideyim, konuştuklarımızdan kardeşlerine bahset, noel için hepinizi evde bekliyorum. Söylediklerini dikkate alacağım."

"Tamam, görüşürüz." dedim ve bana son kez bakıp şömine den bir uçuş tozu ile kayboldu. O gidince ofisten çıktım McGonagall koridorun ucunda bekliyordu, yanına koştum. "Profesör, lütfen kimseye anlatmayın ama okulu korumanız lazım, yeni karanlık büyücüler hakkında. Özellikle muggle soylu öğrenciler."

"Annenin sana bundan bahsedeceğini tahmin etmiştim, sen arkadaşlarına bahsetme. Profesör Dumbledore ile konuşacağım." Başımla onayladım ve tekrar büyük salona doğru gittim.
Herkes beni bekliyordu büyük salona girdiğimde gözler üzerimdeydi.

"Ne olmuş önemli bir şey mi?" dedi Sirius. Ona hayır dedim ama göz kırptığımda önemli olduğunu ve sonra anlatacağımı anladı. Zekasını benden almış.

                                      ***

  Olaylı bir sabahtı bakalım günün geri kalanı nasıl olacak diye söyleniyordum kendi kendime.

  Ders iksirdi, Slytherinler ile. Derse girerken James Ego Potter'ın egosu her zamankinden yüzlerce kat fazlaydı çünkü Snape o ve Lily'nin çıktığını biliyordu. Ders boyunca James'in Lily için bir şeyler yapmaya çabalamasını Sirius, Remus
ve ben karşı masadan izliyorduk. Komik olan Sümsükus'un görüp sinirden köpürmüş hale gelmesiydi. Ayrıca James intikamını almasa bile bu an ona yeterdi.

  Lily ise bu çabadan memnundu çünkü Snape'in sinirlenmiş olması onun da komik bulduğu bir şeydi.

  Dersler bittikten sonra ortak salonda Sirius'u yeni plağını dinlerken buldum. Yanına gidip iğneyi plaktan çıkardım ve camın kenarına kendime bir sandalye çektim.

   "Annem bana Lord'dan bahsetti, onlara katılmayı planlıyorlarmış. Bella çoktan hazırmış, kaçık cadoloz. Melezler ve muggle doğumluları öldürmeyi planlıyorlar. Ona Lord'un melez olduğunu söyledim ve fikrime katıldı. Babam ile konuşacakmış, noelde her zamanki gibi evde olmamızı bekliyor."

  "Şaşırmadım diyebilirim, tüm amaçları bu zaten, Reg'e noelden önce anlatmamız lazım." dedi Sirius ve devam etti "Neden seni çağırmış?"
"Anne-kız meselesi."
"Ah, muhtemelen seni de okul biter bitmez soylu biriyle evlendirmeye çalışacaktır, şanslısın ki kuzenlerimiz erkek değil." Sinir bozucu ve alaycı bir şekilde gülmeye başladı omzuna dirsek attım "Kendi adına konuş, eğer seni isteyecek kadar aptal olsalardı Cissy ile nişanlanmıştın bile."

  Sirius ofladı "Siz kızlar hep erkekler hakkında konuşun zaten."
"Sende erkekler hakkında konuşmayı seviyorsun bence Pati." dedim ve ona göz kırptım. "Lupin'in yanında bir başkasın."

  Sirius'un yüzü çok kızarmıştı "Senle neden konuşuyorum ki, gidip Reg'i bulacağım." dedi ve koşarak ayrıldı. Arkasından gülmeye başladım.

----------------
Yazar'dan
Fikir bulamadığım için bölümleri kısa tutuyorum, umarım beğenmişsinizdir<3

The Noble and Most AncientWhere stories live. Discover now