50. Bölüm: Çifte Mallık

25.4K 1.4K 279
                                    

"Hayır anne yapma bunu bana!" Diye isyanla bağırdım.

"Sus! Kaç gündür okula gitmiyormuşsun, hocaların aradı. Hadi!" Diye elinde hırkayla popoma vurduktan sonra popomun acısıyla elimi popoma koyup tekrardan anneme isyan ettim.

"Anne zaten lise sonum kimse yok okulda bak vallaha!" Dedim inandırmaya çalışırcasına. Zaten öyleydi. Okulda kimse yoktu. Tabi yine de işi sağlama almak için Can'a (okulda Çağlayla aynı sınıftaki Batı'nın gıcık kaptığı çocuk) mesaj atmıştım. Yalnız kalmak istemem.

"Öyle yok kaytarmak! Hadi!" Dedi ve beni evin kapısından itip öylece bıraktı. Ben de bir süre evin kapısına hüzünle baktıktna sonra yere düşen sırt çantamı her şeyi kabullenerek aldım ve yürümeye başladım. İnanamıyorum... Şurada okulların kapanmasına bir ay kalmış, okula gidiyorum. Yani bana yapılan bu eziyet Batı'nın bacağına ağda yapıştırıp çekmekle eş değer.

"Nereye böyle?" Diye belimden yakalanıp bir vücuda yapıştırılmamla kafamı kaldırdım. İşte huzur ve huzursuzluk aynı anda başımda şimdi. İlk başta iki gündür görüşmemenin verdiği özlemle sıkı sıkı sarıldım ve kokusunu içime çektim. O da aynı şeyi yapınca içim huzurla doldu. Boynuna küçük bir öpücük kondurup geri çekildikten sonra az önceki sorusuna yanıt vermek üzere yine gıcık halime büründüm.

"Bara." Dedim göz devirerek. Batı bana anlamazca baktı sonra kaşlarını çattı.

"Ne saçmalıyorsun sen?"

"Batı heralde hobi olsun diye forma giyip sırt çantamı almadım, okula gidiyorum." Dedim biraz sitemle. Belki de sinirimi Batı'dan çıkarıyordum. Bilemiyorum.
O da bunu anlamış olacak ki sadece güldü ve sonra biraz kafasını eğip burnumu öptü.

"Benim de finallerim var, birlikte gidelim." Demesiyle başımı olumlu anlamda salladım ve birkaç adım ötedeki siyah arabaya doğru yürümeye başladım.
Pekala, ya psikolojik bir rahatsızlığım olmaya başlıyordu ya da ne zaman Batı'yı görsem beynimdeki bir yaratık üç gün diye bağırıyordu.
Batı bana yüzüğü verdikten sonra beni eve bırakmıştı ve eve gittiğimde anneme neden sırılsıklam olduğumu tüm gerçeğiyle açıklamıştım. O da bana aşkın bulanıklık ve berraklıkla birleşip ortaya ışıltı çıkardığını ve bu ışıltı eğer birinin kalbine dokunursa onu kimsenin alı koyamayacağını söylemişti. O yüzden Batı ve beni kabullenmişti. Hatta sevdiğim kişinin Batı olması onu mutlu etmişti.
Ardındam babam eve geldiğinde iki gün boyunca bana şirkette ihtiyacı olduğunu söylemişti. Bu yüzden Batı'da iki gün boyunca ayrı kalmıştım. Bu gayet uzun bir süreydi ama bir birimize 'özledim' dememeye karar vermiştik üç gün önce. Zaten bendeki damla şeklindeki yüzük ve de ondaki siyah yüzük ikimizin her zaman yan yana olduğuna dair bir işaretti ve biz birbirimizi özlemeyecektik.

"Binsene." Demesiyle nihayet düşüncelerimden sıyrılıp. Arabaya bindim. Umuyorum ki bugün sadece normal bir okul günü yaşardım.

•••

"Can, salak mısın? Üç üzeri üç yirmi yedi Can. Ne dokuzu?" Dedim ve matematik kitabını adeta Can'ın yüzüne attım. Bana güldükten sonra kitabı yerden aldı ve tekrar sırada yanıma oturdu.

"O kadar uzun zamandır yoksun ki, atarlarını bile unutmuşum." Dedi saçını eliyle dağıtırken. Benim atarlarım da unutulmayacak gibi mi? Ben atarın hasını yaparım yaparsam.

"Ben unutulacak insan mıyım Can?" Dedim ve kitabı tekrar yere attım. O da üşenmeden tekrar kalkıp kitabı oldu sonra sınıfın çıkışına doğru yürümeye başladı.

"Ben kantine tost almaya gidiyorum, geldiğimde kitaplarım yerde olmasın." Dedi ve gülerek sınıftan çıktı. Ben de arkasından bakıp göz devirdim. Sonra sınıfın ne kadar boş ve sessiz olduğunu fark edince en azından Batı'nın yanına gideyim deyip sıradan kalkıp sınıftan çıktım.
Boş koridorda yavaş yavaş yürürken hafif bir korku etrafımı sardı ve birden durup etrafıma bakındım. Pekala, kimse yoktu. Ciddi anlamda şizofren olduğumu düşüneceğim artık.
Adımlarımı hızlandırıp okulun bahçesine çıktım ve de üniversite kısmına geçmek için arka bahçeden dolanmaya başlad-

Bıyık Where stories live. Discover now