#Bölüm12

4.4K 217 9
                                    

Acıyla gözlerimi açtım. Daha 2 saat gibi kısa bir süre önce annem boşluğumdaki yaraya pansuman yapmıştı fakat gözlerimi açtığım anda karşılaştığım tek renk kırmızıydı! Uyandığım anda Liz'in de hafif uykusu bölünmüş ve onun da uyanmasına sebep olmuştum.

"Sorun ne bebeğim?" diye sordu. "Bir şey mi istiyorsun?"

Yavaşça "Liz," dedim ve devam ettim ara vermeden. "Hemen telaşa kapılma ama rica etsem pansuman malzemelerini getirebilir misin?"

Daha cümlemi bitirmeden yataktan zıplarcasına kalkmıştı bile. Yaptığı hareket, yine canımın yanmasına yol açmıştı.

Yataktaki kanı görünce "Hiii!" diye bir ses çıkarıp ellerini ağzına kapadı.

"Sorun yok Liz, lütfen sadece dediğimi yap," deyip gülümsemeye çalıştım.

İkiletmeden banyoya koştu ve ilk yardım çantasını alıp geldi.

"Teşekkür ederim," dediysem de olabildiğince gözlerini kaçırmaya çalışıyordu benden. Kan görmekten ve beni böyle acı çekerken izlemekten hiç hoşlanmıyordu, biliyordum. Ama her ne kadar belli etmemeye çalışsam da canım yanıyordu ve illâ ki yüzüme de yansıyordu bu acı.

"Tamam Liz," dedim gülümsemeye çalışarak. "Gerisini ben halledebilirim. Hadi sen dışarıda bekle, ben işimi bitirene kadar."

Yatakta yanıma oturdu ve gözlerini kaçırmamaya özen göstererek "Kapa çeneni de şu kazağını çıkaralım," diye emretti.

Tekrar gülümsedim ve kollarımı havaya kaldırarak üstümü çıkarmasına izin verdim. Kazağımı dikkatlice bel bölgemden sıyırdı ve kafamdan da çıkarttıktan sonra gözlerimiz birbirine kenetlendi.

Kanı da acıyı da unutup bir süre sadece bakıştık. Onu öpme isteğiyle yanıp tutuşuyordum ama annem evdeydi ve şu anlık, yakalanma ihtimalimizi göze alamazdım. Bu yüzden bir şey çaktırmamaya dikkat edip "Üşümeye başladım," diye geçiştirdim durumu.

Acelece kendini topladı ve "Afedersin,  hemen yapalım o halde pansumanını," dedi.

Çok utanmıştı ve göz bebekleri büyümüştü. O an için düşünebildiğim tek şey, yüzünün ve mimiklerinin ne kadar da güzel olduğuydu. Fakat o, daha farklı şeyler düşünüyordu. Biliyordum çünkü şu an karşısında yalnızca sütyenimle oturuyordum ve o da, gözlerini bedenimden kaçırmaya çalırşırken işine konsantre olamıyor gibi görünüyordu.

"Hey biliyor musun?" diye takıldım, ortamdaki gergin havayı biraz yumuşatmak için. "Hep, kazağı çıkaran ilk kişinin ben olacağımı düşünmüştüm."

Sanki mümkünmüş gibi suratı daha da kızardı ve vücut ısısının artmaya başladığını buradan bile hissettirdi bana. Karşımdaki manzara beni kıkırdatırken, hâlime hiç acıma gereği bile duymadı ve intikam ateşiyle yanıp tutuşurak kolumu cimcikledi sert bir şekilde!

"Hey! Hasta ve mağdur olan benim burada ya!" diye bağırdım yalandan.

Küçük bir gülümseyişten sonra yeniden konsantre oldu ve önce yavaşça sargı bezimin üstündeki bantları, daha sonra da vücudumun etrafını çevreleyen sargı bezini; bana bir yakınlaşıp bir uzaklaşarak çözmeye başladı.

Sonunda yara izim ortaya çıktığında yüzümü buruşturdum. Vücudumun sağ tarafında çevresi kızarık altı tane derin yarık vardı ve bunların her biri, birkaç tane dikişle tutturulmuştu. Ve yine olayın en acı veren kısmına, yani yarayı dezenfekte etme işlemine geçmiştik kanları temizledikten sonra.

Liz, ilaca batırdığı pamuğu yaraya her sürüşünde, kaşlarımı daha fazla çatıyordum.

"Üzgünüm, canını yakmaktan nefret ediyorum," dedi hiç beklemediğim bir ses tonuyla. Gerçekten de suratında acı çekiyormuş gibi bir ifade vardı.

"Sorun değil," dedim gülümseyerek ama şakağımdan ter damlaları akmaya başlamıştı bile. "Ellerinin vücudumda olma düşüncesi hoşuma gidiyor."

