18. Bölüm: Kabullenme Evresi

49.4K 2.6K 564
                                    

1K OLDUK *.* Bunun şerefine uzun bir bölüm yazmaya çalıştım sizi çok seviyorum şirinleeerr :3 ^^


" Batı ağzınla mağzınla şişir şunu gecenin bir yarısı ne yapıcaz ya!" gecenin bir yarısı tenha bir otoparkta beklemek pek de akıllı bir davranış değil.

" Hava pompasına benzer bir yanım mı var Çağla?"

" Aman! Bir göndermemiz eksikti." dedim kollarımı birleştirirken. Batı üşümüyor muydu ya? Üstünde T-shirt yoktu. Arabanın etrafında biraz dolaştı sonra yanıma geldi.

" Abini arasan bir." telefonumu çıkardım ama...

" Batı seni arabanın tamponuyla deşicem Batı!" deyip Batı'ya vurmaya başladım.

" Ya bir dur ne yaptım yine!" dedi sinirle. Ne yaptın Batı sen? Beni cebimdeki telefonumla beraber suya attın çok zeki insan.

" Telefonum gitti senin yüzünden! Nasıl iletişim kurmayı planlıyorsun Batı?" dedim sinirle ayağımı yere vurup. Elini ıslak saçlarının arasından gergince geçirdi. Tamam şu an görüntü iyiydi hoştu da Batı sapığın tekiydi ve gece yarısı Batı'yla yalnız başıma kalmak. Hım.

" Telefon neden cebindeydi?" hep Çağla suçlu zaten. Telefonu nereye koyayım? Telefon bu cebe koyulur.

" Batı mal mal konuşma." dedim sinirle. O da arabanın tekerlerine bakmaya devam etti ve sonra arabanın ön tarafına açtı.

" Harika! Akümüzü çalan bir grup ergen garantiye almak için lastikleri patlatmış." dedi sinirle arabanın ön kısmını kapatırken. Hayır yani Batı niye telefonunu getirmedi? Neden yani?

Sonra yanıma geldi ve bana şöyle bir baktı.

" Üşüdün mü?" dedi kaşlarını çatarak. Aceleyle üstüme sardığı kendi t-shirtünü çıkardım ve Batı'ya uzattım.

" Sen üşümüşsündür üstün tamamen çıplak, al." dedim. Sadece t-shirte baktı ve tekrar bana baktı.

" Onu üstüne al, ıslaksın ve rüzgar var." dedi ve elimdeki t-shirtü alıp tekrar bana sardı. Hasta olacak ama.

" Batı hasta olacaksın ve sonra ben senin sümüklü halinle uğraşmak zorundan kalacağım." dedim göz devirirken.

" Ben hasta olmam Turuncu." dedi olduğumuz sokağa bakarken.

" Gel." deyip elimi tuttu ve beni çekiştirmeye başladı.

" Nereye gidiyoruz?" dedim merakla. Hiçbir şey demedi ve çekiştirmeye devam etti. Uyuz. Arabadan iyice uzaklaştık, ben yollara bakıp taksi geçiyor mu diye kontrol ediyordum. Ya da otobüs. Hiçbiri yoktu.

" Batı ne yapacağımızı söyle bari." dedim sinirle.

" Otel arıyorum." oha. Hayatta olmaz. Ne oteli ya? Mantığı nerede bunun?

" Ne alaka ya?"

" Gece bu yollardan gidemeyiz. Buralar hoş yerler değil ve gece burada her tür insan olur, kavga çıkacağından eminim. O yüzden sabahı beklemeliyiz." dedi elimden çekiştirmeye devam ederken. Bu kadar saçma sapan olaylar acaba başka kimin başına gelmiştir merak ediyorum.

" Başka bir çözümün yok mu?" dedim merakla.

" Evet var ama seni illa otele götüreceğim." deyip göz devirdi. " Tam bir Turuncusun." deyip çekiştirmeye devam etti. Sonunda bir butik otelin önünde durduk. Girişin ışığı da yanıyordu. Beni içeri çekiştirdi ve ben içeriyi incelemeye başladım. Şirin bir oteldi.

Bıyık Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin