16

2K 222 110
                                    

"Günaydın, küçüğüm," diye bir fısıltı duydu, ses bir şekilde derinlerden geliyordu. Karnının üstünde tüy gibi bir dokunuş hissetti. "Erkencisin, öyle mi?"

Tuhaf, çok tuhaf bir şey hissetti. Bir kıpırtı, tam da dokunuşun olduğu yerde. Ama bir şekilde, içten gelen bir kıpırtı.

"Şşş," diye uyardı ses. "Günışığımızı uyandırmıyoruz, tamam mı yer fıstığı? Parıldamak için enerjiye ihtiyacı var, biliyorsun." Derin bir kıkırtı duydu.

Rüya, diye düşündü Luhan huzursuzca kıpırdanırken.

Hayır, değil. Tırnaklarını avucuna batırdı. Kabus.

"Hayır," diye inledi olduğu yerde kıvranırken. Bir şeyler... Bir şeyler görmesi gerekiyorduysa da.. bu olmamalıydı. Hiçbir vizyonunda hamilelik yoktu, şimdi de olamazdı. Olmamalıydı. "Hayır."

Tüm gücüyle sıktığı ellerinin nazikçe kavrandığını hissetti. Parmakları dokunuşun verdiği huzurla gevşediğinde, elleri birbirine kenetlenmişti. Vücudunu saran rahatlama o kadar güzeldi ki, gözlerini araladı.

Kendini bir çift koyu kahve göze bakarken buldu. "Soles mea," diye fısıldadı Alfa, bakışları şefkat doluydu.

Ama sonra bir şey oldu. Luhan bunun ne olduğunu kestirememişti bile, baktığı irisler karardı, Alfa'nın çenesi kasılırken dudakları düz bir çizgi halini aldı ve Luhan'ınkilere kenetli elleri öyle sıkılaştı ki, onu incitmeye başladı.

"Dum labefactat onus gravidi temeraria ventris, in dubio vitae lassa Corinna iacet,**" diye fısıldadı Alfa, ve Luhan söylediklerini kelimesi kelimesine anladığını fark etti.

**Yatıyor oracıkta Corinna, bitkin hayatı pahasına.
Düşünmeden yok ettiği doğmamış çocuğun yükü ardında

"Sus," diye yalvardı Luhan. "Lütfen, sus."

"illa quidem clam me tantum molita pericli, ira digna mea; sed cadit ira metu.**" Diye devam etti Alfa, Luhan'ın yalvarışını savuşturup atarcasına.

**Öfkelenirim benden saklamayı göze almasına.
Baskın gelmese öfkeme korku

Luhan yaklaşık bir haftadır ilk defa, mide bulantısıyla uyandı ve soluğu klozetin başında aldı.

Bu defakinin Eunomia'yla uzaktan yakından alakası olmadığını bilmesi için master derecesine falan ihtiyacı yoktu.

***

Telefonun sesiyle uyandı.

Ertesi gündü, yani aslında gün değildi çünkü hava çoktan kararmıştı ama... Evet, telefon sesiyle uyanmıştı.

Bu tuhaftı çünkü annesiyle zamansız uykularına dalmadan hemen önce konuşmuştu. Onu Jay'den başka arayan kimse yoktu, neler olduğunu anlamıyor olması normaldi.

Kulaklarını tırmalayan sesten kurtulmak için telefonu gelişigüzel tuttu ve aramayı yanıtladı, ses kesildiğinde rahat bir nefes aldı.

Ve bir an sonra duyduklarıyla o nefesi tuttu.

"Gerçekten yaptın mı?" diye bağırdı Sohi. "Sana diyorum Luhan, o ilacı aldın mı?"

Donup kaldı.

"Sen... nankörün tekisin," diye soluduğunu duydu kuzeninin. "Ben, ben ölürdüm. Senin yerinde olmak için ölürdüm ve sen, tanrım. Tiksiniyorum senden."

Ben de öyle.

"Bunun yanına kalacağını sanıyorsun, değil mi?" Sohi artık bildiğin zehir kusuyordu. "Kalmayacak, çoktan duyuldu bile. Peşini bırakmayacaklardır. Duydun mu, Luhan, seni bulduklarında-"

Telefon aniden kapandı. Luhan usulca onu kulağından indirdi ve önüne uzattı, avucunun içindeki nesneye yabancı bir şeymiş gibi bakıp kaldı.

