25. Bölüm

28.9K 1.6K 93
                                    

Tehlikeyi kıl payı da olsa atlatalı çok olmamıştı. Anıl bana karşı herhangi bir suçlamada bulunmamıştı. Sadece bakışlarıyla gereksiz bir çabaya girerek tehdit ediyordu, o kadar. Yani gözlerini saymazsak sorun yoktu. Gözlerini yuvalarından söküp eline veresim geliyordu, yalan değil. Sabrediyordum işte. Ne demiş çok sevdiğim atalarımız: Sabreden derviş muradına ermiş! Murat'a değil Anıl'a ermek istiyordum orası ayrı. Ups! Kes sesini iç ses! Saçmalamaya başladın yine.

''Bebeğim ben Aslı ablanı üzmüyorum. Yapar mıyım hiç öyle bir şey?''diyen Anıl'ın sesi şefkatli mi şefkatli, yumuşak mı yumuşak çıkıyordu. 'Külahıma anlat!' dememek için kendimi zor tutuyordum. Bal gibi de üzüyordu işte. Kalbimi kaç parçaya ayırdığını bilse hiç böyle bilmiş bilmiş konuşur muydu acaba?

''Üzüyosun işte.''diyen minik sarı ördeğim aklınca yine beni savunuyordu.

''Aslı sen de bir şey söylesene canım. Gaye yanlış biliyor değil mi?''

İşine gelince 'canı' oluyorum tabii. Topu Aslı'ya atmak kolay! Aslı'ya at gol cepte. Oldu canım başka?

''Ah... Tabii ki üzmüyor canım. Neden üzsün baban beni?''

Beynimin fısıldadıkları ve gerçekte söylediklerim birbiriyle amansız bir çelişki yaşayıp durunca ikisini de susturma kararı aldım. Aslı bundan sonra dilsiz takılacak. Baba kız ikilisine buradan duyurulur. Lütfen rahatsız etmeyiniz! Bir sonraki emre kadar kapalıyım!

''Yayan söyleme Aslı.''

Annesine yaramazlık yaparken yakalanan küçük çocuklar gibi pısırıp kaldığımda ne söyleyeceğimi şaşırmıştım. Buna Gaye etkisi diyorduk sayın seyirciler. İleride avukat olacaktı bu kız benden söylemesi.

''Yalan söylemiyorum!''diyerek geç de olsa sert bir çıkış yaptığımda ölümcül hatayı da aynı anda yapmış bulundum. Gaye gözlerini sinsi sinsi kısıp bana ultra havalı bir bakış yolladığında anladım ki minik sarı ördeğimin içinde uyuyan bir canavar varmış benim haberim yokmuş! İki dakikada dokuz doğurttu bize. Pes! Vallahi pes!

Anıl'la kısa bir an da olsa tekrar göz göze geldik. Gözbebeklerindeki arayışı net bir şekilde gördüğümde bir adım ileri çıkarak, öne atılarak bir kez daha kendimi feda ettim. Ayakların altında pas pas görevi gören onurum... Hayır! Şu an bunu düşünmeyecektim. Daha sonra incinen gururum için yas tutacaktım. Salya sümük karışımı ağlama seansları çok yakındaydı. Hissediyordum. Burnumun direği sızlıyordu.

Anıl'ın eline jet hızıyla hareket edip yapıştığımda ne yapmak istediğimi anlamış olmalı ki bozuntuya vermedi. Allah'ım... Bunu yaptığıma gerçekten inanamıyordum. Kızarma ile morarma arasında yaşadığım gitgeller beynimi kemirip sömürmeye başladığında daha fazla düşünmedim. Ben Aslı Başar'dım. Anıl Başar'ın resmiyette karısı olarak elini elbette tutabilirdim. Tenimin üzerinde hissettiğim titreşimler ise tamamen anlık bir şeydi. Gelip geçici olduğuna yüzde beş yüz emindim. Tartışmaya açık değildi.

Anıl elimin altındaki elini hareket ettirip sıktığında kalbim çalkantılı duyguların arasında sıkışıp kalıvermişti. Midem bulanıyordu. Durun! Kız kurusu yoldaşlarımın bahsettiği, bir türlü akıl sır erdiremediğim kelebek olayı şu anda gerçekleşiyor olabilir miydi? Kelebek? Karnımı kelebekler ordusu işgal etmişti. Düşünmesi bile mide bulandırıcıydı. İnce bağırsağımda kelebek düşünün! Midem kalktı.

Ellerimizin uyum içerisinde birleşmiş görüntüsüne uzun uzun bakıp iç çekme isteğimi güçlükle bastırdım. Aptal olma Aslı! Kendine gel Aslı! Yapma Aslı! Etme Aslı!

''Bak... Baban beni gerçekten üzmüyor canım. Beni üzse hiç elini tutar mıydım?''deyip otuz iki diş sırıttığımda Gaye ikna olmanın kıyısına azıcık yaklaşmıştı. Anıl'a beni desteklemesi için görünmez bir çimdik attığımda o an cesaretimin nereden geldiğini, nereye gideceğini elbette bilmiyordum. Önemli olan tek şey minik sarı ördeğimin bize inanmasıydı.

Aranan Anne Bulundu! | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin