17

2.2K 227 121
                                    

Soles mea.

Tam anlamıyla kendine gelmemiş olduğunu anlayacak kadar kendine gelmişti. Ne kadar, sıcak olduğu hesaba katılırsa, muhtemelen an itibariyle alevler içinde can veriyordu, yani elbette bilinci o kadar yerinde olmalıydı.

Çok sıcaktı.

Evet, muhtemelen Luhan şu an bir yangının ortasında ölümü bekliyordu, hatta bilincini yitirmeden önce gördüğü şey de Alfa değil... dumanların bir yan etkisi falandı.

Tabii ki öyleydi.

Adam ona soles mea demişti, tanrı aşkına. Luhan böyle bir şeyi ancak ölmeden beş saniye önce topladığı son gücüyle hayal edebilirdi.

Yüzüne kuru bir soğuk çarptı. Tahmin edemeyeceği kadar rahatlatıcı bir soğukluktu ama yangının ortasında ne işi vardı? Bu sahiden oluyor muydu? Rüzgar ateş-geçirir bir şey miydi? Yoksa bu ateşin rüzgar-geçirir olduğu anlamına mı geliyordu?

Şey, yangın gayet esrar-bazlıydı. Bundan emindi en azından.

Rüzgar birkaç saniye içinde daha da hızlandı, Luhan arkasına yaslanırken kendi kendine mırlayıp gerinmişti. Vay be, alevlere doğuştan bağışıklı olmalıydı. Onlara sırtını bile yaslayabiliyordu, süper bir şeydi bu.

Ama sonra rüzgarın hızı düşmeye başladı, o itiraz dolu bir ses çıkarırken yüzüne ılık bir hava dalgasından başka bir şey gelmiyordu. Kaşlarını çattı, burnunu onaylamazcasına kırıştırdı ve ilginç bir şekilde hiç duman kokusu almazken, gözlerini araladı.

Tamam, etrafta duman falan yoktu. Ateş de öyle. Kül falan. Yok, hiçbiri yoktu.

Ama Luhan duman altında saatlerce oturmuş gibiydi. Nefes alamıyordu.

Çünkü merhaba, ilk defa gözlerini açar açmaz onu görmüştü ve o oradaydı ve Luhan'a çok yakındı ve Luhan'a öyle çok yakındı ki zaten alamadığı nefesi dudaklarının arasından çalmak ister gibiydi ve öylece ona bakıyordu ve bu yanağında hissettiği şey onun eli miydi- ve ne kadar yakın olduğundan bahsetmiş miydi?

Luhan ona öylece bakarken Alfa'nın dudağının bir köşesi yukarı doğru kıvrıldı. Bundan- zevk mi alıyordu? Onu böyle ürkütmekten ya da üstünde böyle bir etkisi olduğunu bilmekten- buna rağmen yanağındaki tüy gibi dokunuşları sürdürmekten...

Bekle. Dokunuş mu?

Luhan öyle bir hışımla geriye çekildi ki, kafasını sertçe tavana çarptı- ki bu bir araba tavanıydı, teşekkürler. Alfa'nın gözleri irileşti ve Luhan acıyla inlerken boşlukta kalmış elini çarptığı yere uzattı-

"Dokunma bana," diye tısladı Luhan, elinin hareketini izlerken gözleri kısılmıştı.

Alfa'nın eli başının birkaç santim ötesinde asılı kaldı, başını anlamamış gibi hafifçe yana yatırmıştı. "Affedersin?"

"Af mı?" Luhan dudaklarını büzdü. "Hiç sanmıyorum."

Alfa elini geri çekerken gözlerini kırpıştırdı.

"Soles mea-"

"Aman aman," alayla kıkırdadı. "Küçük alfadan büyük laflar."

Alfa dişlerini gıcırdatarak önüne döndü ve durduğu halde motoru çalışır durumda olan arabanın kontağını çevirdi. "Ne dediğini bilmiyorsun sen," diye mırıldandı anahtarı çıkarırken. Bu defa Luhan'dan daha hızlı davrandı ve o bir şey yapamadan elini alnına bastırdı. "Ateşin var."

Ve bu seni ilgilendiriyor, çünkü?"

"Çünkü ben senin alfanım."

"Vaay. Neye borçluyum bu şerefi?"

Far as fate, close as galaxyWhere stories live. Discover now