Biliyorlardı.

Öğrenmişlerdi.

Sadece omega olduğunu değil, omega olmamaya çalışan bir omega olduğunu da öğrenmişlerdi. Cezalandırılacaktı.

Peki ya Jay? Eunomia'yı ondan aldığını da biliyorlar mıydı? Bu annesinin sonu olurdu.

Ve Luhan buna asla izin vermezdi.

Ha.

Kaçmak bir seçenek değildi o zaman.

***

Alt kattaki gürültüyü duyduğu sırada, Luhan tam da odadan çıkmak üzereydi. Annesinden gelen 'özür dilerim, Lu' mesajına öylesine bakmayı kesmiş ve kulak kesilmişti.

Neler olduğunu anlaması yarım saniyeden daha az sürmüştü.

Bulunmuştu bile. Komikti bu. Aksiyon filmlerinde en azından beş dakikalık periyotlarla ifade edilebilen bir zaman olurdu. Luhan ise telefonu daha yeni kapatmıştı.

Niyeti zaten teslim olmaktı, bu yüzden saklanmaya ya da kaçmaya çalışmadı.

Sadece odanın kapısını arkasından kapadı ve motelin merdivenlerinden aşağı indi.

Silah sesini ise, son basamağı inmeden hemen önce duydu.

Korkudan midesi ağzına gelmişti.

Tamam, bu planda yoktu. Silah mı? Kanuni yollarla tutuklanacağını sanıyordu.

"İşte orada, beyler," diye duydu, önüne uzanan lobide üç tane adam vardı. "Ne dersiniz, hala iş görüyor mudur?"

Gerçekten bu ihtimali tartıyor gibi ona baktıklarını görünce geriye doğru bir adım attı ama arkasındakinin bir basamak olduğunu çoktan unutmuştu, doğrudan poposunun üstüne düştü.

"Denemeden bilemeyiz, değil mi?"

Luhan'ın bakışları onlardan ayrıldığında ilk gün Jay ve ona, motelde yer açan yaşlı Bay Pepkins'i altında bir kan havuzuyla yatar halde gördü.

Galiba bayılacaktı.

Önce ölmezse tabii.

Bir defa daha silah sesi duyduğunda olduğu yerde sıçradı ve dikkatini yine adamlara verdi.

"İşte böyle, sürtük," dedi elinde silah olan adam.
"Biraz da bizimle ilgilenmeye ne dersin?"

"Aptal herif," diye tısladı bir diğeri. "Kafana göre çekip durmasana şu tetiği."

Luhan ayağa kalktı ve hala beklentiyle ona bakan adama karşı başını iki yana salladı.

Adam silahı yeniden havaya kaldırdı ve parmağı tetiğe değdiği an Luhan ellerini sertçe kulaklarına kapattı, istemsizce gözlerini de yummuştu. Buradan sağ çıkamazdı.

Onunla resmen oyun oynuyorlardı.

O iğrenç sesi yine duymayı bekledi ama hiçbir şey olmuyordu, gözlerini korkuyla araladı ama titreyen ellerini kulaklarından çekmedi.

Gördüğü ilk şey yerde yatan iki adam oldu, Bay Pepkins'in biraz ötesindelerdi. Ve onların yanlarında da...

Biri, bir metre kadar ötesinde de az önceki manyak adam duruyordu. Adam silahını onun alnına doğrultmuştu, yüzünde korkunç bir sırıtış vardı.

Silahı doğrulttuğu adam ayağının tek bir hareketiyle, manyağın elindeki silahı düşürdü ve daha havadayken kapıp, ona doğrulttu.

Ve tetiği çekti. Tereddüt bile etmeden.

Luhan aynı sesi üçüncü defa duyduğunda görüşü karardı, tutunacak bir şeye ihtiyacı vardı.

Ama sonra buna gerek kalmadı çünkü bir şey onu belinden kavradı ve ayaklarının yerden kesildiğini hissetti. "Geldim," dediğini duydu yüzünü gömdüğü sıcaklığın. "Buradayım, soles mea."

Far as fate, close as galaxyWhere stories live. Discover now