Bölüm 5

12.3K 434 246
                                    


Otelin önüne geldiğimde yerimde duramıyordum. Sonunda beni rahatlatacak birini bulmuştum. Neredeyse yedi tane kadın sevgilim vardı. Her biri birbirinden alımlı ve güzeldi. Çok şanslı bir adamdım. Bunları düşünerek asansörden indim. Oda numarasını bulmaya çalışıyordum. Sonunda bulduğumda, kapının önünde durdum. Elimi kaldırdım. Tam kapıyı çalacakken içeriden bir konuşma sesi geldiğini fark ettim. Kulağımı yasladım. Bu sevgilimdi. Kiminle konuşuyordu?

-"Ay sorma şekerim. Ne yaparsın, param tükendi. Yine o çirkin herifin kapısına dayandım. O kadar parası olmasa suratına bakmam inan." İşte yine aynı sözler 'çirkin' , 'suratına bakılmaz' "Ya ya evet. Öküzün teki zaten. Yatakta da kötü." Demek yatakta da kötüydüm. "Yok daha gelmedi. Birazdan gelir. Şimdi kapatmam lazım. Sonra konuşuruz. Hadi öptüm baaay"

Kulağımı kapıdan çektim ve kapıyı tıklattım. Topuklu ayakkabısının zeminde çıkardığı sesleri duyuyordum. Kapıyı, suratına yapıştırdığı sahte gülümsemesiyle açtı.

-"Aşkım, hoş ge-" Cümlesini tamamlatmadan onu içeri ittim ve kapıyı kapattım. "Neler oluyor?" Şok içinde yüzüme bakıyordu.

-"Demek param olmasa suratıma bakmazdın. Öyle mi?" diyerek pis pis sırıttım.

Gözleri ayrıldı.

-"Sen ne saçmalıyorsun hayatım? Alkollü müsün?"

Elimin tersiyle ona okkalı bir tokat attım. Sendeleyip koltuğu tuttu.

-"Her şeyi duydum!" dedim dişlerimi sıkarak. Yüzünü tutarak kalktı.

-"Neyi duydun?"

-"Aptala yatma sürtük. Yoksa seni gebertene kadar sikerim"

-"Eeeeh! Yeter be yeter! Bıktım senden. Tabi ki paran olmasa yüzüne bile bakmam. Sende bakılacak yüz mü var ha? Sen hiç aynaya bakmıyor musun? Maymun gibisin. Kaşların tek çizgi, ayrıca vücudun... Iyyyy. Kıl içinde. Bir de göbeğin var tabi. Midemi bulandırıyorsun. Anladın mı? Bugüne dek sana kimse bunları söylemedi herhalde. Sana bir iyilik yapıp söylüyorum. İĞ-RENÇ-SİN"

Beynimden alevler fışkırıyordu. Hızla boğazına yapıştım. Kontrolsüzce sıkıyordum. Sıktıkça ve o debelendikçe daha da sıkmak istiyordum. Gözlerim dolmuştu. Debelenerek gebermesini izlemek zevkliydi ama acımı bir nebze bile hafifletmiyordu. Onu burada öldürürsem boğazındaki parmak izlerimden yakalanırdım. O yüzden bıraktım.

-"Canını bu seferlik bağışlıyorum fahişe. Ama bir daha seni görürsem gözünün yaşına bakmam"

O öksürüp toparlanmaya çalışırken odayı terk ettim. O hırsla asansörü bile beklemeden merdivenlere yöneldim. Otoparka inip arabamı aldım. Nereye gittiğimi bile bilmeden sürdüm. Eve gitmek istemiyordum. Bir dırdır faslı daha çekecek mecalim yoktu.

Sürekli kafamda o kadının sözleri dönüyordu. 'Sende bakılacak yüz mü var ha? Sen hiç aynaya bakmıyor musun? Maymun gibisin. Kaşların tek çizgi, ayrıca vücudun... Iyyyy. Kıl içinde.Bir de göbeğin var tabi. Midemi bulandırıyorsun.', '... İĞ-RENÇ-SİN'

Herkes böyle mi düşünüyordu? Böyle mi görünüyordum gerçekten? O yüzden mi sürekli hakaret duyuyordum? Ne acımazsızca bir ön yargı ama... Sadece görünüşüm yüzünden öyle mi? Onlara her istediklerini alıp, kibar ve nazik davranıyordum. Asla birini bile incitmemiştim. Kötü sözler söylememiştim. Tüm ihtiyaçlarını karşılıyordum. Bu muydu mükâfatı? Merak ettiğim tek bir şey vardı. Aralarında beni gerçekten seven biri bile yok muydu?

