#Bölüm5

5K 259 4
                                    

Aradan bir hafta geçmişti. O günden sonra Liz'le tek bir kelime dahi konuşmamıştık. Ona itiraf ettiğimde olacakları dünden farklı beklemiyordum fakat söyledikleri yine de canımı yakmıştı.

Bazen bazı teneffüslerde, bahçede veya koridorda karşılaştığımız oluyordu ve çok kısa bir an göz göze geldiğimizde yüzündeki suçluluk duygusu ben buradayım diyordu. Ama bu önemli değildi. Suçluluk duyduğu iki şey olabilirdi: Bana tokat atması ve benden iğrendiğini söylemesi. Ama olay bu değildi ki. Gerçekten onu sevmem onu iğrendirdiyse, bu bir daha asla benimle konuşmayacağı anlamına geliyordu. Sorun da buydu: Ben bununla nasıl yaşayacaktım, bunu bilmiyordum işte.

Hem bunları düşünüp hem de sınıfıma doğru ilerlerken bir anda biriyle çarpıştım ve çarpışmanın etkisiyle hemen kendime gelip özür dilemek için harekete geçtim.

"Ah, affedersin Reo, seni görmedim. Sanırım aklım başka bir yerdeydi."

Reo, Liz'in sınıf arkadaşlarından biriydi ve okulun ayaklı gazetesi gibi bir şeydi.

Önemli değil veya ben de üzgünüm gibi bir şey söylemesini beklerken Reo beni şaşırtmıştı:

"Liz'i mi düşünüyordun?"

Ha? diye tepki vermiştim içimden. Aklımı okumuştu resmen. Ya da daha kötüsü, Liz ile aramdakileri öğrenmiş olma ihtimali vardı. Sonuçta ona boşuna Ayaklı Gazete denmiyordu.

Endişeyle karışık bir merakla "Neden bahsediyorsun?" diye sordum.

"Belli ki Liz ile aranızda bir şeyler olmuş. Burası küçük bir okul ve herkes her şeyin farkında, bilirsin." dedi, sanırım kendine yakıştığını düşündüğü bir göz kırpma hareketi ile.

Çocuk gerçekten işinin hakkını veriyordu. Gözlem yeteneği bayağı iyiydi ve her şeyi çabucak fark ediyordu. Tabii bizim durumumuzda olduğu gibi bazı öğrenemediği şeyler de oluyordu ve bu onu bir miktar çıldırtıyordu.

Yine de iyi biriydi, ne denir ki?

Elimle hafifçe omzuna vurarak "Boş ver, Reo," dedim. "Fazla merak o kadar da iyi bir şey değil, inan bana."

Ardından kafamı hafifçe aşağı eğip hoşçakal tarzı bir hareket yaptım ve sınıfıma doğru ilerlemeye devam ettim.

Birkaç adım atmıştım ki Reo, "Hey, Mei!" diye seslenmiş ve geri ona dönmemi sağlamıştı. "Yarın ki pikniği unutmadın değil mi?"

Unutmuştum. O bunu söyleyene kadar bu bilgiyi beynimden tamamen çıkardığımı bile fark etmemiştim.

"Bence yarına kadar Liz ile aranızı düzeltmeye çalışın. Eğlenceli olacak, işkenceye dönüşmesin sizin için."

Başımı anladım der gibi sallayıp teşekkürümü ettikten sonra, yarım kalan yoluma da devam ettim.

Reo'nun hayatında ilk defa doğru bir şey söylediğini düşündüm o an için. Haklıydı. Yarın okulca ormanda piknik yapmaya gidecektik ve Liz ile o zamana kadar barışamazsak eğer, piknik gerçekten de -en azından benim için- işkenceye dönecekti. Ama ne yazık ki aramızda yaşananlar sıradan bir tartışma veya küslük değildi. Ve aramızdaki bu kırgınlığı da basit bir özrün düzeltebileceğini hiç sanmıyordum.

Vazgeçmek YokWhere stories live. Discover now