15- Running from the truth

2.9K 126 10
                                    

Berbat bir baş ağrısıyla uyandığımda kendi evimde olmak yerine Calum'un odasında olduğumu zor da olsa anlayabilmiştim. Dün gece zar zor gözümün önüne gelsede pek bir şey hatırlamıyordum. Calum vardı ve biz öpüşmüştük va ağlamıştım.

Kendimi yatakta dikleştirdim ve hatırlamaya çalıştım. Calum'a onu sevdiğimi söylemiştim. Yani sanırım.

Ayılmak için elimi yuzumu yıkadım ve az çok çoğu şeyi hatırladım. Ne olucaktı şimdi? Calum, Blair'den vazgeçip bana mı gelecekti? Yoksa bu lanet aşk üçgeni devam mı edecekti?

Eşyalarımı toplayıp aşağı indim. Calum salondaki bir koltukta uyuyordu. Sanırım bu gitmek için en iyi fırsattı ama önce yapmam gereken bir şey vardı.
Alison.
Onu gerçekten çok özlemiştim. Bu evdeki en masum kişiydi o. Az çok konuşuyordu ve ona gönderdiğiniz küçük bir gülücük onun bütün gününü mutlu edebiliyordu.

Ona gereken ilginin verilmediği o kadar belliydi ki. Küçük bir çocuk değilde olgun bir birey gibiydi. Onu odasından çıkaran pek olmazdı. Calum aklına geldikçe yapıyordu. Kesinlikle kötü bir baba değildi ama ona gereken ilgiyi veremiyordu.

Alison'ın yanına gittiğimde yatağında bebekleriyle oynuyordu. Beni gördüğünde sıkıca boynuma sarılmıştı. Onunla bebek oyanamamı istemişti ve bende kabul etmiştim.

Bebeklerle oyun oynarken içeriye uykulu bir şekilde Calum girdi. Ona bakamıyordum. Utanıyordum. Hızlıca ona baktıkan sonra hemen gözlerimi çevirdim. Ne yapıcağımı gerçekten bilmiyordum.

"Ben gitsem iyi olur." dedim Alison'ın yatağından kalkarak.
"Kahvaltı edebiliriz." dedi gözlerini ovarken. Kalmak isteyip istemediğimi bende bilmiyordum ama gitmemin ikimiz içinde en iyisinin olacağını biliyordum.

"Gitmeli-" tam diyicekken Alison'ın ince sesi beni böldü.

"Lütfennn" Pekala işte bu benim için şok olmuştu çünkü onun bunu söyleyebildiğini bile bilmiyordum. Calum'a şaşkınlıkla döndüğümde o da en az benim kadar şaşkındı.

"Sanırım kalmalısın." dedi Calum, Alison'ı kucağına alarak.

"Sanırım"

**********
Kahvaltı boyunca sadece Luke, Ashton ve Michael konuşmuştu. Calum ise gözünü benden ayırmamıştı. Belki de dun akşamı hatırlayıp hatırlamadığımı merak ediyordu. Hiç bir mimiğini kullanmadan bakıyordu ve bu beni rahatsız ediyordu. Onunla konuşmam lazımdı ama konuşucak yüz bulamıyordum.

Kahvaltıdan sonra evime gitmeden Alison'a bakmaya girdim ve o sırada bana seslendiğini duydum.

"Konuşmamız lazım." dedi bahçeyi göstererek.

Bahçedeki salıncağa oturduğumuzda kendini bana çevirdi ve konuşmaya başladı.
"Dün geceyi hatırlıyor musun?"
"Kendimi rezil ettiğim ve sonra üstüne kustuğum geceden mi bahsediyorsun. Eh işte." dedim umursamaz bir tavırla.
"Evet. Dün gece dedin ki-"
"Ne dediğimi biliyorum."
"Peki hala lafının arkasında mısın?" dedi gözlerimin içine bakarak.
"Evet, peki ya sen?" Duraksadı. Gözlerinin içi evet der gibiydi ama kendisi bunu söyleyemiyordu.
"Sanırım cevabımı aldım." dedim ve salıncaktan kalktım. Tam göz yaşlarımı salacakken adımı seslendi ve ben bir umutla geri döndüm.

"Alexis ve Michael'ın düğününün dekoru için bizi seçmişler. Yarın organizasyon şirektiyle konuşmalıyız." dedi normal bir şekilde. Dışımdan sadece kafamı sallayıp gitsem de içim adeta kan ağlıyordu. Artık ağlamaktan bıkmış, yılmıştım.

Neden bir bana yaklaşıp bir uzaklaşıyordu ki? Tamam, kabul bunu bende çok yapıyordum ama ben sonunda ona duygularımı söyleyebilmiştim. Evimin kapısını açarken "Korkak" diye fısıldadım kendi kendime. Korkaktı, Blair'den, benden ve aşık olmaktan korkuyordu.