Evinin önüne geldiğimde durdum. Saat epey bir geç olmuştu. O erken yatardı biliyordum. Ama buraya neden ve nasıl geldiğim konusunda hiçbir fikrim yoktu. Arabadan ağır adımlarla indim. Bahçe kapısını açıp içeri girdim. Kapıyı üç kez tıklattım. Zili çalarak korkutmak istemiyordum. Ses gelmedi. Bir daha tıklattım. Sonunda kapıyı açtı. Açmasıyla ellerimi havaya kaldırmam bir oldu. Eline av tüfeği vardı.

-"Bay Rosswald?"

-"Sen av tüfeğiyle mi uyuyorsun Leon?"

-"Hayır, efendim. Hırsız sandım." Ona aval aval baktım.

-"Tabi hırsızlar kapı çalıyorlar, haklısın."

-"Çalmıyorlar mı?" Bu herif gerçekten de bu kadar saf mıydı? Bazen aptal olduğunu düşünmeden edemiyordum. Malum sarışındı. Ama zekâsından şüphe etmeye mahal vermeyecek kadarda akıllıydı aynı zamanda. Yine de bazen böyle tuhaf halleri oluyordu.

-"Çalmıyorlar tabi" dedim ve ellerimi indirdim.

-"Bir şey mi oldu? Neden geldiniz?"

-"Bir şey olmadı. Ayrıca tüm gece kapıda mı dikeceksin beni?"

Yüzüme boş boş bakınca onu ittirip evine daldım. Kapıyı kapatıp ışıkları yaktı. Salonuna geçip oturdum. Gelip karşıma oturdu. Üzerinde, mavi zemin üzerine rengârenk kalpler olan bir pijama takımı giymişti. Sırıtmadan edemedim. Saçları darmadağındı.

-"Bu gece sende kalabilir miyim?" diye sordum konuşmayınca.

-"Evet tabii. Ama bir tane yatağım var."

-"Hiç sorun değil. Nerede olsa uyurum"

-"Hayır. Tabi ki sizi koltuklarda uyutacak değilim. İzninizle" diyerek kalktı. Peşine takıldım. Yatak odasına girdi. Yatağının üzerindeki kocaman beyaz ayıyı ve kalpli yastıkları kaldırdı. Bunlar da neyin nesiydi? Daha önce görmemiştim. Çarşaf ve nevresimi değiştirdi. Yastıkları da değiştirdikten sonra yanıma yaklaştı.

-"Buyurun."

-"Sen nerede yatacaksın?" diyerek kaşlarımı çattım.

-"Siz beni düşünmeyin. İyi geceler efendim"

Kapıdan çıkarken kolunu yakaladım.

-"Evini ve odanı işgal ettiğim için bağışla"

-"Öyle söylemeyin. Kapım size her zaman açık. Kendi evinizmiş gibi keyfinize bakın lütfen."

-"Sağ ol"

Kapıyı açtı. Çıkarken seslendim.

-"Leon?" Durup bana baktı. "Şu zımbırtılar nereden çıktı?" diyerek yastıkları ve ayıyı gösterdim.

-"Ayıyı bana kardeşiniz aldı. Yastıkların biri Johan, diğer ikisi oyunculardan."

-"Demek kardeşim sana hediye aldı." Vay köftehor.

-"Evet efendim."

-"Tamam çıkabilirsin."

-"İyi geceler."

-"Sana da."

Yatağa geçip uzandım. Yatağı, odası ve hatta evi çok güzel kokuyordu. Burada evde bulamadığım şey vardı. Sessizlik ve huzur. Ağlamaktan şişmiş gözlerimi kapattım ve huzuru kucakladım.


(Y.N: Medya; 'Gervase Rosswald' Kendisini bi süre önce face hesabımdan paylaşmıştım ve bana "bizimle dalgamı geçiyorsun?" diyenler oldu. Hayır kimseyle dalga geçmiyorum. Ana karakterimin ta kendisidir.)



Candy ManWhere stories live. Discover now