#Bölüm9

4.9K 252 26
                                    

"Mei!"

Bu ses..

"Mei ne olur uyan, Mei!"

Gözlerimi hafif araladım.

"Liz...?" dedim fısıltıyla.

Sanki adımı ezberliyormuş gibi Mei deyip duruyordu. Gözlerinin beyaz kısmı görünmüyordu, kan çanağına dönmüştü resmen.

Hâlinden endişe duyup "Ne oldu sana?" diye sordum. Yavaş yavaş kendime gelmeye başlıyordum.

"B-ben.."

Kekeliyordu. Bir şeyden korktuğunu hissetmiştim ve yeniden sorma gereği duydum:

"Ne old-"

Ayağa kalkmaya çalışırken bileğime dehşet bir acı saplandı ve cümlemi yarıda kesmeme sebep oldu. Ne olduğuna bakmaya çalışırken bir tür tuzağın bileğimi kaptığını ve dişlerin etime gömüldüğünü görmüştüm. Ayağımın altındaki çimlerin üzeri tamamen kana bulanmıştı ve bu da istemsizce inlememe sebep olmuştu.

Liz acıyla ifadesi değişen yüzüme karşı suratını buruşturdu ve elini yüzüme sürüp saçlarımı geriye itti. Ardından ceketini çıkarıp bacaklarımı örttü ve "Yaraya bakma," diye uyardı beni. "Burada beklemeni istiyorum. Telefonum çekmiyor bu yüzden kamp alanına gitmem gerek ama hocalarla birlikte geri döneceğim."

Oturduğum yerden pantolonunun paçasını tuttum ve "Bekle," dedim. "Ben iyiyim, yardımına ihtiyacım yok," diye de tersledim.

Kuro'yu öpmüştü! Ben onu öpünce bana tokat atmıştı, daha sonra kendi isteğiyle çadırda bana yaklaşmıştı ve sonra da gidip hiçbir şey olmamış gibi Kuro'yu öpmüştü!

Liz'e olan bu kırgınlığım nasıl dinerdi, hiçbir fikrim yoktu. Fakat şu anda asıl konu içinde bulunduğum bu lanet durumdu. Ve Liz de bunun farkındaydı. O yüzden ben onu tersledikten hemen sonra çok yüksek bir sesle bana kızmıştı:

"Ne saçmalıyorsun sen?!"

Liz'in bacağıma örttüğü ceketi alıp ona doğru fırlattım ve "Sana yardımını istemediğimi söylüyorum!" diye bağırdım ben de. "Git, tamam mı?! Bütün gün yaptığın gibi uzak dur benden. Git ve beni çadırda yalnız bıraktıktan sonra lanet olası erkeklerle öpüş!"

Aslında erkek düşmanı falan değildim ama kızgındım işte, ağzımdan ne çıktığına da dikkat etmiyordum şu anda.

Söylediklerim, kendim gibi Liz'i de şaşırtmıştı, bana bakan gözlerinden çok net anlaşılıyordu bu.

"Ş-şu an seninle bunu konuşmayacağım," diye kekeledi bir anda. "Dediğimi yap ve ben dönene kadar burada bekle," diye de ekledi. Daha ben itiraz edemeden koşmaya başlamıştı bile.

°°°

Liz gideli on dakika kadar olmuştu ve ben oturduğum yerde sadece bacağımın acısını düşünüyor olmaktan çok sıkılmıştım. Ayrıca tuzak, zaman geçtikçe daha da fazla derime batıyor gibi hissettiriyordu ve artık iyice rahatsız olmuştum bu durumdan.

Yavaşça olduğum yerde doğruldum ve tuzağın alt kısmındaki yatay yüzeye baskı uygulayarak tuzağın ağzını açtım. Ayağımı tuzağın içinden çekerken çok dikkatli olmam gerekiyordu çünkü şu anki gücümle ikinci bir darbeyi kaldıramazdım.

Sonunda bileğimi tuzaktan kurtardığımda rahat bir nefes aldım. Tamam, bacağımdan deli gibi kan akıyor olabilirdi ama en azından ayağımdaki ezilme hissi biraz hafiflemişti ve bu, acıyı biraz daha katlanılabilir kılıyordu.

Yavaşça yerimde doğruldum ve bacağıma çok yüklenmeden ayağa kalkmaya çalıştım. En azından yardım gelene kadar biraz piknik alanına yaklaşabilir ve orta yolda buluşabiliriz düşüncesiyle kendimi yürümeye zorladım.

Vazgeçmek YokWhere stories live. Discover now