19

2.1K 219 34
                                    


Mutfak masasında, Alfa'nın karşısında sessizce otururken Luhan durumun hiç de tuhaf olmadığını düşünmeye çalıştı ama öyle tuhaftı ki. Mumları burada bulmuşlardı ve evin en küçük bölümü olduğundan, Luhan burada oturmakta ısrar etmişti çünkü merhaba, ev dışarıdan bile daha soğuktu ve donarak ölme risklerini sadece burası en aza indirgeyebilirdi. Luhan bir ara ısıtmak için pencereleri açmayı teklif etmişti ve Alfa durup buna gülmüştü. Espri yapmamıştı ki.

Elbette, Alfa oturdukları masaya mum dikmekten daha yapıcı bir fikirle gelmiş ve şömine için odun toplamaya karar vermişti ama bunu asla yapamazdı çünkü Luhan o evde bir saniye bile yalnız kalamazdı. Tanrıya şükür, Alfa'nın paçasına yapışıp beni bırakma diye ağlamasına gerek kalmadan, sadece bir bakışla tüm bunları Alfa'ya anlatabilmişti. İlginç bir andı, Alfa'nın onu okuyabildiğini fark etmek falan filan. O kadar da uzun zamandır tanışıyor değillerdi.

Sıkıntıyla yanaklarını şişirdi, Alfa onu ses çıkarmaması konusunda çoktan dört defa uyarmıştı ama elinde değildi, masada oturup kaşlarını dikkatle çatmış ve dudaklarını da öne doğru büzmüş kitap okuyan Alfa'yı izleyerek ne kadar sessiz kalabilirdi ki? Hem, Luhan bu adamı daha önce hiç elinde kitapla görmediğine emindi, şimdi gerçekten doğru an mıydı? Hem aynı odadalardı ve Alfa'nın dikkati neden onda değil de; aptal bir kitaptaydı?

"Luhan."

Kaşlarını çattı, bu durum çok sinirini bozmaya başlamıştı-

"Luhan, kes şunu."

Elleri sertçe kavrandığında başını kaldırdı ve cılız mum ışığıyla parlayan irislerle karşılaştı. Ne yazık ki, Alfa'nın bakışları sadece bir an onunkilere kenetli kalmıştı. "Kendine ne yapıyordun?" diye fısıldadığını duydu adamın, hatta belki de duymamıştı, dudaklarını öyle dikkatle izliyordu ki, okumuş bile olabilirdi. Alfa masada öne doğru eğildi ve Luhan onu takip etti. Adam, Luhan'ın kendisininkinden çok daha küçük ellerinden birini aldı ve avucunun içinde sıkmaktan bembeyaz ettiği parmaklarını tek tek açtı. Luhan iki eli de açıldığında öylece onlara baktı, avuç içleri belli belirsiz tırnak izleriyle doluydu.

Alfa'nın sorusuna verecek bir cevap bulamadı çünkü hayır, kendisine ne yaptığını bilmiyordu. Son zamanlarda yaptığı hiçbir şeyin arkasında bir anlam yoktu ki.

Birkaç saniye boyunca, Alfa'nın bakışlarını üstünde hissetti ama başını kaldırmadı, gözlerini yan yana duran ellerine dikmişti. Görüntü bir şekilde öyle tanıdık ki, Luhan'ın göğsünü sıkıştırıyordu. Alfa'nın uzun parmakları ve Luhan'ınkiyle karşılaştırıldığında devasa elleri vardı.

"Hey," eller masanın üstünden yükseldi ve Luhan bir an sonra onları çenesinin altında hissetti. Alfa bakışları buluşana kadar başını kaldırdı. "Yorucu bir gündü. Yatmak ister misin artık?"

Gözlerini kıstı, yatmak istiyorduysa da bundan Alfa'ya neydi? Gidip yatardı, değil mi? Luhan'ı hala kendinden emir bekleyen çelimsiz bir omega mı sanıyordu?

Alfa güldü. "Seni asla çelimsiz bir omega sanmadım, küçüğüm."

"Ben," yanakları yanmaya başladı, tamam, ev o kadar da soğuk değildi sanki. Harika, harika, sesli de düşünüyordu, romkom klişeleri konusunda eline su dökülmeyecek hale gelmişti.

"Ben, evet," yutkundu. "Evet, yatsam iyi olacak sanırım." Kirpikleri arasından Alfa'ya baktı ve ellerini ne kadar ısındığını anlamadan yüzünden çekmesini diledi.

"Tamam," dedi Alfa kısaca. "Hadi, yolu göster öyleyse."

Ayağa kalktıklarında Luhan tuhaf tuhaf ona baktı. "Odaya kendim çıkabilirim."

Far as fate, close as galaxyWhere stories live. Discover now