#Bölüm20

3.1K 185 40
                                    

Anna elimden tutup beni masaya, Liz ile Petra'nın karşısına oturttu. Aynı soğuk hava, burada da kendini hissettiriyordu.

Liz ile Anna birbirlerine ölümcül bakışlar atmayı sürdürürken aynı şey Petra ile benim aramda da vardı.

Masadaki diğerleri olaydan habersiz kalkıp şarkılarını söyleyip hoş vakit geçiriyorlardı. Olaya ısındıktan sonra ben de Anna'ya yoğunlaşarak Liz ile Petra'yı görmezden gelmeye başladım.

Şarkılara eşlik ediyor, yiyip içip eğleniyorduk. Ne zaman dışarı çıktığını fark etmediğim bir arkadaş, elinde tekila ve birkaç bira dolu poşetle gelip masaya oturdu. Herkes sanki bu anı bekliyormuş gibi direkt poşete yönelip plastik bardakları çıkarmış ve kendi bardağını isteği içkiyle doldururken muhabbete dalmıştı.

Anna bira tercih etmiş ve kendine alırken benim için de bir tane getirmişti. Kapağını açıp bana uzattı ve gülümsedi. Ben de bana uzattığı şişeyi aynı şekilde gülümseyerek kabul ettim ve onunla tokuşturduktan sonra bir yudum aldım içinden. Yabancı olmayan tat boğazımdan süzülürken çoktan silinmişti yüzümdeki gülümseme.

Bira şişesi hâlâ dudaklarımdayken göz ucuyla Liz'e bakmıştım. Petra ona bir bira şişesi uzatmıştı ama o, henüz kapağını açmamıştı. Liz'in bu zamana kadar içtiğine hiç tanık olmamıştım. Zaten hep alkolden hoşlanmadığını, gereksiz yere insanlara kontrolünü kaybettirdiğini söylerdi. Ama sanırım Petra onun yerine de içiyordu. Daha biz ilk yudumlarımızı yeni almışken o çoktan şişesini yarılamıştı bile.

°°°

Çocukların muhabbet ederken oluşturduğu aşırı gürültüden ve içki içtiğimizden dolayı başım ağrımaya başlamıştı. Bir taraftan şakaklarımı ovuşturuyor, bir taraftan da Anna'yı dinlemeye çalışıyordum. Bir anda Anna'nın yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oldu ve "Bırak da ben yapayım," dedi. İnce ve kemikli olan parmakları başıma temas ettiğinde hem irkilmiş hem de ellerinin soğukluğu baş ağrıma iyi geldiği için rahatlamıştım. Çok düşünmeden uzanıp Anna'nın başımdaki elini tuttum ve iki elimin arasına alıp ısıtmaya çalışırken "Üşümüşler," dedim.

Tam o sırada, masada büyük bir gürültü koptu. Herkes "İç! İç!" diye bağırıyor ve birine alkol içmesi için tezahürat yapıyorlardı. Kafamı kaldırıp baktığımda Liz'in Petra'yı kendinden uzaklaştırmaya çalışmasını ve Petra'nın ise sarhoş bir hâlde Liz'e tekila içirmeye çalışmasını görmüştüm.

Petra uzanıp Liz'in çenesini tuttuğunda herkes yüksek sesle "Ooo!" demiş ve gülüşmeye başlamıştı. Anında yerimden fırladım ve Petra'nın elini tutup onu Liz'den uzaklaştırdım.

"Zorlama onu!" dedim tehditkâr bir sesle.

Herkes ne olduğunu şaşırmış, neden böyle bir tepki verdiğimi anlamaya çalışıyordu. O an Petra ayağa fırladı ve tam karşımda durup "Sana ne oluyor?" diye bağırdı. "Kendisi istemezse söyler zaten, sana ne?!"

Ben yumruklarımı sıkmış bir vaziyette onun yüzüne bakarken Anna yanıma gelmiş ve elimi tutarak "Sakin ol, Mei," demişti. Liz kafasını kaldırıp önce Anna'ya, sonra da ellerimize bakmış ve en son gözlerini bana dikmişti. Yine de ben gözlerimi Petra'dan ayırmadım ve düşmanca bakışlarımı üstüne dikmeye devam ettim.

Bir saniye sonra ise üstümdeki baskıya dayanamamış ve yüzüme bakmayı sürdüren Liz'e kafamı döndürmüştüm. Yüzündeki umursamaz surat ifadesine bakıp "İstemiyorsan söylesene!" diye bağırdım. "Ne diye susup bekliyorsun?!"

Şu anki pasif duruşu beni fazlasıyla sinir etmişti. Petra'ya bu kadar müsamaha göstermesi de hiç hoş bir durum değildi ayrıca!

Petra hâlâ kızgın kızgın suratıma bakarken onu umursamadım ve Liz'e bakmayı sürdürdüm. Ta ki Liz'in bir anda Petra'nın elindeki bardağı alıp kafasına dikmesini izleyene kadar. O an odadaki herkes kahkahayı basmış ve Liz'i alkışlamaya başlamıştı. İçimden sarhoş pislikler diye çığlık atıyor olmama rağmen dışımda tek bir mimik bile oynamamıştı.

Vazgeçmek YokWhere stories live. Discover now