Bölüm 26

6K 338 142
                                    

Evine nasıl geldiğimi bilmiyordum. Merdivenleri deli gibi çıkmıştım. Kapıyı açar açmaz bana sarılmıştı. Sonrasında da sadece ağlamıştı. Sofada oturuyordum. O da dizimde yatıyordu.

-"Artık ne olduğunu söyleyecek misin?" dedim daha fazla dayanamayarak.

-"Bana kızgın mısın?"

-"Hayır. Neden kızayım ki?"

-"Sabah şirkette konuştuğumuz konu. Hiçbir şey demeden çıkıp gittim. Sonra çok pişman oldum. Seni kaybetmekten korkuyorum"

Beni apar topar bunun için mi çağırmıştı? Beni kötü bir şey olduğu için çağırdığını sanmıştım. Gerçekten de tuhaftı. Neden etrafımda normal biri yoktu merak ediyordum zaten.

-"Chris... Beni gerçekten bu kadar çok mu seviyorsun?" Ona zinhar inanmıyordum. Neden bilmiyordum da. Başını kaldırıp yüzüme baktı. Doğruldu.

-"Hem de çok" Alnını boynuma yasladı. Neden bu kadar kötü hissediyordum? Mutlu olmam gerekirken buruktum. Benimle oynadığını düşünüyordum. Çünkü çirkin herifin tekiydim.

-"Sana bir şey sormak istiyorum" diyerek tavrını ölçmeye karar verdim.

-"Tabii. Ne istersen" Boynumu öptü.

-"Ben çirkin bir adamım. Ben de ne buluyorsun?"

Başını kaldırıp yüzüme baktı.

-"Ne? Çirkin mi?"

-"Evet, çirkin."

-"Saçmalama lütfen. Çok çekicisin"

-"Ama yakışıklı değilim. Üstelik tek çizgi bir kaşım var" diyerek burnumun en üst noktasını gösterdim.

Ellerini birbirine vurarak kahkaha attı. Alay eder gibiydi. Sinirlerimi bozuyordu. Kaşlarımı çattım. Sonra sustu ve boğazını temizledi.

-"Madem kaşlarından bu kadar rahatsız oluyorsun, neden aldırmıyorsun?"

-"Aldırsam ne değişecek?"

-"Bunu aldırınca görürsün sevgilim" diyerek dudaklarımdan kısa bir öpücük aldı. "Bana biraz daha kendinden bahset hadi. Seni tanımak istiyorum."

-"Ne anlatayım?"

-"Her şeyi."

Başını omzuma yasladı. Yine çok güzel kokuyordu. Saçlarını okşadım. Korkuyordum. Hem de öyle korkuyordum ki ona kapılmaktan. Yeniden inanıp, sonra yüzüstü kalmaktan öyle korkuyordum ki. Kendimi tutmalıydım. İnanmamalıydım.

Tüm gece birbirimize sarılıp, sevdiğimiz ve sevmediğimiz şeyleri, hobilerimizi anlattık. Filmlerden konuştuk. Çocukluk anılarımızdan bahsettik. Saat epey geç olmuştu. Ayağa kalktım.

-"Artık gitsem iyi olacak"

-"Nereye?"

-"Eve"

-"Bu gece burada kalsan olmaz mı?" Başını eğdi. O an içimden ona sımsıkı sarılmak geldi. Onu hem itici derecede sırnaşık bulurken, hem ona yaklaşmak istemem normal miydi? Bilmiyordum.

-"Olmaz. Gitmem gerek."

-"Seninle, sana sarılarak uyumak isterdim."

-"Merak etme. Onu da yaparız"

Elimi yüzüne atıp okşadım. Yanağını elime sürttü ve elimi öptü.

-"Seni seviyorum" dedi gözlerimin içine bakarak gülümserken. Öyle güzeldi ki badem gözleri... Ona tüm kalbimle inanmak istiyordum.

-"İyi geceler" diyerek elimi çektim.

-"Sana da sevgilim" Dudaklarıma bir veda öpücüğü kondurdu. Sonra hızla evini terk ettim. Arabada kendimi tuhaf hissediyordum. Neler oluyordu bana? 'Yapma Gervase' diyordu içimden bir ses. 'Kendine gel. Güçlü ol. Bu kez hemen inanma' Dikiz aynasına baktım. Kaşlarım çarptı gözüme. Aldırış etmeden yoluma devam ettim.

Leon' a gitmeye karar verdim. Çarşaflar değişmeden kendi evimdeki o yatakta uyuyamazdım. Hem oraya gitmek de istemiyordum. Mutfağın ışığı yanıyordu. Arabayı park edip kapıyı tıklattım. Leon elinde tüfeği ile kapıyı açtı. Beni görünce indirdi.

-"Merak etmeyin hırsız sanmadım. Tedbir amaçlı"

-"Her neyse" diyerek içeri girdim. "Neden yatmadın?"

-"Sizi bekliyordum"

-"Beni çok mu özledin?" diyerek yan yan sırıttım ayakkabılarımı çıkarırken. Ondan ses gelmeyince yüzüne baktım.

-"Anlamadım efendim" dedi en sonunda.

-"Yok bir şey. Sadece şaka yapıyordum."

Salona gittim. Garry uyumuştu. Sonra yavaşça yatak odasına yöneldim. Leon da her zaman ki gibi peşimden geldi. Kravatımı çözerken önümde durdu. Kravatı bıraktım. Benim için söküp çıkardı. Düğmelerimi çözmeye başladığında yüzüne bakıyordum. Yüzü gerçekten de çok güzeldi. Dudaklarına gözüm kaydı.

-"Leon?"

-"Evet, efendim?"

-"Daha önce kimseyle öpüştün mü?"

O an gözleri gözlerimle buluştu. Yan yan gülümsedim. Bakışlarını kaçırdı.

-"Hayır öpüşmedim."

-"Benden önce kadın veya erkek kimse ile ilişkiye girdin mi?" Kızarmaya başladı. Gömleği omuzlarımdan aşağı itti. Çıkarıp attım.

-"Hayır, efendim"

Elleri kemerime uzandığında ellerini tutup, kıllı göğsümün üzerine yerleştirdim. Anlamsızca yeniden yüzüme baktı. Belinden tutup kendime yapıştırdım. Bir elimle belini kavrarken ötekiyle de yüzünü tuttum ve dudaklarına kapandım. Dudaklarını aralamamıştı bile. Kıpırdamadan duruyordu. Geri çekildim. Başparmağımla alt dudağını hafifçe çekerek biraz araladım.

-"Dudaklarını aralamazsan öpüşemeyiz"

Yeniden onu öptüm. Bu kez dudakları aralıktı. Üst dudağı dudaklarımın arasındaydı. Yumuşacıktı. Vişne suyu tadındaydı. Kıpırdamıyordu. Sadece ben öpüyordum. Sonra elime bir ıslaklık geldi. Geri çekilip gözlerimi açtım. Onun gözleri ise kapalıydı. Ağlıyordu. Ama yüzü yine ifadesizdi. Sadece yaşlar yanaklarından süzülüyordu. Hızla onu bıraktım.

-"Özür dilerim" diyerek banyoya yöneldim.





Candy ManWhere stories live. Discover now