Bölüm 23

6.3K 332 78
                                    

Yüzü maskeli bir herif kardeşimin bedenine dokunuyor, ısırıyor, emiyordu. Garry ise debelenmeye çalışıyor, ağlıyordu.

-"BIRAK ONU! BIRAK DEDİİİİİM! OROSPU ÇOCUĞU!"

-"Bırakacağım, merak etmeyin."

-"Ne istiyorsun?! Ne kadar?"

-"Her şey para demek değildir Bay Rosswald. Bunu anlasanız iyi olur" dedi ve yüzüme kapattı.

-"KAHRETSİN!"

Telefonu hırsla yere attım. Tamamen çaresizdim. Benim yüzümden, benim bencilce isteklerim yüzünden kardeşim orada taciz ediliyordu ve ben elim kolum bağlı bekliyordum. Nerede olduklarına dair en ufak bir fikrim yoktu. Sinirden bir yandan ağlıyor, titriyor, bir yandan neler yapabileceğimi hesaplıyordum. Hırsla ayağa fırladım.

-"Leon. Bana Jack' i bul."

-"Black Jack'i mi efendim?"

-"Evet, hemen."

...

Leon ile beraber gece kulübünden içeri girdik. Bir koruma bize eşlik etti. Bizi kulübün içinden geçirip sessiz bir koridora yönlendirdi. Sonra bir kapının önünde durdu ve kapıyı çaldı.

-"Buyurun Bay Oliver sizi bekliyor."

Ona cevap vermeden içeri girdim. Jack ayağa kalktı ve elini uzattı.

-"Eski dostum. Uzun zaman oldu. Hoş geldin."

-"Pek hoş gelmedim Jack."

-"Bir sorun mu var?"

-"BCM' nin patronu olacak o piç, Garry' i kaçırdı."

-"Ne? Nasıl?"

-"Evini basmışlar. Şuan Robert' ın elinde. Onu hemen bulmam lazım Jack. Anlıyor musun?"

-"Sakin ol. Otur, lütfen. Hemen izlerini süreriz" Eline telefonunu aldı.

Jack Oliver, yani diğer adıyla 'Black Jack' ne kadar pis iş varsa çeviriyordu. Kara para, temizlik, beyaz, tarihi eser ve liste böyle gidiyordu. Benim liseden arkadaşımdı. Onunla diyaloğu kesmemem şimdi işime yarıyordu. Arada sırada bir araya gelir, lisede yaptığımız haytalıklardan bahseder gülerdik. Jack bir zenciydi. Ama lakabının sebebi bu değildi elbet. Kumarhanelerde takıldığı dönemlerde çok büyük bir servet kazanmıştı. Eski kumarbazlardan olduğu için ona öyle hitap ediyorlardı. Yediği haltlara bakarsak lakabı ona pek bir oturuyordu.

Ayağımı aşağı yukarı sallayarak telefon görüşmelerinin ardının arkasının kesilmesini bekliyordum. Sonra ayağa kalktı. Silahını beline taktı.

-"Gidiyoruz."

Arabalara doluşup konvoy halinde kulüpten çıktık. Jack' in arabasındaydım. Sabırsızdım. Aklımı kaçırmak üzereydim. Etrafıma bakınıyordum. Şehirden git gide uzaklaşıyorduk.

-"Nereye gidiyoruz?" diye sordum dayanamayarak.

-"Dresden çıkışındaki eski bir atık deposuna"

Geldiğimizde arabanın kapısına elimi uzattım. Jack kolumu tuttu.

-"İstersen sen burada kal. Elinin kirlenmesini istemem."

-"O piçi kendim temizlemek istiyorum"

-"Sen bilirsin."

Leon' a baktım.

-"Sen arabada kal."

-"Emredersiniz efendim."

Jack ve neredeyse yirmi adamı ile birlikte depoya girdik. Dışarıda dikilenleri tek tek vurduk. Patlama sesine içeridekiler de dışarı fırladı. Robert da aralarındaydı. Sırıtarak dışarı çıktı. Ne kadar da aptalca bir gafletle korumasızca dışarı çıkıyordu ama. Silahımı çekip ona doğrulttum. İçeriden onunla beraber çıkan adamları da silahlarını bana yönlendirdi.

-"Vay vay vaaay" Robert' ın gözleri Jack ve adamlarında gezdi. "Hiç akıllanmıyorsunuz Bay Rosswald"

-"Kameraya el salla" diyerek bana doğrultulan silahları umursamadan onu alnının ortasından vurdum. Sonra silahlar ardı ardına patladı. Hızla eğilerek içeri koştum. Garry bayılmıştı. Masanın üzerindeydi. Zincirlerini çözdüm. "GARRY!" Hiç tepki vermiyordu. Korkuyla yüzümü göğsüne dayadım ve kalp atışlarını kontrol ettim. Derin bir nefes aldım. Yaşıyordu. Onu tamamen söktükten sonra üzerine ceketimi atıp kucakladım. Gözyaşlarımı zor tutuyordum. Öyle kötü haldeydi ki... Bedeninde darbe izleri, açılmış yaralar, kanlar... 'Hepsi benim yüzümden' Kucağımda Garry ile arabaya doğru yürürken temizlikçiler etrafı temizliyor, cesetleri üst üste yığmış yakıyorlardı.

Jack arabanın kapısını benim için açtı. Garry' i Leon' un kucağına bırakıp kapıyı kapattım. Jack ile birbirimize baktık. Sonra hızla bana sarıldı. Gözyaşlarımı daha fazla tutamadım.

-"Jack..."

-"Hepsi geçti dostum."

-"Teşekkür ederim. Her şey için..."

-"Lafı bile olmaz. Biz dostuz. Hem Garry benim de kardeşim"

-"Sağ ol"

Jack ile beraber kulübe döndük. Kendi arabamı alıp Leon' un evine doğru yol aldık. Leon eve geçip ışıkları bizim için açtı. Sonra arabamı park etmek için geri çıktı. Garry' i sofaya yatırdım. Leon arabayı park edip yanımıza geldi.

-"Leon, doktoru ara. Hemen gelsin."

-"Emredersiniz efendim."

-"Ben de gidip ona giyecek bir şeyler getireyim"

Leon' un yatak odasına gittim. Dolabını açtım. Leon ile hemen hemen aynı ölçülere sahiplerdi. O yüzden Leon' un kıyafetlerinden çıkardım. Salona dönüp koltuğun kenarına bıraktım. Leon kolumu tuttu.

-"İyi misiniz?"

-"Nasıl iyi olabilirim ki?" derken yeniden gözlerim doldu. "Hepsi benim yüzümden oldu. O oyuncuyu almak için bu kadar ileri gitmeseydim o herif bize zarar veremeyecekti! Aptalım!" Ağlamaya başlamıştım. Hıçkırdığım an Leon bana sarıldı. Şok oldum.

-"Lütfen ağlamayın. O adam zaten size kötülük yapmak için bahane arıyor gibiydi. Kendinizi boş yere suçluyorsunuz. Lütfen... Lütfen ağlamayın."

Kollarımı otomatikman ona doladım.

-"Leon..." Sesim fısıltı gibiydi.


(Y.N: "Action! Action! Come bring it on. I'm on a mission" (: Herkese iyi hafta sonları. İyi geceler...)



Candy ManWhere stories live. Discover now