Bende korkuyordum ama bilmiyorum bu farklıydı. Onun bana yaptığı her şeyi eskiden bende yapmıştım aslında.

Onunla olmaktan korkmuştum. Onu öptükten sonra ondan uzaklaşmıştım. Benden intikam mı alıyordu? Kendimi buna inandırmak istedim çünkü diğer seçenek Blair'e aşık olmasıydı.

Eve gittiğimde kızların hepsi uyuyorlardı. Doğru ya dün onları orada öylece bırakmıştım. Kimseyi uyandırmadan odama çıktım ve pijamalarımı giydikten sonra yatağımda üçüncü kez en baştan başlayarak Teen Wolf'u izledim.

*****
Calum'dan gelen mesajla hızlıca uyandım. Organizasyon şirketiyle görüşecektik ve ben geç kalmıştım. Calum çoktan yola çıkmıştı.

Hızlıca ne giydiğimi bile bilmeyerek dağınık saçlarımla arabama bindim ve toplantı yerine gittim.

İçeri girdiğimde onlar çoktan başlamışlardı ve ben geç kalmıştım.

"Çok üzgünüm, yoldayken arabamda bir sorun çıktı da." dedim gülümseyerek ve yerime oturdum.

Üzerimde gezen bir çift gözü fark edebilmiştim. Calum sürekli bana keskin bir şekilde bakıyordu ve bende ona baktım.

Organizasyon şirketinin dediklerini duymuyordum bile. Çünkü tam karşımda duran kahverengi gözlerine dalmıştım.

"Siz ne düşünüyorsunuz Bay Hood?"
Sanırım Calum'da bana odaklanmıştı çünkü adamın sorusu ile affallamıştı.
"Uhmm şey bence-"
"Bence beyazın ağırlıklı olduğu bir düğün hoş olur, bu nedenle beyaz çiçek kullanmayı tavsiye ederim." dedim Calum'un sözünü bölerek. Adamın dediklerini tam duymasam bile konunun çiçekler olduğunu biliyordum.

"Bence her yerde beyaz boğabilir. Koltuklar ve diğer şeyler beyaz olmalı ama çiçekleri kesinlikle siyaha boymalıyız. Siyah beyaz görüntüsü hoş olur." diye konuştu Calum meydan okurcasına.

Adam Calum'un fikrini beğenmiş gibiydi. Açıkcası mantıkıydı.

"Siyah beyaz güzel olabilir." dedim Calum'dan gözümü ayırmayarak.

"Düğün havuz kenarı veya bahçede olabilir. Seçmek size kalmış." dedi adam bir kaç şey not alırken.

Calum'la ikimizde birbirimize bakmayı kesip adama döndük ve aynı anda konuştuk.

"Havuz kenarı"
"Bahçe"
"Kesinlikle havuz." dedim Calum'a sinirle bakarak.
"Eğer havuz yaparsak dans ve diğer şeyler için olan alan azalıcak." dedi Calum sinirle.
"Evet ama görsel açıdan daha hoş olucak."

"Sanırım hanımefendi haklı bayım." dedi adam beni onaylarcasına. "Havuz kenarındaki alan da gayet büyüktür ve görsel açıdan çok hoş olur. Havuzun yanlarındaki girintilerden sular atılır ve havuzun üstünde hoş bir görüntü oluşur."

Calum bir şeyler mırıldanarak kafa salladı ve bütün bir toplantı birbirimizle bakışarak ve zıt düşünceler öne atarak geçti.

"Seni bırakabilirim." Dedi Calum salondan çıkarken.
"Arabam var."
"Arabanda sorun olduğunu sanıyordum."
"Ne hay- aa şey evet ama düzeldi." Dedim yalan söyleyerek.
"Uyanamadın dimi?"
Kafamı sallamakla yetindim.
"Tüm gece ne yaptın doğruyu söyle kızmıycam." Dedi arabasına yaslanıp kollarını birbirine bağlarken.

"Gerçeği söylüyorum. Bütün gece uyudum. Sanırım uyuyunca gerçeklerden biraz da olsa kaçabiliyorum."

"Hangi gerçekten kaçıyorsun? Yoksa kaçmaya çalışıyorsun mu demeliyim?" Ciddileşerek benden bir cevap beklerden telefonuna gelen mesaj ile irkildim ve tanrıya şükrettim.

Calum'un sert yüz hatları git gide belirginleşirken sinirle soluyordu.
"Her şey yolunda mı?" Dedim Calum'un kolunu tutarak ama tutmamış olmayı diledim çünkü kol kasları o kadar gerilmişti ki ürpermeme yol açtı.

Onun ise tek cevabı telefonundaki mesajı bana göstermek oldu.

Hola,
Normale göre erken gelen bir bölüm oldu. Umarım beğenmişsinizdir. Vote ve yorumlarınızı bekliyorummm ve finale az kaldı. Just sayin.

Baby Daddy • HoodNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