16. Bölüm

33.5K 1.8K 96
                                    

Selamun Aleykum... Nihayet yeni bölüm sizlerle : ) Yine gecikti değil mi? Özür dilerim. Araya bir sürü şey girdi. Ah bu arada yazdığım en uzun bölüm bu. Yine kısa demeyin olur mu? Umarım okurken sıkılmazsınız.

Lütfen bölümü okuduktan sonra yorum yapmayı, vote vermeyi unutmayın. Yorumlarınız benim için çok kıymetli ve her biri ilham kaynağım. :) Keyifli okumalar dilerim. Öpüldünüzzz : )

Önümdeki masaya şöyle bir yiyici gözüyle baktım. Bomboş tabaklar, tencere dipleri ve biraz yemek kırıntısı gördüğümde halime ciddi anlamda acıdım. Gerçekten! Hepsi bitmiş miydi? Hepsi mi? Hiç mi yok? Ben ne yiyeceğim? Karnım aç ama!

Anıl masada kalan son dolu tabağı önüne çektiğinde açlığın verdiği içgüdüsel hareketle tekrar öne atıldım. Hayır! Bu kadarına da göz yumamazdım. Boş midemi de biri düşünmeliydi.

Anıl tabağın içindekilere dokunmadan önce fırlayarak sandalyeden kalktım.

"Dur!"dedim son derece yüksek çıkan bir sesle. İşaret parmağımı kaldırarak hızlı hareketlerle birkaç kez salladım. Çenem de boş durmuyordu tabii.

"Önündeki tabağa dokunursan seni mahvederim. Sağlam olan kolun var ya! Onu da kırar eline veririm!"

Anıl tabaktan başını kaldırdı ve bana yandan, küçümseyici bir bakış yolladı. Gözlerini oymak istedim. Sonra düşüncelerimin sadistçe olduğunu düşünüp kafamdan sildim. Tabağa uzandığında eline vurdum. Hala boş yeri mi vardı? İnanamıyordum. İnanılmazdı. Midesi yumruğundan çok daha büyük olmalıydı.

"Pekala... Bir parça almama izin verecek misin?"diye sordu enfes zeytinli poğaçalarıma bakarak. Yiyecekti? Onun kadar ben yeseydim iki günde obez olurdum. Durum o kadar vahimdi.

"Hayır, hepsi benim!"dedim.

"O zaman aç kal."dedi. Oh! Bu adam... Beni aç bırakır mıydı? Yüzüne baktım. Vallahi bırakırdı!

"Tamam, sadece bir parça."

Enfes poğaçalarımdan bir tanesini aldı ve yavaş yavaş yemeye başladı. Tabağı önüme itti. Nihayet pes etmişti. Zafer kazanmışçasına sırıttım. Sonunda aç karnımı doyurabilecektim. Poğaçalarımı afiyetle mideye indirirken bir yandan da Anıl'ı gözetliyordum. O kadar çok yemişti ki patlamak üzere olduğunu düşünüyordum. Ciddiyim, şaka falan yapmıyorum.

"Neden bana öyle bakıyorsun?"

Gözlerimin üzerinde olmasından rahatsız olmuştu.

"Yemek canavarı çıktı içinden. O kadar şeyi nereye sığdırdın?"

Güldü. Sorumu cevapsız bırakarak masadan kalktı ve mutfağı terk etti. Beni ardında, poğaçalarımla beraber, bol miktarda soru işaretiyle bıraktı. Önünde saygıyla eğilecek kadar hayran kalmıştım. Vay be! Anıl mükemmel yiyiciydi.

Aklıma gelen fikirle gülümsedim. Telefonumu çıkardım ve rehbere girdim. Anıl'ı kaydettiğim yere geldim ve numaraya kısa bir düzenleme işlemi yaptım. Anıl telefonumda artık "Mikemmel Yiyici" olarak kayıtlıydı. Ekrana bakıp kahkaha attım. Her gün böyle yerse işim zordu bu adamla.

Bulaşıkları makineye dizdikten sonra bir şeyler okumak için tahtıma kurulmayı planlayarak salona doğru yürüdüm. Yeni yaşam alanıma alışmam beklediğimden daha kısa sürmüştü.

Günlerden pazar... Milli keyif yapma günü! Yaşasın kitap okumak! Yaşasın ben!

Salona geçtiğimde pozitif düşüncelerim suya düşerek negatife dönüşmüştü. Tahtım diyerek adlandırdığım bölge Anıl Bey tarafından kapılmıştı. Hissettiğim hayal kırıklığının şiddetini tahmin bile edemezdiniz! Anıl kitaplığımın yanında duran çift kişilik koltuğa yayılmış kitap karıştırıyordu. Uzaktan baktığım zaman karizmatik göründüğünü düşündüm. Ama sadece kısacık bir an! Orası benim bölgemdi, benim yaşam alanımdı. Anıl hemen koltuğumu terk etmeliydi. Atardamarım şiddetle atmaya, sağ gözüm seğirmeye çoktan başlamıştı!

Aranan Anne Bulundu! | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin