Bölüm 6

10K 429 98
                                    

Sabah dolap kapaklarının hafifçe kapandığını duymamla gözlerimi araladım. Leon odaya gelmişti. Yavaşça pijamalarını soydu. Ses çıkarmamaya özen gösteriyordu. Oysa şimdi burada karım olsa o dolap kapaklarını gümbürtüyle kapar, beni yine 'tamamen solundan kalkmış' modunda bir güne başlatırdı.

Leon' u tepeden tırnağa inceledim. Altında çiçekli baksırından başka bir şey yoktu. Teni oldukça yumuşak görünüyordu. Kardeşim ona ayı aldığında göre kardeşimle ilişkisi mi vardı? Buna kafa yorarken elinden tokasını düşürdü ve eğildi. Kalçalarına gözüm ilişti. Oldukça güzel ve sıkı kalçaları vardı. Bakir olma ihtimali yüksekti. Sırıttım ve yavaşça yataktan kalktım. Yanına yaklaşıp ellerimi ince beline koydum. Bana bakmadan saçlarını topluyordu.

-"Günaydın efendim.

-"Günaydın" diyerek omzunun üzerinden aynadaki yüzüne bakıyor ve sırıtıyordum.

-"İyi uyuyabildiniz mi?"

-"Hem de mışıl mışıl"

-"Bunu duyduğuma sevindim"

Elini gömleğine attı. Bileğini tutup bıraktırdım.

-"Bırak giyinmeyi. Bana kahvaltı hazırla."

-"Emredersiniz"

Elimi belinden çektim. Onu mutfağa doğru takip ettim. Masaya geçip oturdum. Onun yarı çıplak bana kahvaltı hazırlamasını zevkle izlemeye koyuldum. Leon kaslı biri değildi. Tam da sevdiğim türden narin bir bedeni vardı. Ama ufak tefek değildi, aksine uzundu. Ajansta çalıştığını duyanların onu model sandığını duymuştum. Evet, bir model olacak kadar iyi ölçüleri ve tatlı bir suratı vardı. Ona 'istersen model ol, bunu işi bırak' dediğimde reddetmişti. Daha iyi para kazanacağını da söylemiştim ama yine de istemiyordu.

Kahve fincanını önüme koydu. Sonra gidip diz üstü bilgisayarını getirdi. Tezgâha koydu ve her sabah dinlediğimi bildiği klasik parçaları açtı. Gülümsedim. Tabağıma yaptığı krepi döktü ve kendisi de karşıma geçip oturdu. Krepten bir parça ısırdığımda ona bakıyordum.

-"Belki de Lindie yerine seninle evlenmeliydim. Böylece çok daha iyi bir hayatım olabilirdi" diyerek sırıttığımda, aniden çayını yere püskürttü ve öksürmeye başladı. Kahkaha attım. "Yavaş ol biraz" diyerek elimi ona uzattım. Elim yettiğince sırtını patpatladım. Öksürmesi geçince elimi yavaşça çektim. Elimin altındaki teni gerçekten de yumuşaktı. Tam ısırılasıydı. 'Kendine gel Gervase' diyen iç sesime uyup kahvaltıma devam ettim. Yokluktan asistanıma sulanıyordum. Gerçekten de bu hiç iyi değildi. Leon kahvaltı boyunca hiç konuşmadı. Sonra beraber benim evime geçtik. Üzerime bir takım çektim. Kapıdan çıkıyordum ki Lindie seslendi.

-"Gervase, konuşmamız gerekiyor."

-"Vaktim yok. Ne söyleyeceksen çabuk söyle."

-"Burada olmaz lütfen. Sadece beş dakika" diyerek elimi tuttu ve beni salona götürdü. Sıkıntıyla iç çekerek sofaya oturdum.

-"Sadece beş dakika" diyerek ters ters baktım. Etrafa bakındı.

-"Leon nerede?"

-"Sana ne?" diyerek tek kaşımı kaldırdım. Saçını attırarak sırıttı.

-"Sabah sabah gözümüz gönlümüz açılıyordu onun o tatlı suratını görünce ayol."

-"Asistanımda gözün mü var?" Kaşlarımı çattım. Sırıttı.

-"Sadece benim değil. Çevremizdeki bütün kadınların onda gözü var" Dudağının kenarını dişledi. Ayağımı sallamaya başladım.

-"Saçmalıklarına ayıracak zamanım yok!" Hızla ayağa kalktım. Kolumu tuttu.

-"Dur, tamam. Bekle. Otur lütfen."

-"Ne istediğini söylemek için beş saniyen var!" diyerek hırladım ve kolumu çektim.

-"Ben hamileyim."


(Y.N: Yayın günü olduğunu tamamen unutan Mangi. Duygu-mira' ya hatırlatması için teşekkürler.)



Candy ManDove le storie prendono vita. Scoprilo ora