#Bölüm16

3.1K 186 21
                                    

"B-ben cidden üzgünüm."

Petra bunu söyler söylemez fırladı gitti odadan. Liz'de onun peşinden gitmek için bir hamle yapmıştı ki kolundan tutup onu engelledim.

"Beni itmenin amacını sorabilir miyim?" diye sordum.

"Sen ciddi misin ya?" dedi korkuyka karışık heyecanıyla bağırırken. Az önce bizi öpüşürken gördü Mei! Bilmiyorum hiç dikkat ettin mi ama, yirmi birinci yüzyılda yaşıyor olmamız bir şeyi değiştirmez, hâlâ iki kızın birbirini öpmesi başkaları tarafından garip karşılanıyor," dedi sinirli bir ses tonuyla. Ben de sinirlenmiştim.

"Ne var garip karşılanıyorsa? İki kızın birbirinden hoşlanmasındaki yanlış nerede? Garip bir şey mi bu?"

"Sana normal bir şeymiş gibi mi görünüyor?"

"Liz, iyice saçmalamaya başladın," diye çıkıştım ben de. Ne oldu sanki bizi gördüyse? Dünyanın sonu mu bu ya!"

"Bu kadar umursamaz olduğuna inanamıyorum Mei, durumun ciddiyetinin farkında değil misin? Ya annem öğrenirse?"

"Ne olurmuş öğrenirse?" diye sordum. "Elbette bir gün söyleyecektik. Sadece hazırlıksız yakalandık."

Sesimi biraz yumuşatmıştım. Fazla sert davrandığımı düşündüm çünkü gerçekten beklenmedik bir olaydı ve Liz'i anlıyordum.

Fakat onun beni anladığından şüpheliydim. Çünkü ben bunları düşünürken Liz'in dudaklarından dökülen o bir cümle hem beni sinirden delirtmiş hem de derinden kırmıştı.

"Ben böyle bir şeyi söyleyemem."

"Nasıl bir şeyi?" diye sordum, cevabını az çok tahmin etmeme rağmen.

"Biliyorsun işte Mei, bunu.."

"Bu dediğin şey biziz Liz. Tanrım! Şu saçmalığa bak," diye bağırdım kendimi tutamayarak. "Cidden ne sanıyorsun sen?" dedim o benden gözlerini kaçırırken. "Seninle eğlenmek ya da kafa dağıtmak için çıktığımı mı düşünüyorsun? Yoksa seni kullandığımı mı?" Hâlâ bağırıyordum. Kendini savunmaya geçti.

"Hayır tabii ki de öyle düşünmüy-"

"İyi," diye bağırdım lafını bölerek. "Çünkü az önce bana tam olarak bunları düşündürdün!"

Bir dakika! Ben böyle bir şey söylemeyecektim ki! Ağzı açık bakakalmıştı.

"Bir şey söyleyeyim mi, cidden iğrençsin."

Bu sefer ağzı açık kalan bendim.

"Dur. B-ben öyle söylemek istemedim. Mei! MEI!!"

Dinleyecek bir şeyim kalmamıştı. İfadesiz yüzümü takınarak sandalyeme tekerleklerinden yön verdim ve çıkışa doğru ilerlettim kendimi. Göz pınarlarımdaki yaşlardan dolayı gözlerim yanmaya başlamıştı ve dokunsalar ağlayacak moduna geçmeye başlamıştım.

Bahçe kapısından çıktığım sırada evin penceresine gözüm takıldı. Petra, Liz'i göğsüne yaslamış ve ona sarılıyordu. Büyük ihtimalle Liz ağlıyordu.

Hem gördüğüm manzarayı kıskanıyordum, hem yine Liz'in ağlama sebebi olduğum için kendime kızıyordum, hem de bana yine iğrenç dediği için Liz'e kelimelerle anlatılmayacak bir şekilde kırılmıştım.

Gönlümü alması için çok uğraşması gerekecekti. Ama şu an gerçekten sinirliydim ve istemeden kalbini kırabilirdim. O yüzden arkamı döndüm ve evin yolunu tuttum sandalyemle.

°°°

İlerlediğim yolda, önümde yeni bir sorun belirmişti. İnmem gereken yokuş aşağı yol ile bakışmaya başladım. Ben bu yokuşu nasıl inecektim ki? Hafif hafif de yağmur atıştırmaya başlamıştı. Yapacak bir şey yoktu. Bir taksi çevirecektim ve cüzdanımı Liz'in evinde unuttuğum için eve gidince parasını ödeyecektim.

