4. Bölüm

49.3K 2.6K 127
                                    

NOT: Bu bolum diğer bölümlerden biraz daha kısa oldu arkadaşlar bunun için özür dilerim. Son zamanlarda yazmaya vakit bulamadım. Yarın da iki günlüğüne köyüme gideceğim. Sizi daha fazla bekletmek istemedim. Vote ve yorum eksik etmezseniz çok sevinirim. Özellikle yorumlarınız için hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim :)

Bir erkek bir kadın birbirine öldürecek gibi bakıyor, öldürme işini uygulamalı olarak halletmek için resmen can atıyorlardı. Alev püsküren gözlerin karşılıklı atışmaları arasında kalmış bir adet Aslı vardı.

Orta yaşlı kadın Anıl'a taviz vermeden on numaralı 'Seni öldürürüm çocuk! Tırnağım bile olamazsın.' bakışı atarken, Anıl kadına 'Bir çakarım sülük gibi duvara yapışırsın.' bakışı yolluyor ve açıkça karşılık veriyordu. Gözlerde gördüğüm kıvılcımlar bana gladyatörleri hatırlatmıştı. Bu ara çok fazla Spartacus izlediğim de acı bir gerçekti sanırım.(!)
Biraz daha sessiz kalırsam olan bana olacaktı. Hissediyordum. Alttan alttan gelen yüksek gerilim bir şeyler yapmam konusunda beni uyarıyordu. Parlak zekâm kahretsinki yine iş başındaydı.

Olaya el atmak için harekete geçtim. Önce kaşlarımı yukarı doğru kaldırmış, dudaklarımı bükmüştüm. Son olarak inandırıcı olması için sesimi kısıp cırt bir tonda konuşmuştum. Oskarlık oyuncuydum mübarek! Buralarda harcanıp gidiyordum işte.

''Ahh! Anıl... Hayatım benim okula dönmem gerekiyor. Ay çok geç kaldım.''dediğimde nihayet beyimizin dikkatini çekebilmiştim. Arada kendimi feda etmiştim. Gözümden kaçmamıştı.

''Gidelim.''dedi Anıl sinirli bir sesle konuşarak. Az önce ağzımdan çıkan hitap şekli yüzünde tek bir ifade değişimine bile sebep olmamıştı. Dilini eşek arıları soksun Aslı! Yüz verirsen böyle olur işte.

Bana böyle davranmasının hesabını elbette daha sonra verecekti. Şu kapıdan çıkıp gözden kaybolana kadar melektim. Köşeyi döndük mü şeytan olacak, pençelerimi çıkartacaktım. Belki vampir dişlerim bu seferlik işimi kolayca hallederdi. Hem beslenme ihtiyacımı da karşılamış olurdum. Saçma saçma konuşma Aslı! Yere bas. Uçma!
Yanına gidip kolundan tuttum. Ayş! Bunu da mı yapacaktım? Bu hallere de mi düşecektim?

Onu çıkışa doğru nazik davranmaya çalışarak çekiştirmeye başladım. Baktım yavaştan anlamıyor, gözü hala arkada daha hızlı çekmeye başladım. Kaba kuvvet her zaman bir şeyleri hallederdi.
Halim içler acısıydı, kabul ediyordum. Anıl hala kadını yiyecekmiş gibi bakıyordu ve başı arkadaydı. Anca iki adım uzaklaşabilmiştik. Koca cüsseye minik Aslı ne yapsın? Ölsün ölsün dirilsin!

Beş dakika ya beş dakika uslu durayım, yapmayım etmeyim, kızmayım dövmeyim, cadılığımı göstermeyeyim demiştim, olmamıştı. Anıl'ın anladığı dil buydu canım benim suçum yoktu ki. Kulağına doğru eğilip konuşmaya başladığımda günah benden gitmişti.
''Biraz daha arkana bakmaya devam edersen ve buradan gitmezsek benimle değil o kadınla evlenirsin Anıl!''
Anahtar kelime buymuş demekki. Anıl kendine gelip başını öne çevirirken derin bir oh çekip rahatlamıştım. Şükürler olsun yarabbi! Bir an hiç bitmeyecek sanmıştım.

''Nihayet!'' diyerek tepkimi gösterdiğimde beni umursamadı. Öne doğru bir adım attığında koluna giren elim onu durdurmuştu. Gözleri sımsıkı tuttuğum koluna kayarken kızardığımı hissediyordum. Biraz utanmış da olabilirdim. Anıl bir süre tenlerimizin birleştiği yere bakmış, sonra da gülümsemişti. Gözlerim gülümsemesinde takılı kalmış, transa geçmiş gibi yüzüne bakarken normale döndüğü için sevinsem mi, rezil olduğum için üzülsem mi karar verememiştim.

Beraber çıkışa doğru ilerlemeye başladığımızda elimi çekmek için hamlede bulunmuştum ama Anıl Bey izin vermemişti. Yetmemiş gibi bir de elini elimin üzerine koymuş, sımsıkı tutmuştu. Teninin sıcaklığını elimde hissederken ateş basmıştı. Şaşkınlığımın verdiği şok olmuşluk hissi ise beni susturan tek şey olmuştu. Bu adamın ölümü bir gün kesinlikle benim elimden olacaktı!

Aranan Anne Bulundu! | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin