15.BÖLÜM "GÜNEŞ YANIKLARIM"

62 9 2
                                    

💐💐

Geçen hafta olanlardan sonra evde bana karşı bir hassasiyet başlamıştı. Bu durumu ilk defa yaşıyordum. Bu zamana kadar hep idare eden taraf olmuşken artık ailemin omuzlarıma bıraktığı ya da benim sırtlandığım her ne varsa omuzlarımdan kaldırılmıştı. Artık gündem ne babamın depresyonu ne annemin hastalığı ne de Ada'nın sorumluluğuydu. Ben ve tükenen sabrımdı.

Evde bana açılan alanla beraber daha rahat hareket eder olmuştum. Öyleydi çünkü artık depresif ifademi saklamam gerekmiyordu. Ölü bakışlarım duvarlarda, suratlarda ve etrafta gözüküyordu. İçimdeki yoğun negatiflik ve öfke bir irin gibi sızarak evi talan ediyordu.

Salonda, koltukta oturuyorken tombul bacaklarımdan birini, kilomun el verdiği kadarıyla kendime doğru çekmiş, annemin benim için kestiği elmalardan yavaş yavaş yiyerek hisiz ifademle televizyonu izliyordum.

Elimdeki küçük parçayı dişlerimin arasına attım ve yavaşça çiğnerken haberleri izlemeye devam ettim.

Geçen hafta olan büyük patlamamın ardından gittiğim psikiyatristten ve bana konulan teşhisten, başarısızlıkla geçen ilaç tedavimden de haberdar olmuşlardı. Belki de bu sayede depresyonumun ciddiyetini daha iyi anlamışlardı.

Özellikle Ada öğrenir öğrenmez doktorumla görüşüp bilgi almaları için anneme ısrar etmişti ve sayesinde ailem bu işi daha bir ciddiye almıştı.

"Ünlü Ressam Erin Demir Avrupa da bizi temsil edecek!" Karşıma çıkan haberle beraber anında buz kestim. Eklem yerlerim kasıldığında nefes almaya dahi ara vermiştim. Kamera daha bahsettikleri Ressamı göstermiyordu. Yaptığı sergide gezerken eserlerini görmek için oluşan kuyruğu ve günün yoğunluğundan bahsediyordu.

Oturduğum tekli koltuğun kollarına tutunup kenarları sertçe sıktığımda mideme tekme yemiştim. Gözlerim anında doldu ve yandı. Gırtlağıma kadar yükselen hıçkırıklarımı ardı ardına kopartmama sanki ramak kalmıştı. Görmesem de yüzümün neredeyse morardığını biliyordum.

Bacaklarımın arasında kalan kumandayı almak için yeltendim ancak yere düştü. Kan revan içerisinde kaldım ve acele etmeye, bir an önce televizyonu değiştirmeye çalıştım. Sicim gibi akan gözyaşlarım görüş açımı kapatıyorken birkaç hıçkırık boğazımdan koptu ve ben ne yazık ki kanalı değiştiremeden muhabirin sözlerinin devamını işittim.

"Kelebeğin bakış açısının yeni serisiyle bizi temsil edecek Ünlü Ressam Erin Demir'in Avrupa turnesinde büyük bir patlama oluşturacağı düşünülüyor!" Ve hareket etmeyi tamamen kestim.

Kucağıma doğru eğik kalan suratımı yavaşça kaldırdığımda gözlerim sürekli yanıyor, akıyor ve acıyordu. Durdum. Burnumu çektim. Kamera sonunda ünlü Ressama geldiğinde sertçe yutkundum. Bahsettikleri Kelebeğin ilk serisinin önünde duruyor, büyük bir iştah ve mutlulukla serinin bu kadar büyümesinin gelişmelerini anlatıyordu.

Buz kestim. Kuduz iti gibi titremeye başladım. Boğazıma sert bir taş oturdu, yutkunamadım. Kamera bir yandan da resimlerini detaylarıyla çekiyorken ünlü Ressamın yaşına büyük gelen yeteneğini övüyorlardı.

"Hatta Amerikalı bir yapımcı eserden oldukça etkilendi ve seriden aldığı ilhamla beraber Nez Hanımın sanatını filme dökmek istiyor." Herkes Erin'in ne kadar büyük yankı uyandırdığını ve bu şekilde giderse yakın zamanda Dünya çapında bir patlama yaşayacağını konuşuyordu.

"Abla." Tanıdık bir ses duydum ancak kafamı kaldıracak odağım yoktu. "Maya abla iyi misin?" Tepki vermedim. Ses biraz daha endişelendi ve koşuşturarak yanıma gelince kendimi daha fazla tutamadım ve koltuğun minderini sıkarak ağzımı açtım, gözümü yumdum ve avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım.

Peçete ve Bekçi KöpeğiOnde histórias criam vida. Descubra agora