💀
Bir kibrit yak...
Barut Ulu Boratav
Beni artık tanıyorlardı.
İsmimi, ünvanımı, geçmişimi... Fakat ne yapacağımı bilmiyorlardı.
Kalabalığın arasından yüzlerce bakış üzerime saplandı. Hepsinin gözünde aynı şey vardı. Merak ve korku. Kimi sandalyede doğruldu, kimi elini kemerine götürdü. Bazıları sadece nefesini tuttu. Çünkü artık aralarındaydım. Çünkü artık gerçek kimliğimle buradaydım.
Bu onların son çırpınışlarıydı.
Peter'ın parmakları hâlâ omzumdaydı. Dokunuşu öyle sahteydi ki içimdeki bütün tahammülü kömür gibi yakıyordu. Burnuma gelen o kibrin kokusunu bastıran tek şey, sahnenin ucundan gelen o tarçın kokusuydu. Talia... Oradaydı. Hissediyordum. Gözlerimin ucuyla bile bakmasam, orada olduğunu bilirdim. Kalbim onu hissediyordu çünkü.
Peter kalabalığa döndü. Sözlerine devam edecekti ama ben onun her hareketini ezberlemiştim. Cümleye nasıl başlar, nasıl bitirir, hangi kelimede sesini kısar... Hepsi zihnimdeydi.
Bunların hepsi planlıydı. Şimdilik planımda yanlış giden tek bir şey yoktu.
Peter beni ifşa etmekte geç bile kalmıştı. Onun bu hamlesi, benim için yeni bir oyun alanıydı. Kurallarını onun koyduğu bir oyun gibi görünüyordu ama henüz taşlar yerinden oynamamıştı.
Yavuz'un gözleriyle buluştuğumda boğazımda bir şey düğümlendi. Onun karısı, Fısıltı da buradaydı. Filiz'in bakışları donmuştu. İçimizdeki en sessiz kişi oydu ama şimdi en büyük çığlık onda kopuyordu.
Gözümün ucuyla Kanca'yı gördüm, diğer tarafta İmam pozisyon almıştı. Siren sabit duruyordu, Yamalı hâlâ şoktaydı ama toparlanmak üzereydi.
Zaman geldiğinde herkes görevini yapacaktı.
Peter, konuşmasına devam etmek için mikrofonu kaldırdı. "Barut, uzun süredir bizim içimizdeydi," dedi. "Güvenimizi kazandı, yatırımlarımıza ortak oldu, bilgilerimizi aldı. Ve sonra ne yaptı? Hepsini Türk ordusuna servis etti."
Evet, dedim içimden. Ne yaptıysam doğru olanı yaptım. Ne yaptıysam, vatanım için yaptım.
Ama durmadı. Durmayacaktı. "Bana ihanet eden yalnızca o da değil..." Peter'ın sesi biraz titredi ama sahte bir titremeydi. "Talia... Benim değerli yeğenim."
Adını andığı an sanki zaman dondu.
İki koruma onun yanına ilerledi. Talia başını kaldırmıştı, kendinden emin bakıyordu. Ama gözlerindeki tedirginliği sadece ben görebilirdim. Çünkü o benim karımdı. Ve diz çöktürülmek istenen o kadına, benim kalbim diz çökmüştü yıllar önce.
Korumalardan biri omzuna bastırdı. Hayır. Hayır, buna izin veremezdim. Diğer el, bileğine uzandığında içimdeki zincir koptu. Benim karıma dokunan ellerin tamamını kırardım.
"Ona dokunma," dedim uçurumun kenarındaki bir sesle. "Senin derdin benimle. Onunla değil."
Talia bana göz ucuyla baktı. Sakindi. Bunun bir oyun olduğunu biliyordu. Ben de öyle. Fakat içimdeki öfke, kaburgalarımı çatlatacak gibiydi.
"O bana ihanet etmeden önceydi," dedi Peter, kırgınlığını hissettiren bir tonla. Sahnenin ucuna doğru yürüdü. Gözleri hınçla parlıyordu. Bütün salon sessizdi. Nefesler bile tutulmuştu. "Bana bunu nasıl yaptın, Talia?" dedi. "Dayına bunu nasıl yaptın? Nasıl bunca zaman kandırdın beni?"
YOU ARE READING
BİR KİBRİTLE 𝘠𝘖𝘒 OLMAK
General Fiction••Tamamlandı. Seri üç kitapla final yapmıştır ve basılmıştır. ❝İnsan bir kutu kibrite benzer. Varolur, yanar ve söner.❞ Bu hayatta nasıl bir kibrit olacağına sen karar vereceksin. Yanacak mısın? Yakacak mısın? Yoksa öylece duracak mısın? Ben, benim...