Bir anlığına ilacı sürmeyi bıraktı ve beklemediğim bir şekilde kafasını omzuma dayayıp "Seni ve aptal şakalarını seviyorum Mei," dedi iç çekerek.

"Hey!" diye çemkirdim. "Benim şakalarım aptal falan değil bir kere!" diye yalandan kızdım ve onu dikleştirip dudağına küçük ve hızlı bir öpücük kondurdum.

°°°

Liz sargı bezinin kenarlarını da bantladıktan sonra, dolabımdan yeni bir kazak çıkarıp giyinmeme yardım etti ve bana tekrar yatağa uzanmam için yardımcı oldu. Kana bulanmış olan kazağımı da kirli sepetine atmaya götürmüştü.

Geri döndüğünde elinde bir bardak su ve doktorun verdiği ağrı kesici ilaçlar vardı. Yatakta dikleşmeme yardım edip ilacımı içmemi bekledi ve bardağı alıp konsolun üzerine koydu. Sonra da etrafta bir bozukluk olup olmadığını kontrol etti ve "Bir şeye ihtiyacın olursa seslen tamam mı? Direkt gelirim," dedi.

Şaşırmıştım. Alnıma bir öpücük kondurmak için eğildiğinde, tam olarak uzaklaşmasına izin vermeden bileğinden tutup bana bakmasını sağladım.

"Nereye gidiyorsun? Neden benimle uyumuyorsun?"

Cevap vermek yerine gözlerini kaçırdı.

"Liz?"

Yeniden gözlerime baktırmayı başarmıştım.

"Yanında her yattığımda, yaranın açılma ihtimalini düşünerek diken üstünde yatıyorum zaten ve az önce olana bak, Mei!" diye kızdı. "Sanki az acı çekiyormuşsun gibi yaranı yeniden kanattık ve tekrar acı çekmene sebep olduk. Böyle bir şeyi tekrar yaşamana sebep olur muyum sence?"

"Birincisi," dedim derin bir nefes alarak. "Yaramın kanamasının sebebi sen değilsin; uyandığımda benden uzakta yatıyordun çünkü." Bir şey demesine müsaade etmeden de devam ettim: Ve ikincisi, her şeyden kendini sorumlu tutmayı ne zaman bırakmayı düşünüyorsun acaba? Yanımda olduğunda ne kadar mutlu olduğumu göremiyor musun yani? Neden kendini benden uzaklaştırmak için bu kadar çaba harcıyorsun?"

Son cümlem biraz sinirli bir şekilde çıkmıştı ağzımdan ama yine de amacıma ulaşmıştım ve Liz pes edip yanıma oturmuştu. Battaniyeyi açıp altına girdi ve dikkatlice yanıma sokuldu. Hiç vakit kaybetmeden kollarımla bedenine iyice sarmış ve dudağının kenarına bir öpücük kondurmuştum. Cidden bunu ne kadar yaparsak yapalım, hiçbir zaman kalbimin hızlanmasına engel olamıyordum.

Yüzünü bana döndü ve çadırdaki gece gibi ellerini göğüs kafesimin üstüne yerleştirdi. Bunu yapmasına bayılıyordum.

"Bunu yapmaya bayılıyorum," dedi. "Sanki kalbin avuçlarımın içindeymiş gibi. Sanki onu bir kutuya koyup sonsuza kadar saklayabilecekmişim gibi."

Söyledikleri çok hoştu.

"Biraz sadistçe," dedim.

Bana bakıp gözlerini devirdi ama mizacımı biliyordu ve beni komik buluyordu. O yüzden esprimi gülümseyerek geçiştirdi ve "Bu sadist hareketi sana ikinci kez yapıyorum," dedi. "Kamptaki gece, çadırda uyurken de yapmıştım."

Sesime komik bir hava vererek "Ah Liz," dedim. "Seni gidi pis, tacizci kız seni. Ben öyle savunmasız bir şekilde uyurken, orama burama dokunmaya hiç mi utanmıyorsun!"

Ama bu cümleler ağzımdan çıkar çıkmaz beni söylediğime pişman etmişti:

"Ahhh!"

Sol yanağımı öyle bir çekmişti ki, koparacağından korkmuştum bir an için.

"Salak salak konuşma, pislik," dedi bir anda ve hızlıca bana sırtını döndü.

Şu anda güldüğüne yemin edebilir ve hatta üstünü aşıp yüzüne bakmaya çalışabilirdim ama bunu yapmadım. Onun yerine omzuna dökülen saçlarını çekip, boynuna bir öpücük kondurdum ve vücudunu benimkine bastırıp kollarımı ona doladım sıkıca. Elini belindeki elimin üzerine koyup sıcaklığını vücuduma yaymaya başladı ve bana daha da çok sokuldu. Güzel bir uyku çekeceğim diye düşünmeden edemedim.

Vazgeçmek YokWhere stories live. Discover now