Olduğum yerde beklemeye başlamıştım ki arkamdan "Mei!" diye biri bana bağırdı.

"Petra?"

Onu görmemle ister istemez bir endişe dolaşmıştı vücudumda. Liz'e bir şey mi olmuştu? Surat ifadesi hiç de hoş değildi doğrusu.

"Bir şey mi oldu? Sorun ne?"

Endişelendiğimi fark etmişti.

"Sakin ol, bir şey olmadı. Liz bunu sana göndermemi istedi sadece."

Bana doğru uzattığı elinde cüzdanım ve evimin anahtarları vardı. Tebessüm etmemek için kendimi zor tutarken, ondan sonraki cümleleri dünyamı başıma yıktı.

"Ve Mei, Liz bir daha seni görmek istemediğini ve kalan bir eşyan varsa bana söylemeni istedi. Ben senin için evine getiririm."

Ellerim titremeye başlamıştı ve kalbim acıdan iki büklüm olmuştu. Şaka mıydı bu? Ben ondan bir özür beklerken, o benden ayrıldığını başkası aracılığıyla mı söylüyordu bana.

"Petra.." dedim kendimin bile zor duyduğu bir ses tonuyla. Beni duyabilmek için biraz eğildi. "Gitsen iyi olacak," dedim.

"Mei, iyi görünmüyorsun. Ben bunlara sebep olduğum için çok ama çok üzgünü-"

Lafını bitirmesine izin vermedim.

"Git!"

Ben bile sesimdeki sertlik karşısında irkilmiştim.

Petra bir adım geri çekildi ve yeniden "Gerçekten üzgünüm," dedi.

Boş gözlerle gidişini ve evin bahçesine girişini izledim.

Yağmur hızlanmaya başlamıştı. Süratle akan gözyaşlarımın anlaşılmayacağı bir hızdı bu.

Sonunda gözümü Liz'in evinden ayırabilmiştim ve bu sefer de elimdeki cüzdana odaklanmıştım. Şu ana kadar önümden kaç tane taksi geçti bilmiyorum ama şu andan sonra da benim için fark edeceğini sanmıyordum.

Sandalyenin kolluğundan destek alarak ayağa kalktım. Her adımda ayağımdan bütün vücuduma yayılan acıyı görmezden gelerek yürümeye başladım. Birkaç blok ötede olan evim, kilometreler ötesindeymiş gibi geldi bana.

Şu anda ne ayağımdan yayılan o dehşet acıyı, ne sırılsıklam oluşumu düşünüyordum. Tek düşündüğüm göğsümün sol tarafındaki o inanılmaz ağrıydı. Arada elimle bastırıyordum ama geçecek gibi görünmüyordu.

Sonunda bahçe kapısına vardığımda yürüyecek takatim kalmamıştı artık. Giriş kapısına doğru yürürken bir anda ayaklarımın boşaldığını hissettim ve yüzümü yere çarptığımda ki zonklama sardı bütün yanağımı. Ayağımdan sıcak bir sıvının aktığını hissediyordum. Şu anda bütün vücudum ıslak ve soğuktu ama oradan inanılmaz bir ısı yükseliyordu vücuduma.

Ama bunların hiçbiri önemli değildi. Elim hâlâ sol göğsümün üstündeydi ve ben iyice üşümeye başlamıştım.

Ağır ilerleyen titreyişim, bir anda hızlanıp bütün vücuduma yayıldı. O sırada demir kapının açılma sesi doldu kulaklarıma. Bu, annem olmalıydı. Zaten başkası olamazdı.

Aniden yanımda belirip başımı biraz dikkatli biraz da fevri bir hareketle dizlerinin üzerine koydu ve "Kızım!" diye bağırırken yağmurdan birbirine karışmış ıslak saçlarımı okşamaya başladı.

Titreme sesime de yansırken, "Üşüteceksin," demiştim yamuk bir gülümsemeyle.

Ne güzel (!) Bugün hayatımdaki ikinci kadını da ağlatmayı başarmıştım.

Anneminkiyle birlikte, benim de gözümden bir damla daha yaş aktı. Artık hayatımda olmayan diğer kadının verdiği sol taraftaki boşluğa son bir güçle bastırdım ve yüzüme çarpan yağmur tanelerinin arasında kendimi annemin sonsuz güveni veren dizlerine bıraktım..

Vazgeçmek YokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin